3 Temmuz 2011 sabahı başlayan operasyonlar, Türk futbolunun saha dışı dengelerini kökünden değiştirdi; lig ertelendi, kupalar tartışmaya açıldı, tribünler ikiye bölündü. Peki, 2010-11 sezonu Süper Lig şampiyonu olayı nedir?

3 Temmuz Süreci: Türk Futbolunun En Sarsıcı Dönemi

2011 yazı, Türk futbolunda bir dönüm noktasıydı. 3 Temmuz sabahı başlatılan geniş kapsamlı operasyonla, futbolda şike ve teşvik primi iddialarına yönelik soruşturma ülke gündemine bomba gibi düştü. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla 15 ilde eş zamanlı gerçekleştirilen operasyonlarla, aralarında kulüp başkanları, yöneticiler, teknik adamlar ve futbolcuların da bulunduğu çok sayıda isim gözaltına alındı.

Soruşturmanın Seyri ve Adli Süreç

Soruşturma, Özel Yetkili Savcı Zekeriya Öz’ün başlattığı ancak ilerleyen süreçte Mehmet Berk ve Ufuk Ermertcan gibi savcıların devraldığı bir dosyayla büyüdü. 93 sanıklı davada 31 kişi tutuklandı. Dava, 14 Şubat 2012’de Özel Yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. 2 Temmuz 2012’de verilen kararlarla 48 sanık ceza aldı, 45 kişi ise beraat etti.

Ancak bu karar uzun ömürlü olmadı. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, bazı kararları onadı, bazılarını bozdu. Sonrasında gelen yasa değişikliğiyle Özel Yetkili Mahkemeler kapatıldı. Yeniden yargılama süreci İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşındı. 2015 yılında sonuçlanan bu yeni yargılamada tüm sanıklar beraat etti.

Kumpas İddiaları ve Tersine Dönüş

2016 yılında bu kez farklı bir iddiayla yeni bir sayfa açıldı: "Şike davası aslında bir kumpastı." Operasyonu yürüten bazı savcılar, polisler ve medya mensupları hakkında FETÖ bağlantılı kumpas iddialarıyla soruşturmalar başlatıldı. Bu davalar, 2021 yılında sonuçlandı.

TFF’nin Sportif Yargısı: Kararsızlık ve Tepkiler

Soruşturmanın ilk günlerinden itibaren gözler Türkiye Futbol Federasyonu’na çevrildi. TFF, gizlilik kararını gerekçe göstererek disiplin sürecine hemen başlamadı. UEFA'nın baskısı ve kamuoyu tepkileriyle adım atmak zorunda kalan TFF, süreci önce Etik Kurulu'na, ardından PFDK'ya taşıdı.

Ancak disiplin cezaları büyük tartışmalara yol açtı. PFDK, Fenerbahçe dahil 17 kulübe ceza vermezken; bazı futbolcu ve yöneticilere hak mahrumiyeti veya men cezaları uygulandı. Tahkim Kurulu ise bu cezaların büyük kısmını kaldırdı veya azalttı.

UEFA ve CAS Cephesi: Ağır Yaptırımlar

UEFA ise TFF'nin kararlarını yeterli bulmadı. 2013’te Fenerbahçe ve Beşiktaş'ı Avrupa kupalarından men etti. CAS ise bu kararlara yapılan itirazları reddetti. Fenerbahçe’nin 2 sezon, Beşiktaş’ın ise 1 sezon Avrupa kupalarından men edilmesi kesinleşti. Trabzonspor’un şampiyonluk talebiyle yıllar süren hukuk mücadelesi ise FIFA, UEFA, CAS ve İsviçre Federal Mahkemesi nezdinde sonuçsuz kaldı.

Toplumsal Yansıması ve Taraftar Tepkisi

Süreç, futbol camiasında büyük ayrışmalara neden oldu. Fenerbahçe taraftarları on binlerce kişiyle yürüyüşler düzenledi, “adalet” talebiyle seslerini duyurmaya çalıştı. Galatasaray ve Trabzonspor cephesinden ise TFF’ye yönelik "kararsızlık" ve "örtbas" suçlamaları geldi. Süper Kupa iptal edildi, lig ertelendi, kaos ortamı futbola hakim oldu.

Beraatler, Cezalar ve Bitmeyen Tartışma

Yargı sürecinde beraat eden isimler olduğu gibi, UEFA düzeyinde ceza alan kulüpler ve yöneticiler oldu. Hukuki olarak aklanmış olsa da, kamuoyu vicdanında bu süreç hâlâ net bir sonuca bağlanmış değil.

Tüm bu gelişmeler, Türk futbolunda kurumsal yapının kırılganlığını, adalet sisteminin güven sorununu ve sporun ne denli siyasallaşabileceğini gözler önüne serdi.

Kaynak: Haber Merkezi