Kamuoyunda ‘af” beklentisiyle yakından takip edilen 10. Yargı Paketi, TBMM Adalet Komisyonu’ndan geçti. Ancak getirilen düzenlemeler, toplumun beklediği genel af ya da ceza indirimi yerine, bazı suçlarda ceza artırımı ve infaz sürelerinin uzatılmasını öngörüyor. Ceza hukukçusu Avukat Mehmet Gören, yeni düzenlemelerin cezaevlerindeki doluluk oranı, suçun önlenmesi ve toplumun adalet algısı üzerindeki olası etkilerini değerlendirdi. Gören'e göre, mevcut düzenleme 'af' değil, daha çok 'ödetici' (Bu anlayışa göre failin kusurlu davranışı ancak cezanın uygulanmasıyla telafi edilebilir)
ceza anlayışını yansıtıyor.

Avukat Gören, “Komisyonda kabul edilen bu yasa, yaklaşık 4-5 aydır toplumda oluşan ‘af’ , ‘kısmi af’ beklentisini maalesef karşılıksız bıraktı. Elbette ki işlenen suçların ‘bedeli’ olarak çektirilen hapis cezalarının affı, toplumun beklenti ve arzusu ile şekillenen bir mekanizma değildir, ancak gelinen aşamada, cezaevlerinin kapasite yoğunluğu ‘af’ müessesini bir gereklilik haline getirdi. Örneğin 50 metrekarelik bir kapalı cezaevi koğuşunun kapasitesi 10 kişiyken, bu koğuşlarda 25, bazen 30 kişi kalabilmektedir. Hatta bazen görüşe gittiğimde, müvekkillerden edindiğim bilgilerde, kapasite aşımı sebebiyle tutuklu ve hükümlüler ancak nöbetleşe uyuyabildiklerini belirtmektedirler. Sonuç olarak ‘af’, ‘kısmi af”, beklentiden ziyade, acil bir ihtiyaçtır ki ceza hukukunun “ıslah edici” amacı etkili bir şekilde uygulanabilsin. Aksi halde, doluluk oranı, infazın ıslah edici özelliğini de tam etkili hale getirmemektedir” ifadelerini kullandı.

Mehmet Gören11

Cezalar arttı

“Düzenleme, beklentinin aksine cezaları ve infaz süresini artıran bir paket olmuş desek yeridir” diyen Mehmet Gören, “Örneğin; suça teşebbüs, suçun işlenmesinde kanunda ön görülen ceza miktarından indirimli bir şekilde ceza almayı düzenleyen bir hareket halidir. Yeni düzenleme ile TCK 86 ve 87 maddesinde yer alan yaralama suçlarının teşebbüs şeklinde işlenmesi halinde; indirim oranının ceza alt ve üst sınırı arttırılacak. Yine neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamada kanunda ön görülen ceza miktarının arttırılması hedefleniyor. Bunun gibi tehdit suçunun cezası artırıldığı gibi, toplumda kurusıkı diye tabir edilen ses ve gaz fişeği atabilen silahlar kabahatler kanununda idari para cezası yaptırımı ön görürken, TCK m.170 ‘Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması’ maddesi içerisine alınarak hapis cezası ön görmekte. Bu suçun toplu törenlerin yapıldığı yerlerde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarısından bir katına kadar arttırılması şeklinde düzenlenmektedir” dedi.

Tutuklu ve hükümlü olmak üzere şu an toplamda 420 bine yakın kişinin cezaevlerinde bulunduğunu vurgulayan Gören, “Türkiye’deki cezaevlerinin kapasitesi ise toplamda 299 bindir. Komisyondan geçen düzenlemeden ise 19 bin 800 kişi yararlanabiliyor. Gelinen bu aşamada, düzenlemeye af düzenlemesi diyemeyiz. İstisna olarak ikinci kez tekerrür infaz rejimine tabi hükümlüler düzenlemeden yararlanabilmektedir. Örneğin 12 yıl hapis cezası alan ikinci tekerrüre tabi hükümlüler 12 yıl hapis cezasının tümünü kapalı cezaevinde geçirmekte iken, bu düzenleme ile 2/3’ünü içeride geçirecektir. Yani 12 yıl hükmü olan ikinci kez tekerrürlü bir hükümlü, hapis cezasının 8 yılını kapalı ceza infaz kurumunda geçirdikten sonra tahliye olabilir” sözlerine yer verdi.

Çocuklar için olumlu

İnfaz Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu bağlamında bir ceza hukukçusu olarak değerlendirme yaptığını aktaran Mehmet Gören, “Değişiklik, bazı suçların cezalarında artırım ön görürken bazı suçların cezasını sıkı infaz rejimine tabi tutmuştur. Burada ıslahtan ziyade, ödetici ceza hukuku amacının daha ağır bastığını görmekteyiz. İstisna olarak, kasıtlı suçlardan toplam 3 yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olanlar ile taksirli suçlardan toplam 5 yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkum olan çocuk hükümlüler hakkında verilen cezalar doğrudan çocuk eğitim evlerinde yerine getirilecek. Bu düzenleme doğrudan ıslaha yönelik olup, çocuk kapalı ceza infaz kurumu kapasitesini rahatlatmış olacak. Ancak ‘çocuk eğitim evi’ sayısı Türkiye’de yeterli mi, yine yeterli bir alt yapıya ve niteliğe sahip mi bunlar yeni tartışmayı beraberinde getirecektir” diye konuştu.
Gören, sözlerini şöyle sürdürdü. “Bu düzenleme toplumun af beklentisini karşılamamakla beraber, bir kısmı infaz kurumunda ıslah edici, diğer bir yandan ödetici ve caydırıcı düzenlemeler içermektedir. Bunun yanında kapsayıcı bir af düzenlemesinin 2025 yılının ekim veya kasım ayında yapılacağı bekleniyor” dedi.

‘Ceza artışı suçları azaltmaz’

Trafik suçları ve halka açık alanda silah ateşleme gibi suçlarda cezanın artırılmasını değerlendiren Gören, “Ses ve gaz fişeği atabilen silahların idari yaptırımdan çıkarılıp hapis veya adli para cezası kapsamına alınması, yine trafikte işlenen suçların cezalarının ağırlaştırılması veya sıkı infaz rejimine tabi tutulması bence bu suçların azalmasına etkisi olmayacaktır. Öncelikle, bireysel silahsızlanma politikası üretilmeli. Örneğin günümüzde SSÇ diye tabir ettiğimiz suça karışan çocukların işlediği suçlarda ateşli silah kullanma sayısı bir hayli artış gösterdi. Ateşli silahlara erişim ve satın alma bu denli kolaylaşmıştır. Bunun önlenmesine ilişkin politikalar geliştirilmelidir. Bunun gibi trafikte tartışma bir sosyolojik ve psikolojik sorundur. Uzmanı olmamakla beraber sebebinin, ekonomik sıkıntılar ve eğitimsizlik olduğunu düşünmekteyim. Toplumun buna benzer sorunlarda çareyi ceza hukukunda veya ceza hukukçularından beklemesi çok yanlıştır. Ceza hukuku son çaredir” diye konuştu.

Kaynak: Filiz Erol