Medya organlarının toplumsal barışa katkı sağlaması beklenirken, Ahsen TV gibi bazı kanalların provokatif yayınları toplumu germeye ve kutuplaştırmaya devam ediyor. Ahsen TV'nin sahibi Bülent Yapraklıoğlu'nun sunucu kızı Mervenur Yapraklıoğlu'nun İstanbul'da yapılan seçimlerin ardından çektiği skandal video, İstanbul'da yaşayan milyonlarca insanı hedef aldığı iddia edilen bir söylemi içeriyor. Videoda, İstanbul'un deprem felaketine maruz kalması ve 16 milyon insanın ölmesi dile getirilerek, büyük bir infial yarattı. Bu skandal videoyla birlikte, medyanın sorumlu bir şekilde nasıl kullanılması gerektiği ve nefret söyleminin topluma zararları bir kez daha gündeme geldi. İşte, bu skandalın yankıları ve toplumda oluşturduğu endişeler...
Mervenur Yapraklıoğlu kimdir?
Ahsen TV, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde Ekrem İmamoğlu'nun zaferi sonrasında büyük bir skandala imza attı. Kanalın sahibi Bülent Yapraklıoğlu'nun sunucu kızı Mervenur Yapraklıoğlu, provokatif bir video yayınladı ve İmamoğlu'nun seçilmesini takiben İstanbul'da yaşayan 16 milyon insanın depremde ölmesini istediği iddiasında bulundu.
Mervenur Yapraklıoğlu'nun videoda İmamoğlu'na ve ona oy verenlere yönelik hakaretlerde bulunduğu görülüyor. Ahsen TV'nin yayınladığı bu skandal videoda Yapraklıoğlu, "Siz çöpe, enkaza, otobüs itmeye layıksınız" şeklinde ifadeler kullandı.
Ahsen TV'nin iktidar destekçisi olduğu ve provokatif yayınlarıyla bilindiği göz önünde bulundurulduğunda, bu tarz bir yayının toplumda nasıl bir tepki uyandıracağı merak konusu olmuştur. İstanbul'da yaşayan milyonlarca insanın güvenliği ve huzuruyla oynayan bu tür provokatif yayınların toplumsal barışı tehdit ettiği açıktır.
İstanbul'un tarihî ve kültürel değerleriyle dolu olan bu büyük şehrin halkının, siyasi tercihlerine saygı gösterilmesi ve demokratik haklarının korunması gerekmektedir. Ahsen TV'nin bu skandal videosuyla ortaya çıkan nefret söylemi, toplumun hoşgörü ve birlik içinde yaşama idealine ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu tür ayrımcı ve provokatif yayınlara karşı toplumun ve yetkililerin gerekli önlemleri alması, demokratik değerlere olan inancın ve toplumsal barışın korunması açısından hayati önem taşımaktadır.