Kur’an’ın ifadesiyle eşlerin birbirlerine örtü olmaları demektir. (Bakara,187) Eş olmak, kişinin kendi eksikliğini kabul edip eşiyle tamamlanması, kemale doğru adım atması, eşinin onu bir örtü gibi sarıp sarmalamasıdır. Aile Allah’ın en büyük nimetlerindendir. Muhabbetin, neşenin ve lezzetin paylaşılarak kıymet kazandığı yerdir Aile, hayırlı evlâtlar istenen bir yuvadır.
İnsan soyunun geleceğe temiz ve pâk olarak taşınabilmesi için de aile zorunludur. Allah Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’de aile birliğinin kurulmasının ardından hayatın akışına ayak uydurması için insana öğütler verir. Aile olmanın hayata güvenle bakan ve geleceği şekillendiren yüzünü tanıtır ona. Öncelikle aile olmanın ne anlama geldiğini kavramasını ister. Bir duygu ve fikir birlikteliği ile oluşmuş nice aileleri örnek gösterir.
Ailenin mutluluk ve başarı içerisinde yürütülebilmesi için onu meydana getiren fertler arasında karşılıklı hak ve sorumlulukların dengeli bir şekilde yerine getirilmesi, sevgi, saygı, hoşgörü, özveri, yardımlaşma, dayanışma, af ve anlayışın bulunması şarttır. Kur’an-ı Kerim’de aile bireylerine yönelik hak ve sorumlulukların belirgin biçimde tanımlandığı görülmektedir. Kadınların iyi muamele görme, zarar görmeme, mehir ve nafaka hakkı; erkeklerin sorumlulukları ve kavvâmiyet (aile reisliği) hakkı; babanın çocuklarına karşı nafaka, eğitim ve ahlaki terbiyeye ilişkin görevleri ile anne-babanın büyük hakkı olan saygı ve iyilik görme (birr) yükümlülüğü gibi esaslar, aile hayatının temel ilkeleri arasında yer almaktadır. Tüm bu unsurlar, aile fertlerinin onurunu ve aile içi istikrarı korumaya yönelik bütüncül bir sistem oluşturur.
Aile yükünü omuzlayan baba için “Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun!” (Tahrim, 6) uyarısı şüphesiz son derece çarpıcıdır. Ailesine harcadığı her kuruşun, sarf ettiği en kıymetli para olarak sevap hanesine yazılmasının yanında, Peygamberimiz, “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım...” (İbn Mace, Nikah,50) sözleriyle mümin erkekleri, ailesine iyilikle muamele etmeye çağırır. Evin büyüğü, babası, hissettiği güzel duyguları gizlememeli, gördüğü meziyetleri takdir etmekten çekinmemelidir. Koca, Allah’ın kendisine bir emaneti olan hanımını hoş tutmalı, ona nazik davranmalı ve merhamet duygusuyla hareket ederek ailesini korumaya ve geçimini sağlamaya çalışmalıdır. Çalışmayan ve evine ekmek getirmeyen koca, gittikçe evine sorun, sıkıntı ve sefalet getirmeye başlar. Böylece de atalarımızın dediği gibi, “sefalet kapıdan girince, saadet bacadan kaçar.” Erkek, evine her zaman güler yüzle ve selam vererek girmeli; eş ve çocuklarının meşru istek ve ihtiyaçlarını titizlikle yerine getirmeli, ev işlerinde eşine yardımcı olmalıdır. Hz. Aişe’ye Hz. Peygamber Efendimiz’in evinde ne yaptığı sorulduğu zaman o, “Ev halkına işlerinde yardım ederdi; elbisesinin söküğünü diker, ayakkabısını tamir ederdi; ezanı işitince de namaza çıkardı.” (Buharî, Nafakât, 8) demiştir.
Sevgili Peygamberimiz, “Hepiniz birer sorumlusunuz ve hepiniz yönettiklerinizden mesulsünüz. Devlet başkanı bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Evin beyi bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Evin hanımı da bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Hizmetçi de efendisinin malı üzerinde bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür.”( Müslim, İmâre 20 ) buyururken herkese sorumluluğunu hatırlatmaktadır.
Haklar ve sorumluluklar arasındaki denge, aile bireyleri arasındaki ilişkilerin düzenlenmesinde ardından ailenin huzuru, istikrarı ve sevgi-merhamet temelli bağlılığının güçlenmesinde büyük bir öneme sahiptir. Kur’an-ı Kerim, bu dengeyi adalet ve merhamet esaslarına dayanan sağlam kurallar üzerine inşa etmiştir. Aile bütünlüğü ve istikrarı yalnızca eşler arası hak ve sorumluluk dengesine dayanmaz, aynı zamanda anne-baba ile çocuklar arasındaki karşılıklı hak ve görevleri de kapsar. Bu bağlamda, Kur’an-ı Kerim öncelikle babaları çocukları konusunda sorumlu tutar ve bu minvalde çocukların haklarını doğum öncesinden itibaren güvence altına almıştır. Öncelikle salih bir eşin seçilmesi, ardından nafaka, güzel eğitim, iyi bir isim verilmesi, inanç ve ahlaki terbiyeye özen gösterilmesi gibi sorumluluklar babaya yüklenmiştir.
Peygamber Efendimiz’in, “Her doğan fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hıristiyan ya da Mecûsî yapar.” ifadesi, ebeveynin çocuk üzerindeki kalıcı tesirini açık bir dille özetler. İşlenmeye hazır bir cevher olan insan yavrusu, iyiyi kabul etmeye ve güzeli benimsemeye daha doğuştan gönüllüdür. Onun, gözünü açtığı bu yeni âlem ile sağlıklı ilişkiler geliştirebilen erdemli bir kişilik edinmesi, anne babasının kucağında gerçekleşecektir. Aynı zamanda kendisini hidayete ve doğru yola ulaştıracak dinî tercihinin temeli de aile ocağında şekillenecektir. Aile, ekonomik bir birlik olduğu kadar, âdil bir paylaşma ortamıdır da. Burada sevgi, kanaat, yemek, mutluluk ve acılar ayrımsız paylaşılır. Bu bakımdan anne ve baba, sorumluluklarına uygun hareket etmeli ve çocuklarını ihmal etmemelidir. Onun için Peygamber Efendimiz, “Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter (Ebu Davud, Zekat,45) buyurmuştur. Bunlara ilave olarak aile içerisinde bulunan dede ve nineler gibi büyüklere karşı saygı, aile huzur ve mutluluğunun olmazsa olmaz koşullarından birisidir. Ana-babaya saygı, itaat ve iyilik yapma konusunda Kur’an-ı Kerim’de; “Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır.” (Lokman, 14); “Biz, insana, ana-babasına iyilik etmesini emrettik.” (Ankebût, 8) denilmiştir. Hz. Peygamber Efendimiz de özelikle annelere karşı daha büyük bir sevgi, saygı ve merhameti tavsiye etmiş ve “Cennet, annelerin ayağı altındadır.” (Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, I, 335); “Allah size, annelerinize itaatsizliği... haram kıldı.” (Buhârî, Edeb, 4) buyurmuştur.
Şüphesiz herkes mutlu bir evlilik yapmak ister. Bu amaçla gerekli çabalar gösterildikten ve şartlar yerine getirildikten sonra, aile huzurunun devamı için ayrıca dua da edilmelidir. Bu noktada Kur’an’da, “Rahmân’ın kulları”nın ağzından müminlere öğretilen şu duayı dilden düşürmemekte fayda vardır: “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.”(Furkan,74)
İzmir İl Müftülüğü Vaizi
Sibel ÖĞÜT





