Millî ve manevi değerlerin nesilden nesile, dededen toruna aktarıldığı, değerlerin muhafaza altına alındığı merkezdir. Bir neslin yetiştirildiği, toplumun eğitildiği en başarılı okuldur.

İslam toplumunun en temel kurumu olan aile, eşler arası ilişkilerin, sevgi, saygı, muhabbet ve rahmetle şekillendiği; iyilik, adalet, doğruluk, istişare ve ihsanın hakim olduğu sıcak bir yuvadır.

Ailenin en temel iki üyesi kadın ve erkektir. Yüce Rabbimiz erkek ve kadını adalet üzere yaratmıştır. Dinimize göre erkek ve kadının yaradılış gayesi birdir. Her ikisi de değerlidir, temel hak ve dokunulmazlıkları vardır. Kulluk ve sorumluluk, mükâfat ve ceza, iffetli ve onurlu bir hayat yaşamada aralarında hiçbir fark yoktur. İslam’ın ailede en ideal yaklaşım olarak gösterdiği hedef adalet ve ihsan ahlakıdır. Aile bireylerinden her biri, diğerini hoşnut etme gayesini davranışlarının merkezi yapmalıdır. Zira adalet ve ihsanın hâkim olduğu aileler huzur yuvasıdır.

İnsan neslinin devamı, nesebin muhafazası, toplumu meydana getiren ve toplumun temel taşı olan aile müessesesinin kurulması meşru bir evlilikle mümkün olur. Evliliğin ilk temel şartı ise nikahtır.

Adalet, nikâhın akit boyutunun zorunlu bir neticesidir. Nikâh akdi evlenen tarafların hem birbirlerine karşı hem diğer aile bireylerine ve topluma karşı vazifelerini ve sorumluluklarını, özellikle de Yüce Allah’a karşı sorumluluklarını belirleyen bir akittir. Sorumluluklar yerine getirilmediği ve ilişkilerde adalet olmadığı zaman akdin gerekleri yerine getirilmemiş olur.

Aile bireyleri, makam, mevki, yoğun mesai gibi mazeretlere sığınarak eş ve ebeveyn olarak sorumluluklarını ihmal etmemesi gerekir. Sorumluluklarının bilincinde olmayan eşler adaletin dışına çıkar ve birbirlerine zulmederler. Bununla da kalmayıp hem kendi nefislerine zulmetmiş hem de çocuklarının hukukunu ihlal etmiş olurlar.

Burada Hz. Âdem ve Hz. Havva’nın duasını hatırlamak gerekir. Kurulan bu ilk insanlık ailesi, Allah’a verdikleri sözün dışına çıkınca kendilerine zulmetmişler ve hemen akabinde pişman olarak af dilemişlerdi: “Dediler ki: "Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz, bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz!" (A'râf, 7/23)

Anne ve babanın çocukları arasında adil davranması, eşlerin birbirlerine karşı haklarını gözetmesi, büyüklerin küçüklere sevgiyle ama ölçülü yaklaşması ailede huzuru ve güveni tesis eder. Peygamber Efendimiz (s.a.s) de “Çocuklarınız arasında adaletli olun” (Ebû Dâvûd, Büyû’ 83) buyurarak bu konuda bizleri uyarmıştır.

Adaletin olmadığı bir ailede ise kırgınlıklar, kıskançlıklar ve güvensizlik ortaya çıkar. Bu nedenle adalet, aileyi bir arada tutan en temel değerlerden birisidir.

Önemli bir diğer değer ve erdem olan ihsan ise sadece Allah’ın huzurunda ve ibadetlerde değil aynı zamanda insan ilişkilerinde ve canlı cansız bütün varlıklar karşısında geçerlidir. İnsanların kendi aralarında yaptıkları davranışların ihsan boyutuna ulaşması için karşılık beklenmeden sırf Allah rızası için yapılması gerekir. Bu şekilde davranan insanlara “muhsin” adı verilir. Yaptıkları güzel işlere ve davranışlara ise “hasene” denilir. Nitekim Nahl suresi 90. ayette adalet ve ihsan ilkelerinin uygulanması emredilmektedir: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” Allah’a ve diğer insanlara karşı sorumlulukları bulunan insanlar için her iki özellik de önem arz etmektedir. Adalet, borcunu vermek, alacağını istemektir; görevini yerine getirmek ve hakkını almaktır. İhsan ise borcundan daha fazlasını vermek, alacağından daha azına razı olmaktır.

Buna göre adalet; hakkaniyet ve eşitlik ilkeleri ile hareket etmek anlamına gelirken, ihsan; gerektiği zaman haklarından feragat etmek, verilen görevlerin daha ötesini yapmak olarak anlaşılmaktadır.

Aile ilişkilerinde ise ihsan adaletin de fevkinde bir değerdir. Zira adaletin her zaman ailenin sadakatini sürdüren bir değer olmadığı zamanlar da vardır. Aslında adalet ailede kimi zaman son çözümdür. Bu konuyu örneklerle daha anlaşılır hale getirmek mümkündür: Mesela anne ve babanın istemese de evlatlarına kızıp seslerini yükselttiği zamanlar olabilir. Ancak adaletin gereği evladın da anne ve babaya misliyle karşılık vermesi düşünülemez hatta “öf” dahi deme hakları yoktur. Burada asıl olan ebeveyne ihsan ile muamelede bulunmaktır.

Hz. Ali; “İnsanlar işlerini ihsanla yapmalarına göre değer kazanır.” buyuruyor. Bir baba çocuğuna sadece hakkını vermekle kalmaz, aynı zamanda sevgisini ve şefkatini de gösterirse bu ihsan olur. Bir eş, diğerine sadece sorumluluklarını yerine getirmekle kalmayıp gönül alıcı sözler söyler, fedakârlık yaparsa ihsan gerçekleşir.

Adalet ve ihsan ilişkisi bağlamında şu hadis-i şerif de oldukça anlamlıdır: “Allah Rasulü; ‘Sıradan, zayıf karakterli insanlar olmayınız.’ buyurduğunda; ‘Nasıl olursak sıradan insan oluruz?’ diyen ashabına şöyle demiştir: ‘Herkes iyilik yaparsa biz de iyilik yaparız, herkes haksızlık yaparsa biz de haksızlık ederiz derseniz sıradan insanlar olursunuz. Aksine insanlar size iyilik yaparsa iyilik yapmayı, onlar kötülük yaparsa dahi kötülük/ haksızlık yapmamayı alışkanlık hâline getirin.” (Tirmizî, Birr, 63)

Yüce Rabbimiz ise Fussilet suresi 34. ayette şöyle buyurmaktadır: “İyilikle kötülük bir değildir. Siz kötülüğü en güzel iyilik ile def etmeye çalışınız, kötülüğü iyilikle ortadan kaldırınız. Böyle yaptığınız takdirde en azılı düşmanlıkları en sıcak dostluklara, en şefkatli, en merhametli dostluklara dönüştürmüş olursunuz.”

Ailede ihsanın en önemli tezahürlerinden biridir aile bireylerine zaman ayırmak, onlarla kaliteli vakit geçirmek. Nitekim kişinin ailesine vereceği en kıymetli şeydir zaman. İhsan bağlamında düşünüldüğünde onlara ayrılan zamanın da en güzel şekilde olması gerekir. Aileyle vakit geçirilirken hem bedenen hem de ruhen orada olunmalıdır. Onları dikkatle dinlemeli, anlamalı ve aile fertleriyle hemhâl olmaya gayret edilmelidir. Elbette bu şuurla hareket eden ebeveynler, sorumluluklarını hassasiyetle yerine getirecek ve ailesini asla ihmal etmeyecektir. Böylece Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) “Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmâl etmesi, kişiye günah olarak yeter.” (Ebû Dâvûd, Zekât, 45) uyarısını hassasiyetle dikkate alırlar ve sorumluluğunun gereğini yerine getirirler.

Aileyi ayakta tutan ve birlik içinde yaşatan en önemli değerlerden adalet ve ihsan kavramı üzerinde durulmuştur. Adalet olmadan güven, ihsan olmadan samimiyet olmaz. Adalet hakların gözetilmesini sağlar, ihsan ise aile bağlarını güçlendirir, sevgi ve merhameti artırır. Bir ailede adalet ve ihsan birlikte yaşatıldığında, o aile huzurlu, güvenli ve kalıcı bir yuva olur.

Fatma ÖZMEN ERGEN

İzmir İl Müftülüğü Vaizi

Kaynak: Bülten