Türk sinemasının sessiz emekçilerinden, oyuncu ve görüntü yönetmeni Cem Molvan, 14 Nisan 2000 tarihinde İstanbul Kadıköy’deki evinde yaşamını yitirdi. 42 yaşında hayata veda eden Molvan, ardında onlarca film ve yüzlerce sahnede isimsiz bir özverinin hikayesini bıraktı.
Yeşilçam’ın Arka Planındaki Yüz
1958 yılında Diyarbakır’da dünyaya gelen Cem Molvan, doğum adıyla M. Molvan Jacques, sanat hayatına 1972 yılında, dönemin efsane yapımlarından Tatlı Dillim ile adım attı. Henüz genç bir delikanlıyken sinema setlerinin tozuna karışan Molvan, oyunculuktan görüntü yönetmenliğine uzanan yolculuğunda sektördeki birçok ustayla birlikte çalıştı.
Tarık Akan, Kemal Sunal, Şener Şen, Münir Özkul, Zeki Alasya, Metin Akpınar gibi Yeşilçam’ın mihenk taşlarıyla aynı karede yer aldı. Ancak Cem Molvan, hiçbir zaman medyanın göz önünde olmayı tercih etmedi. Sessiz, derin ve mesafeli duruşuyla sinemanın sadece ekran önünden değil, arka planından da bir emek hikâyesi yazılabileceğini gösterdi.
Filmografisinde İz Bırakanlar
Molvan’ın kariyerinde iz bırakan yapımlar arasında Kılıbık, Gol Kralı, Devlet Kuşu, Postacı, Çıplak Vatandaş, Yılanların Öcü, Her Şeye Rağmen, Adak, Sarı Mercedes ve Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni gibi yapıtlar yer alıyor. 1980’ler ve 90’larda Yeşilçam’ın dönüşüm geçirdiği bir dönemde, o hâlâ işini tutkuyla yapan birkaç isimsiz kahramandan biriydi.
1999 yılında Mahsun Kırmızıgül’ün başrolünde olduğu Yıkılmadım filmiyle son kez kamera karşısına geçen Molvan, bu yapımda da karakter oyunculuğunun hakkını vererek, mesleğine veda etti.
Sessiz Bir Veda
Cem Molvan, 14 Nisan 2000 tarihinde Kadıköy’de daha önce yangın geçirmiş olan evinde ölü bulundu. Vefat nedeni hakkında net bir açıklama yapılmazken, sanat camiası onun beklenmedik gidişiyle derin bir üzüntü yaşadı. Yakın çevresinden gelen ifadelerde, Molvan’ın son dönemlerinde içine kapanık ve inzivaya çekilmiş bir hayat sürdüğü belirtildi.
Cenazesi, 17 Nisan 2000’de Zincirlikuyu Mezarlığı’nda sessiz bir törenle defnedildi. Onun ardından herhangi bir spot ışığı yanmadı, kırmızı halılar serilmedi. Ama sinemaseverlerin belleğinde, o perde arkasında emek veren, kendi hikayesini anlatmayan ama başkalarının hikayelerine ruh katan bir sanatçı olarak kaldı.