İnsanlık tarihi boyunca dünyanın şekli, filozofların, bilim insanlarının ve kaşiflerin en çok tartıştığı konulardan biri oldu. Eski çağlarda birçok uygarlık dünyayı düz bir tepsi ya da dört sütun üzerinde duran bir düzlem olarak tasavvur ederken, bazı cesur bilim insanları çağının ötesine geçerek dünyanın yuvarlak olduğunu dile getirdi.

İlk fikir: Pisagor’un gözlemleri

M.Ö. 6. yüzyılda yaşamış olan ünlü filozof ve matematikçi Pisagor, dünyanın küre şeklinde olabileceğini öne süren ilk isimlerden biri olarak kabul ediliyor. Evrenin düzenine ve simetriye olan inancı, ona göre en kusursuz şekil olan kürenin dünyaya da ait olabileceği düşüncesini doğurdu.

Aristo’nun bilimsel kanıtları

Ancak dünyayı yuvarlak kabul eden görüşleri yalnızca felsefi bir düşünce olmaktan çıkarıp bilimsel temele oturtan isim, M.Ö. 4. yüzyılda yaşayan Aristo oldu. Aristo, ay tutulması sırasında dünyanın ay üzerine düşen gölgesinin daima yuvarlak olduğunu gözlemleyerek, dünyanın küre biçiminde olması gerektiğini kanıtladı. Ayrıca farklı enlemlerde gökyüzünde görülen yıldızların değişmesi de bu teoriyi destekliyordu.

Eratosthenes’in ölçümleri

Aristo’dan yaklaşık bir yüzyıl sonra, M.Ö. 3. yüzyılda yaşayan Eratosthenes, yalnızca dünyanın yuvarlak olduğunu söylemekle kalmadı; aynı zamanda dünyanın çevresini oldukça doğru bir şekilde hesapladı. Güneş ışınlarının farklı şehirlerde yere düşme açılarını ölçerek dünyanın çevresini yaklaşık 40 bin kilometre olarak buldu. Bu değer, günümüzdeki modern ölçümlere oldukça yakın. Dünyanın yuvarlak olduğu bilgisi, binlerce yıl öncesinden bugüne kadar aktarılan en güçlü bilimsel gerçeklerden biri. Pisagor’un sezgisel fikriyle başlayan süreç, Aristo’nun gözlemleri ve Eratosthenes’in ölçümleriyle bilimsel bir zemine oturdu. Bugün bu isimler, yalnızca dünyanın şeklini değil, insanlığın “gerçeği arama cesaretini” de temsil ediyor.

Kaynak: Haber Merkezi