Ege Üniversitesi (EÜ) Birgivi İlahiyat Fakültesi tarafından düzenlenen "İsis’in Peçesini Açmak: İdrâk, İnşâ ve İfâde Arasında ‘Bilimsel Bilgi’ Nedir?" başlıklı konferansta, bilimsel bilginin tarihsel temelleri ve felsefi arka planı kapsamlı biçimde ele alındı. EÜ Kültür ve Sanat Evi’nde gerçekleştirilen etkinliğin konuşmacısı, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Bilim Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu oldu. Programın açılışında Kur’an-ı Kerim tilaveti sunulurken, etkinliğe akademisyenler, öğrenciler ve idari personel yoğun ilgi gösterdi.
Bugün kullandığımız ‘bilim’ kavramı oldukça yeni
Konuşmasında bilim, akıl ve din gibi kavramların içeriğinin çoğu zaman yüzeysel ele alındığını vurgulayan Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu, modern anlamda bilim kavramının 19. yüzyıla uzandığını, bu nedenle İbn Sina ya da Newton gibi isimlerin "bilim insanı" olarak tanımlanmasının anakronik bir yaklaşım olduğunu ifade etti. O dönemin düşünürlerinin kendilerini "doğa filozofu" olarak tanımladığını hatırlatarak, geçmişi bugünün kavramlarıyla okumanın tarihi anlamak değil, onu çarpıtmak olduğunu söyledi.
Klasik dönemde bilginin idrâk faaliyeti olarak değerlendirildiğini belirten Prof. Dr. Fazlıoğlu, modern dönemde ise bilimin bir inşa süreci olarak tanımlanmaya başlandığını söyledi. Kant sonrası dönemde, özellikle modern fiziğin ve non-Öklidyen geometrilerin etkisiyle bu dönüşümün hızlandığını aktardı.
Felsefenin kökü Eski Mısır’a dayanıyor
Felsefenin kökenlerinin sanılanın aksine Eski Yunan’a değil, Eski Mısır’a dayandığını ifade eden Prof. Dr. Fazlıoğlu, “Philosophia” kavramının Grekçe değil, bilgelik tanrıçası İsis üzerinden şekillendiğini dile getirdi. Bu bağlamda bilginin, Tanrıça İsis’in peçesini aralayarak evrenin temelindeki kodu keşfetme çabası olduğunu kaydetti.
Teoriler gözlemi şekillendirir
Gözlemlerin, teorik ön kabuller tarafından yönlendirildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Fazlıoğlu, İslam medeniyetindeki büyük gözlemevlerinin hiçbir zaman süpernova patlaması veya güneş lekesi kaydetmemiş olmasını bu yaklaşımın çarpıcı bir örneği olarak sundu. Bunun temelinde gökyüzünün mükemmel ve değişmez olduğu yönündeki metafizik anlayışın yattığını dile getirdi.
İbn Sina’nın büyük bir gök olayına eserlerinde yer vermesine rağmen bunu bilimsel olarak anlamlandıramamasının da teorinin gözlemin önüne geçtiğini gösterdiğini dile getirdi. Prof. Dr. Fazlıoğlu, Karl Popper’ın yaklaşımını referans göstererek, deneysel gözlemin teori olmaksızın anlam ifade etmediğini ifade etti. Konferans, katılımcıların sorularıyla interaktif bir yapıya bürünürken, program sonunda Prof. Dr. Fazlıoğlu’na Birgivi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhammet Hanefi Palabıyık tarafından hediye takdim edildi.