Eurovision Şarkı Yarışması, İsrail’in 2026 yılında düzenlenecek organizasyona katılımına izin verilmesiyle birlikte tarihinin en derin krizlerinden biriyle karşı karşıya kaldı. Avrupa Yayın Birliği’nin (EBU) aldığı karar, yalnızca siyasi tartışmaları değil, aynı zamanda yarışmanın tarafsızlığı ve temel değerleri üzerine uzun süredir devam eden tartışmaları da yeniden alevlendirdi. Birçok ülkenin boykot kararı alması, sanatçıların ödüllerini iade etmesi ve kamu yayıncılarının sert açıklamaları, Eurovision’un geleceğine dair soru işaretlerini artırdı. EBU Genel Kurulu’nda alınan kararla, 2026 yılında Avusturya’nın başkenti Viyana’da düzenlenecek Eurovision Şarkı Yarışması’na İsrail’in katılımına izin verildi. Kararın ardından özellikle Avrupa kamuoyunda tepkiler hızla büyüdü. Eleştirilerin merkezinde, EBU’nun geçmişte Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası Rusya’yı kısa sürede yarışmadan men etmesi, ancak İsrail konusunda benzer bir adım atmaması yer aldı.
“Yarışma Siyasi Bir Araca Dönüştürüldü” Eleştirisi
İsrail’in yarışmadan ihraç edilmesi çağrıları, yalnızca Gazze’de yaşanan insani krizle sınırlı kalmadı. Birçok yayıncı ve uzman, İsrail hükümetinin yarışmaya doğrudan müdahale ettiğini ve Eurovision’u siyasi bir araç haline getirdiğini savundu. Yapılan incelemelerde, İsrail’e bağlı resmi bir kuruluşun halk oylamasını etkilemek amacıyla dijital reklam kampanyaları yürüttüğünün ortaya çıkması, tartışmaları daha da derinleştirdi. EBU’nun İsrail’in ihracına ilişkin oylamadan kaçınmasının ardından, İspanya, Hollanda, Slovenya, İrlanda ve İzlanda başta olmak üzere birçok ülkenin kamu yayıncıları yarışmadan çekilme kararı aldı. Bu ülkeler, mevcut koşullar altında Eurovision’a katılımın kamu yayıncılığı ilkeleriyle bağdaşmadığını açıkladı. Yapılan açıklamalarda, Gazze’de yaşanan insani dram ve yarışmanın politik baskılardan arındırılamaması temel gerekçeler olarak öne çıktı.
“Bu Artık Bir Şarkı Yarışması Değil”
Boykot kararlarıyla birlikte gelen açıklamalarda, Eurovision’un ruhuna yönelik sert eleştiriler dikkat çekti. Bazı yayıncılar, yarışmanın artık müzikten çok jeopolitik çıkarların çatıştığı bir platforma dönüştüğünü savundu. “Barış, birlik ve neşe” söyleminin mevcut tabloyla örtüşmediği vurgulandı. Krizin belki de en çarpıcı boyutu, sanatçıların bireysel tepkileri oldu. 2024 Eurovision kazananı İsviçreli sanatçı Nemo, İsrail’in katılımına izin verilmesini protesto ederek ödülünü geri göndereceğini açıkladı. Bu karar, Eurovision tarihinde bir ilk olarak kayda geçti. Ardından geçmiş yılların kazananlarından bazı isimler de benzer adımlar atacaklarını duyurdu.
Küresel İmza Kampanyası ve Azalan Katılım
İsrail’in yarışmaya katılmasının engellenmesi için başlatılan küresel imza kampanyası kısa sürede yüz binlerce destekçiye ulaştı. Kampanyada, EBU’ya uluslararası hukuk ve insan hakları çağrısı yapıldı. Öte yandan 2026 Eurovision Şarkı Yarışması’na yalnızca 35 ülkenin katılması bekleniyor. Bu rakam, son 20 yılın en düşük katılım oranı olarak dikkat çekiyor. Yaşanan gelişmeler, Eurovision’un yalnızca bir müzik organizasyonu değil, aynı zamanda kültürel ve siyasi bir platform olarak nasıl konumlanacağına dair derin bir tartışmayı beraberinde getirdi. Birliğin aldığı kararların, yarışmanın güvenilirliği ve kapsayıcılığı üzerinde kalıcı etkiler yaratabileceği değerlendirilirken, gözler EBU’nun atacağı bir sonraki adımlara çevrildi.





