Ateşkesin ardından kısmen duran bombardımanların gölgesinde Gazze, sessiz ama kararlı bir direnişin tanığı oluyor. Yıkıntılar arasında yeniden ayağa kalkmaya çalışan halk, bir kez daha küllerinden doğmanın yolunu buldu. İsrail saldırılarıyla harabeye dönen Han Yunus ve çevresinde, insanlar kendi imkânlarıyla evlerini, iş yerlerini ve hayatlarını onarma çabasında. Yaklaşan kış ve İsrail’in çadır, konteyner gibi geçici barınakların girişine izin vermemesi, bu çabayı adeta bir varoluş mücadelesine dönüştürdü. Gazze’de bugün her bir tuğla, yalnızca bir duvarı değil; direnişin, sabrın ve umudun sembolünü temsil ediyor.

Çamurdan Evler, Enkazdan Hayaller

Han Yunus’ta, çamur ve moloz yığınlarından yeni yaşam alanları doğuyor. El-Mevasi’den kente dönen Fatin eş-Şair ve ailesi, yıkılmış evlerinin kalıntılarından topladıkları tuğlalarla kendilerine bir barınak kurmaya çalışıyor. Şair, “Başımızı sokacak bir yer inşa etmek için evin yıkıntılarından taş ve tuğla topluyoruz. Ama imkânlarımız çok sınırlı,” diyerek durumu özetliyor. Ancak asıl korkusu yoksulluktan çok, gece sokaklarda dolaşan vahşileşmiş köpekler: “Köpekler leş yemeye alıştı, geceleri geliyorlar. Çocuklarım korkuyor.” Ateşkes, Gazzeliler için sadece bombardımanın azalması anlamına geliyor; hayatın normale dönmesi ise hâlâ uzak bir hayal. Ulaşım neredeyse durma noktasında, pazar yerleri yok denecek kadar az, su haftada bir-iki defa akıyor. Şair’in sözleri, savaş sonrası “barışın” ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor: “Savaş bitti ama korku bitmedi. Ne güvenlik var, ne huzur. İnsanlar hareket etmeye başladı ama hayat eskisi gibi değil.”

“Ülkemizi Satmayız”

Filistinliler için mücadele sadece hayatta kalmakla sınırlı değil; bu, aynı zamanda toprağa, kimliğe ve onura sahip çıkma meselesi. Şair, bu direnci şu sözlerle ifade ediyor: “Biz direniyoruz, toprağımızın bir karışından bile vazgeçmeyiz. Yaşamak istiyoruz ama ülkemizden de vazgeçmeyiz. Kim ne isterse istesin, biz buradayız.” Bu sözler, Gazze’nin yeniden doğuşunun yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal bir yeniden inşa olduğunu anlatıyor. Gazze’nin yeniden yapılanma mücadelesinin bir diğer sembolü ise Han Yunus’taki Hayfa el-Hilali fırını. Sahibi Tarık Ziyad Uveyda, babasını kaybettiği bombardımanda yerle bir olan fırınını yeniden inşa ediyor. 2018’de kurulan fırın, 2024 Temmuz’unda bombalandı. Uveyda, elleriyle enkazı kaldırmış, eski ekipmanları onarmış: “Ağır makinelerimiz yoktu, insan gücüyle çalıştık. Enkaz altındaki fırın parçalarını çıkardık, şimdi bir atölye kurduk. Hem onarım yapıyoruz hem yeni fırını inşa ediyoruz.” Birkaç hafta içinde yeniden faaliyete geçmesi planlanan fırın, sadece ekmek üretim yeri değil, savaş sonrası yaşamın yeniden filizlendiği bir umut merkezi haline gelmiş durumda. Uveyda, “Han Yunus yıkıldı ama biz yeniden hayata dönüyoruz. Fırın da insanların acısını biraz olsun hafifletecek,” diyor.

Yıkıntıların Arasında Direnen Bir Halk

Gazze’nin bugününde hiçbir şey kolay değil; ama her şey mümkün. Savaş, kenti taş taş yıkmış olabilir; fakat insanların iradesini söküp atamadı. Her tuğla, her çamur harcı, bir halkın direncine işaret ediyor. Gazzeliler, ellerinde kalan son umut kırıntılarını, duvarlarına harç gibi sürüyor. Çünkü onlar biliyor ki; yıkıntılar arasında bile bir hayat yeniden kurulabilir — yeter ki topraklarından ve inançlarından vazgeçmesinler.

Kaynak: AA