İşte Hatay'ın tarihsel yolculuğu: Kadim medeniyetlerin beşiği olan Hatay, günümüze dek tarihi dokusunu korumuş, kültürel mirasını sürdüregelmiştir. Bugün Hatay, bu tarihî mirasıyla öne çıkıyor. Cumhuriyetin ilanından bu yana geçen zaman içinde Hatay, kültürel zenginlikleri ve bağımsızlık azmiyle öne çıkan bir vilayet olarak varlığını sürdürmektedir. Bu tarihî dokusunu modern dokunuşlarla birleştirerek güçlü bir kimlik sergiliyor. Hatay, geçmişten günümüze uzanan tarihî yolculuğuyla ziyaretçilerini büyülüyor. Hatay, tarihindeki çeşitli dönemlerle örülü zengin bir geçmişe sahiptir. İşte bu eşsiz coğrafyanın bağımsızlık ve birleşme hikayesi:
Halk Adnan Menderes için pankart astı.
Siyasi yapısı:
Hatay'ın 1939'da Türkiye'ye katılması, Misak-ı Milli sınırları içinde yer almasından kaynaklı büyük bir öneme sahiptir. Bu tarih, Hatay'ın kurtuluşunu simgeler ve Türkiye genelinde bayramlarla coşkuyla kutlanır.
Tarihsel süreçte, birçok devlet adamı Hatay'ı ziyaret etmiştir. Özellikle 1956'da Başbakan Adnan Menderes'in gerçekleştirdiği Güneydoğu gezisi sırasında Hatay'ı ziyareti, bölgenin stratejik önemini vurgulamıştır. Hatay'ın Türkiye'ye katılışı, milli birlik ve beraberlik duygularını güçlendirmiş, Türkiye'nin sınırlarının korunmasında önemli bir kilometre taşı olmuştur.
Askerler Hatay meydanında yürüyüş yapıyor
Hatay, Anadolu'nun en eski yerleşim merkezlerinden biri olarak M.Ö. 100.000'lere kadar uzanan tarihiyle öne çıkıyor. Amik Ovası'nda bulunan arkeolojik kalıntılar, bölgenin orta paleolitik, neolitik, kalkolit dönemlerde ve tunç çağında yoğun bir yerleşim alanı olduğunu gösteriyor.
İlk Tunç Çağı'ndan itibaren Hatay'daki beylikler, Akadlar, Yamhad Krallığı, Hititler ve Mısırlılar tarafından egemenlik altına alındı. Hitit İmparatoru I. Şuppiluliuma döneminde tekrar Hitit hakimiyetine giren bölge, M.Ö. 13. yüzyıla kadar bu durumu sürdürdü.
Hitit İmparatorluğu'nun M.Ö. 1200 yıllarındaki parçalanmasının ardından, Sami-Aramiler tarafından "Hattena" adıyla bir Geç Hitit Krallığı kuruldu. Hattena Krallığı, M.Ö. 9. yy'de Asurluların ve ardından Urartuların egemenliğine girdi, bu da Hatay'ın karmaşık tarihini oluşturdu.
Milli Mücadele dönemi Hatay
Büyük İskender'in M.Ö. 323'teki ölümü sonrasında, komutanlarından Seleucus I. Nicator'un liderliğinde başlayan Seleukoslar dönemi, M.Ö. 300'de Antakya'yı kuran kentlerle şekillendi. M.Ö. 64'te Roma İmparatorluğu'na serbest şehir olarak katılan Antakya, Suriye Eyaleti'nin başkenti oldu.
Halk askerleri karşılıyor.
İdari ve fiziki yapısı:
Antakya, M.Ö. 64'te Roma İmparatorluğu'na katılarak Suriye eyaletinin başkenti oldu. Ancak, M.S. 638'de İslam ordusu tarafından fethedilen kent, Emevi ve Abbâsî egemenliğine geçti. Daha sonra, 877'de Tolunoğulları'nın fethettiği topraklar Hamdanoğulları (Beni Hamdan) yönetimine girdi, ancak İhşitler ve Selçuklular tarafından yıkıldı.
969'da Bizans İmparatorluğu'na katılan Antakya, Haçlı seferleri sırasında önemli bir rol oynadı. Memluklar tarafından Haçlıların elinden alınan kent, 18 Mayıs 1268'de bu zaferi elde etti. 1516'da Yavuz Sultan Selim tarafından ele geçirilen Antakya, Osmanlı Dönemi'nin başlangıcını simgeliyordu.
Hatay Köprübaşı ve Cumhuriyet Caddesinin uzaktan görünüşü.
Nüfusu:
XVI. (16) yüzyılda Antakya, gayrimüslim nüfusun olmadığı önemli bir geçit mevkiiydi. Bac vergisi köprübaşında alınıyor ve zamanla 4500 akçeden 12.000 akçeye yükseldi. Şehirde at ve esir pazarı, mezbaha, boyahane, tabakhane, başhane ve ip pazarı gibi yerler faaliyet gösteriyordu. Halep'ten gelen Yahudi ve Hristiyanlar nedeniyle meyhane resmi de tahsil ediliyordu.
Evliya Çelebi, Antakya'yı sekiz saraylı, müstahkem surlara sahip sulak bir yer olarak tanımlarken, Kâtib Çelebi şehirde yedi çarşı olduğunu belirtir. Tavernier, Asi Nehri'nin ulaşım için elverişsiz hale gelmesiyle Antakya'nın önemini kaybettiğini ifade eder. 1838'de Robinson, Antakya'nın nüfusunu 6000 olarak gösterirken, 1867'de Cevdet Paşa, şehirde 8775 Müslüman ve 1129 gayrimüslim nüfusun olduğunu belirtir.
Hatay eski Meclis binası
Meclis binası tarihi:
1927 yılında Fransız Mimar Leon Benju tarafından Asi Nehri'nin yanına inşa edilen ve başlangıçta sinema salonu olarak kullanılan yapı, günümüzde Meclis Kültür Sanat Merkezi adıyla faaliyet gösteriyor. 5 Temmuz 1939'da Hatay'ın Türkiye'ye katılma kararının burada alınması, binanın tarihinde önemli bir dönüm noktasını oluşturuyor.
Empire Sineması olarak başlayan kullanımı, Türk ordusunun Hatay'a girmesiyle Gündüz Sineması'na dönüştü. Kısa bir süre Hatay Meclisi olarak kullanılan bina, Hatay'ın Türkiye'ye katılma kararı gibi önemli kararların alındığı bir yer haline geldi. 1980'lere kadar sinema salonu olarak kullanılan yapı, Türk sinema tarihinde ilk sesli film gösterimine ev sahipliği yaptı.
Hatay Valiliği tarafından kamulaştırılan bina, günümüzde Meclis Kültür ve Sanat Merkezi olarak yeniden yapılandırıldı. İçerisindeki koltuklar, şıklığını ve sağlamlığını korurken, üst katında restore edilen bir kütüphane bulunuyor. Ayrıca, binanın karşısında dünyanın 2. büyük mozaik müzesi olan Hatay Arkeoloji Müzesi yer alıyor.
Hatay Valiliği'nin eski görüntüsü
Hatay Valiliği tarihi:
1927'de başlayıp 1928'de tamamlanan Hatay Valiliği binası, Fransız mimar Leon Benju'nun planlarına dayanır ve Akdeniz mimarisi özellikleri taşır. Yapının finansmanı, o dönemin İskenderun Sancağı İdari Meclisi tarafından sağlanmıştır.
Hatay Devleti'nin kısa ömrü boyunca (1938-1939), bu bina Hatay Millet Meclisi'ne ev sahipliği yaparak önemli siyasi kararların alındığı bir mekân oldu. Binada, 29 Haziran 1939'da Türkiye'ye katılma kararı oy birliğiyle alındı.
2009'da başlayan restorasyon projeleri, 2011'de tamamlandı ve bina Hatay Valiliği olarak tekrar açıldı. Yapının özgün yapısına sadık kalınarak gerçekleştirilen restorasyon, tarihî mirası canlandırarak Hatay'ın ve Türkiye'nin siyasi tarihinde özel bir anıtın yeniden hayata geçirilmesini sağladı.
Aslerler görev naşında.
Tarım:
Hatay'ın tarihindeki ilk yerleşimlerin Amik Ovası'nda, Amik Gölü civarında olması, bölgenin temel geçim kaynaklarından birinin tarım olduğunu gösteriyor. Mısırlılar, Hititler, Romalılar, Avrupalı feodal yöneticiler ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde pek çok medeniyetin hakimiyeti altına giren Hatay'da tarım, ekonominin önemli bir bileşeni olarak varlığını sürdürdü. Geniş Amik Ovası ve Gölü, tarımın bu bölgede önemli bir faaliyet olmasını sağlamıştır. Günümüzde hala devam eden buğday, pirinç, zeytin, meyvecilik, sebzecilik ve özellikle pamuk üretimi ekonomik faaliyetler arasında öne çıkar.
Hatay'ın uzaktan görünüşü
Hatay'ın bağımsığlığını kazandığı dönemden bir kare
İsim hikayesi:
1200’le başlayan Genç Hitit prenslikleri dönemine tarihlenmektedir. Bu dönemde, Amik Ovası´ndaki Hitit Prenslikleri’nin birleşerek Hattena Krallığı adını aldıkları bilinmekte, Hatay adının da buradan geldiği sanılmaktadır. Yöreye bu adı 1936’da Atatürk vermiştir.
Hatay'ın kurtuluşu:
Fransa ile yapılan anlaşma gereği, 13 Ağustos'ta Kurmay Albay Şükrü Kanatlı komutasındaki birliklerimiz Hatay'a girdi. Ardından, 2 Eylül 1938'de Tayfur Sökmen'in cumhurbaşkanlığına seçilmesiyle Hatay Cumhuriyeti kuruldu. Bu gelişmeleri gören Atatürk, Hatay'ın bağımsızlığına duyduğu mutluluğu yaşadı.
Hatay Cumhuriyeti, 30 Haziran 1939'da Türkiye'ye katılma kararı aldı. Hatay Devleti sınırları Türkiye-Suriye sınırı olarak kabul edilirken, 23 Temmuz 1939'da Hatay Türkiye Devleti'ne dahil oldu ve Hatay Vilayeti kuruldu. Böylece Hatay, anayurdun bölünmez ve vazgeçilmez bir parçası olarak Türkiye'ye katıldı. Hataylılar, yaşamlarının son günlerine kadar Atatürk'ün Hatay için gösterdiği çabaları asla unutmadılar.