Göktürkler’in tarihe kazıdığı ilk “Türk” adı, bu kez beyaz perdede hayat buluyor. Alper Çağlar’ın yönetmenliğini üstlendiği “İlk Göktürk”, 6. yüzyıl Orta Asyası’nda geçen ve bir milletin devletleşme sürecini konu alan üç bölümlük epik bir anlatı olarak izleyiciyle buluşmaya hazırlanıyor.
İlk Göktürk: Alper Çağlar’dan epik bir tarih yolculuğu
Alper Çağlar’ın yönetmen koltuğunda oturduğu “İlk Göktürk”, Türk tarihinin köklerine inen ve sinema diliyle bu derinliği yeniden inşa eden büyük bir prodüksiyon olarak öne çıkıyor. Çağlar’ın yıllar içinde zihninde olgunlaştırdığı proje, yalnızca sinemasal bir anlatı değil; aynı zamanda kimlik, hafıza ve kültürel birliktelik üzerine kurulmuş tarihsel bir vizyon olarak dikkat çekiyor.
Dijitalden beyaz perdeye uzanan hibrit bir strateji
“İlk Göktürk”, üç bölümden oluşan bir yapım olarak planlandı. İlk bölüm olan “Önsöz”, 2026’nın ilk aylarında HBO Max’te izleyiciyle buluşacak. Bu bölüm yaklaşık 100 dakikalık dijital bir epizot olarak sunulurken, kalan iki bölüm toplamda 230 dakikalık süresiyle sinema salonlarında gösterime girecek. Çağlar’ın bu hibrit yayın modeliyle hedeflediği şey, dijital çağın ihtiyaçlarına cevap verirken aynı zamanda geleneksel sinema seyircisini de tatmin eden bir denge kurmak.
Film Konusu ne?
Film, 6. yüzyılda kurulan Göktürk Kağanlığı’nın tarih sahnesine çıkışını ve “Türk” adının ilk kez resmi olarak kullanıldığı dönemi ele alıyor. Bumin Kağan ve kardeşi İstemi Yabgu’nun önderliğinde farklı Türk boylarının birleşerek merkezi bir yapı oluşturması; politik manevralar, kardeşlik teması ve kültürel unsurlarla birlikte anlatılıyor. Bu öykü, yalnızca bir devletin kuruluşu değil, aynı zamanda özgürlük, bağımsızlık ve ortak kimlik bilinci üzerine kurgulanmış bir sinema anlatısı sunuyor.
Oyuncu kadrosu
Filmin başrollerinde Volkan Keskin, Arif Diren, Esra Kılıç ve Murat Serezli yer alıyor. Ancak oyuncu seçimi sadece yerel yıldızlardan ibaret değil. Kazakistan’dan Çin’e, Rusya içindeki Türk bölgelerinden Afganistan’a kadar uzanan geniş bir yelpazeden oyuncular kadroya dâhil edildi. Bu seçim, yalnızca görsel gerçekçiliği artırmakla kalmayıp aynı zamanda Türk dünyasının kültürel çeşitliliğini sahneye taşıyan bir bilinç tercihi olarak da değerlendiriliyor.
Çekim mekânları ve dekor tasarımı
Yapım ekibi, Türkiye’nin tarihsel ve coğrafi zenginliğini değerlendirmek adına Konya Ovası, Kapadokya, Iğdır, Sivas ve Nevşehir gibi çeşitli bölgelerde çekimler gerçekleştirdi. Ayrıca bazı sahneler Moğolistan’da çekilerek Orta Asya atmosferine derinlik katıldı. Kayseri Yamula’da kurulan 50 metre çapındaki gladyatör arenası, bugüne kadar Türkiye’de yapılan en büyük setlerden biri olarak dikkat çekiyor. İstanbul’da inşa edilen ve çapı 30 metreyi bulan geleneksel otağ ise Guinness Rekorlar Kitabı’na aday gösterilecek büyüklükte. Bu yapılar, yalnızca sahne arkasında dev bir organizasyonu değil, dönemin kültürel kodlarını da seyirciye birebir aktarıyor.
Görsel efektler ve yapay zekâ kullanımı
Alper Çağlar, filmde modern görsel efektleri geleneksel anlatım teknikleriyle dengelemeyi tercih etti. Unreal Engine Volume teknolojisi, yapay zekâ destekli compositing ve CGI teknikleri sahnelerde kullanıldı. Ancak Çağlar’ın altını çizdiği önemli bir fark var: Efektler seyircinin gözüne sokulmak için değil, hikâyeyi görünmez biçimde desteklemek için kullanıldı. Bu sayede izleyici görselliğin büyüsüne kapılırken anlatıdan kopmadan hikâyeye odaklanabiliyor.
Plastik makyaj ve uluslararası işbirlikleri
Filmde kullanılan plastik makyajlarda, Marvel projelerinde çalışmış uzmanlardan eğitim alınarak yerli ekipler güçlendirildi. Özellikle Murat Serezli gibi karakter oyuncuları için geliştirilen özel makyaj teknikleriyle, geleneksel makyaj sanatçılarının becerileri dünya standardına taşındı. Bu sayede yalnızca yüksek kalitede makyaj uygulanmadı; yerli sinema profesyonellerinin bilgi birikimi de ileri taşındı.





