“İnsan Nedir?” kitabının yazarı kimdir? Düşünsel derinliğiyle öne çıkan eser, okurların zihninde önemli sorular uyandırırken, yazarının kim olduğu da merak konusu haline geldi. Tüm ayrıntılar haberimizde…
İnsan Nedir? Kitabının Yazarı Kim?
Son günlerde sosyal medya platformlarında ve çeşitli forumlarda sıkça sorulan bir soru dikkat çekiyor: “İnsan Nedir?” adlı kitabın yazarı kimdir? Felsefi sorgulamalarla ilgilenen birçok kullanıcı, bu kısa ama çarpıcı eserin ardındaki kalemi merak ediyor.
Bu merakın merkezinde yer alan eser, dünyaca ünlü Amerikalı yazar Mark Twain’e ait. “İnsan Nedir?” (İngilizce özgün adıyla What Is Man?), ilk kez 1906 yılında yayımlanmış bir kısa öykü formundadır. Twain'in diğer mizahi ve eleştirel yapıtlarının aksine, bu eser oldukça ciddi ve felsefi bir içerik taşır.
Kitap, yalnızca iki karakter arasında geçen bir diyalogdan oluşur: bir genç adam ve bir yaşlı adam. Bu iki figür üzerinden Twain, insanın doğasını, iradesini, vicdanını ve ahlaki değerlerini sorgular.
İnsan Nedir? Özeti
Twain'in kaleme aldığı kurguda yaşlı bir adam ile bir genç arasında geçen sohbetler aracılığıyla insanın doğasına dair derinlikli bir tartışma yürütülüyor. Yaşlı adam, insanın sadece biyolojik bir makine olduğunu savunuyor.
Ona göre -sadece- bir makineden ibaret olan insanın “kişiliği” doğumundan ölümüne kadar geçen sürede dış etkilerin yanı sıra, eğitimin, doğuştan gelen mizacının bir birleşimi olduğu iddiasını savunur. Zihin kişinin iradesi dışında bağımsız çalışır. Kişi uyusa bile zihin çalışmaya devam eder ve kendi istediklerini yaptırır. İnsan bunu zorunluluk olarak görmediği – ve belki de zihnin emirlerini kendi iradesi olarak gördüğü için- zihnin dediğini uygular.
Kişi iç huzuru sağlayabilmek için iç benliğinin sesine kulak verir ve denileni yapar. Yardıma ihtiyacı olan birinin ihtiyacını karşılamaktaki amaç kişinin kendi içindeki efendisini memnun edip onun sesini susturmaktır. Burada kişinin aldığı iyi eğitimin temel işlev; Kendi tatmininin yanı sıra ikinci elden başkalarının da yararlarını gözetmektir. İnsanın doğruyu yanlıştan ayırıyor oluşu, onun diğer yaratıklardan zihinsel olarak üstün olduğunun bir kanıtı olarak sunulabilir, lakin öyleyse yanlış yapabiliyor oluşu da onun yanlış yapamayan herhangi bir yaratıktan ahlaki açıdan daha aşağı olduğunun bir kanıtı mıdır? Yazara göre farenin zihni ile insanın zihni özünde eş makinelerdir ama ikisi eşit kapasitede değildir. Afrikalı pigmeninki ile Homeros’unki gibi ya da Avustralya yerlilerinin ile Bismarck’ınki gibi… Biri karmaşık ve özenle hazırlanmış bir makineyken, diğeri daha basit ve sınırlı bir makinedir. Yaşlı adam bu makinenin işleyişinde insanın övünmesini yersiz bulur. İnsan yalnızca yapımcısına ait olan bir itibar üzerinde hak iddia etmemelidir.
İçgüdü terimini, ilken canlı ve uyanık iken, sonrasında bilinçsiz, uykusunda yürüyen düşünce olarak addeder. İnsanın kendisini kıyasla üstün gördüğü karıncayla benzer güdülere sahip olmasına rağmen karınca gibi küçük bir canlının yaptığı mimari bir şaheser olan karınca yuvalarının incelendiğinde ne kadar insanüstü olduğunu işaret eder ve sorgulatır. Yegâne güdü; insanın kendisine verdiği onayı, ortaya çıkan her yeni durumda ve her ne pahasına olursa olsun güvence altına almasının kaçınılmaz zorunluluğu, tümüyle bu güdüye bağlıdır. Twain özgür iradenin var olmadığını, kişinin doğuştan gelen eğiliminde, eğitim ve çevre aracılığıyla etrafında inşa edilen karakterinde gizli olduğunun önemini hatırlatıyor. Ona göre vicdan, insanın kendi arzularını karşılamaya zorlayan o gizemli otokrattır.
Mark Twain Kimdir?
30 Kasım 1835’te ABD’nin Missouri eyaletinde dünyaya gelen Samuel Langhorne Clemens, edebiyat dünyasında "Mark Twain" takma adıyla tanındı. Denizcilikte “iki kulaç derinlik” anlamına gelen bu tabiri kendine takma ad olarak seçen Twain, aynı zamanda öğretmenlik, gazetecilik ve yayıncılık da yaptı. Eserlerinde toplumsal eleştiriyi mizahla harmanlayan Twain, Amerikan halkının hafızasında önemli bir yere sahip.
Tom Sawyer'dan Huckleberry Finn’e
Twain’in en bilinen eserlerinden biri olan Tom Sawyer’ın Maceraları, 1875’te yayımlandı ve kısa sürede büyük beğeni topladı. Ardından gelen Huckleberry Finn’in Maceraları ise birçok edebiyat eleştirmenine göre Amerikan edebiyatının ilk büyük romanı olarak kabul ediliyor. Bu eser, çocuk edebiyatı olmanın ötesinde, dönemin ırkçılık ve kölelik tartışmalarına dair derin mesajlar içeriyor.
Yazarlığa Basımevinde İlk Adım
Henüz çocuk yaşta babasını kaybeden Twain, okul hayatını yarıda bırakıp bir basımevinde çırak olarak çalışmaya başladı. 18 yaşına geldiğinde ABD’yi dolaşarak çeşitli matbaalarda görev aldı. Bu dönemde edindiği deneyimler, sonraki yıllarda yazacağı romanlar için ilham kaynağı oldu. Mississippi Nehri’ne duyduğu hayranlık ise onu buharlı gemilerde kaptanlık yapmaya yöneltti.
Parapsikolojiyle Tanışması ve Kehanet Gibi Bir Kayıp
Kardeşi Henry ile birlikte çalıştığı sırada gördüğü bir rüya, Twain’in hayatında dönüm noktası oldu. Rüyasında bir gemi kazasında kardeşini kaybettiğini gören Twain’in bu rüyası 1858’de gerçek oldu. Bu olay, onu derinden etkiledi ve parapsikolojiye ilgisini artırdı.
Daktiloyla Yazan İlk Romancı
Twain, daktilo makinesini ilk kullanan yazarlardan biri olarak bilinir. Ancak Tom Sawyer mı yoksa Mississippi’de Yaşam mı daktiloyla yazılmış ilk romanıdır, bu konuda halen görüş ayrılıkları bulunmaktadır.
Evliliği ve Aile Hayatı
1870 yılında Olivia Langdon ile hayatını birleştiren Twain, üç kız çocuğu sahibi oldu. İlk çocuklarını henüz bebekken kaybetmeleri, çiftin hayatında derin bir yara açtı. Aile, daha sonra Connecticut’ta Hartford’a taşındı. Twain’in en önemli eserleri burada kaleme alındı.
İş Hayatındaki Hatalar ve Yayıncılık Macerası
Twain, yazarlığın dışında iş dünyasında da şansını denedi. Ancak yaptığı yatırımlar başarısızlıkla sonuçlandı. Kurduğu yayınevi, Ulysses S. Grant’in anılarını yayımlayarak kısa süreli bir başarı elde etse de, daha sonra iflas etti. Papa XIII. Leo’nun anılarını altı dilde yayımlaması da beklenen ilgiyi görmedi. Ayrıca James W. Paige’in geliştirdiği dizgi makinesi için yaptığı yatırım da ciddi zararla sonuçlandı.
Avrupa Yılları ve Dünya Turu
Borçlarından kurtulmak için ailesiyle birlikte Avrupa’ya taşınan Twain, daha sonra dünya turuna çıkarak çeşitli ülkelerde söyleşiler düzenledi. Hindistan, Güney Afrika ve İngiltere gibi pek çok ülkeyi ziyaret etti. Bu yolculuklarına dair izlenimlerini Ekvatorun İzinde adlı eserinde topladı.
Emperyalistten Anti-Emperyaliste Dönüş
Twain’in siyasi görüşleri zamanla büyük değişim geçirdi. 1890’ların başında emperyalist fikirleri savunan Twain, kısa süre sonra bu görüşlerinden vazgeçti ve Amerikan Anti-Emperyalist Birliği’nin başkan yardımcısı oldu. ABD’nin Filipinler’i işgaline karşı çıkarak aktif bir muhalefet yürüttü.
Son Yıllar ve Ölüm
Hayatının son dönemlerinde acı kayıplarla sarsılan Twain, önce eşi Olivia’yı, ardından en küçük kızı Jean’i kaybetti. 1907’de Oxford Üniversitesi tarafından fahri doktora ile onurlandırılan Twain, 1910 yılında Connecticut’ta hayata gözlerini yumdu.
Edebiyata Miras Bıraktığı Eserler
Twain’in kaleme aldığı eserler arasında Saflar Yabancı Ülkede, Prens ve Dilenci, Adem’le Havva’nın Güncesi, Mississippi’de Yaşam ve A Connecticut Yankee in King Arthur’s Court gibi kitaplar yer alıyor. Her biri, Amerikan toplumunun çeşitli yönlerine dair derin gözlemler içeriyor.