Deniz Ticaret Odası (DTO) İzmir Şubesi nisan ayı olağan meclis toplantısı DTO Meclis Başkanı Argun Gündüç idaresinde gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan DTO İzmir Şube Başkanı Yusuf Öztürk, İzmir limanlarının durumunu değerlendirdi. Öztürk, “Aliağa’yı tartışmanın hiçbir anlamı yok, çok güzel gidiyor. Bu yatırımları yapanları tebrik ediyorum. Gerçekten Ege Bölgesi'nin tüm yükünü kaldırır hale geldiler. Küçük yürüyüşlerle bunu katetmiyorlar, koşarak gidiyorlar, gerçekten çok başarılılar.  İzmir Limanı için de tam tersini söylemek durumundayım. Anlayamadığımız bir şekilde her geçen gün ölmeye devam ediyor. Gemi ve hareket sayıları inanılmaz düştü. Her gün birkaç kişiden posta verilmediği, yavaş gittiğiyle, makinaların eski olduğuyla ilgili telefon alıyorum. Şu çağrıyı yapmak istiyorum; bir an önce buranın ne olacağına karar verilmesi lazım. Bu şekilde olmamalı. Çünkü hiç kimse hiç kimseye faydası yok” diye konuştu.

‘Aliağa, çok hızlı hareket ediyor’

İzmir Limanı’nın özelleştirme konusu ile ilgili konuşan Başkan Öztürk, “2007 yılında özelleştirme meselesi ortaya çıktığında keşke o zamanlar özelleştirilmiş olsaydı diye düşünüyorum. O zamanlar özelleştirmeye karşı çıkanlardan biri de bendim. Çünkü devletin yönettiği bir limanın birçok gerekçeden ötürü kalması gerektiğini düşünüyordum. Devletin yönettiği sadece Haydarpaşa ve İzmir limanı kalmıştı. İzmir'in dengeleri koruma aşamasını değerlendirdiğimizde İzmir’in özel bir limana dönüşmemesi daha doğru geliyordu. Nitekim ondan sonra birtakım yatırımlar yapıldı. Ama artık öyle bir noktaya geldik ki Aliağa Limanlarından bahsettiğimizde kıskanmamak mümkün değil, çok hızlı hareket ediyorlar.  İzmir limanında maalesef düşüş devam ediyor. Çok üzücü, bu noktalarda olması doğru değil” ifadelerinde bulundu. 
Deniz turizminde kruvaziyer döneminin başladığını vurgulayan Öztürk, “Özellikle Kuşadası hızlı bir şekilde devam ediyor. Bu sene toplamda 2 milyonun üzerinde ziyaretçiye erişeceğimizi düşünüyoruz” dedi.

‘Köle düzeni bitti’

KDV konusuna dair görüşlerini aktaran Yusuf Öztürk, “Gemi acentelerimizin büyük problemleri var. Benim için de aynı problemler geçerli. KDV gerçekten yansıtma faturası, yansıtma vergisi. Size ait olan bir vergi değil. Alırsınız verirsiniz. Böyle olmalı ama tebliğ bize diyorsa KDV tek taraflı, muafiyet tek taraflı, bir aşamalı diyorsa biz bunu kesmek zorundayız. Acentelerin bizi anlayışla karşılaması lazım. Biz 200 doları niye verelim diyerek o 200 doları da bizden almaları doğru değil, anlaşılabilir değil. Ben devlete ödeyeceğimi ödüyorum. Direkt oradan fatura kesmeniz, sizin sorununuz. Anlatamıyoruz, işlerine gelmiyor. Bastırdığın zaman ‘biz acente açarız’ diyorlar. Ben de ‘Gel aç’ diyorum, nasıl açacaksan aç diyorum” sözlerine yer verdi.

Yusuf Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün risklerle karşı karşıya kalan acenteler, aldığı KDV’yi ödeyenler var. Türkiye’nin en büyük problemlerinden biri. Ana acente Aliağa’da iş yapmak istiyorsa yapsın, kendi ekibini ofisini kursun, bütün risklerle kendi muhatap olsun. Burada artık köle düzeni bitti. Taşradaki tali acenteler öteki gibi görünüyor. Hayır biz öteki değiliz. Cezalarla muhatap olan, risklerle muhatap olan biziz. Çalıştıracak personel bulamıyoruz. Personel korkuyor. İş yapmaktan korkar hale geldi personel.”

Kaynak: Filiz Erol