Türkiye’nin yıllardır süren ve krize dönüşen Schengen vizesi farklı krizlerle baş göstermeye devam ediyor. En son AB üyesi 25 ülkenin, Türkiye’de ikamet eden güvenilir Türk vatandaşlarına kısa süreli seyahatlerde 5 yıla kadar çok girişli vize verilmesini öngören yeni düzenlemeyi 15 Temmuz itibarıyla uygulamaya koymasının ardından Schengen vizesinde yeni bir döneme girildi. Ancak bu kez Türkler randevu krizine takıldı; Schengen vizesi karaborsaya düştü. Uzun vadeli vize sözü verildiği halde birçok kişiye, ‘3 günlük, 5 günlük’ vize veriliyor. Karaborsaya para ödemeyenlerin bekleme süresi ise 1 yılı aştı. Turlar ya da çeşitli toplu başvurularla randevuları ele geçirenler, her bir randevuyu 250 ile 5 bin euro arasında satıyor. Altın, Platin, VIP randevu adı altında paralar alınırken randevu gerçekleşse bile vize alma garantisi bulunmuyor.

Kıvanç Meriç

‘Konsolosluklara ait’

Türkiye’de hiçbir şirketin ya da kurumun, herhangi bir ülkenin vize onayını garanti etme yetkisinin bulunmadığını belirten İzmir Ticaret Odası (İZTO) Turizm Seyahat Acenteleri ve Oto Kiralama Grubu Üyesi Kıvanç Meriç, “Konsolosluklar dışında hiçbir yapı, yasal olarak vize verilmesini sağlayamaz. Ancak buna rağmen son dönemde özellikle sosyal medya üzerinden faaliyet gösteren bazı aracı kurumlar, vatandaşlara garantili vize vaadiyle yaklaşarak güven kazanmaya ve bu yolla para talep etmeye çalışıyor. ‘Vize alırız’ diyen hiçbir kuruluşa güvenilmemeli; çünkü bu uygulamalar büyük ölçüde dolandırıcılık niteliği taşıyor. Böyle bir şeyin gerçek bir garantisi yok. Sorunu çözebilecek yetkili merci, ilgili konsolosluklardır. Şirketlerin, kurumların veya bireylerin bu süreçte karar verici olması mümkün değil. Aracı şirketler yalnızca başvuru sistemini daha iyi bildikleri için, randevu alma aşamasında teknik destek sunabiliyor. Yani randevu tarihlerini daha hızlı takip edip kullanıcı adına sistemde işlem yapabiliyorlar. Ancak bu durum vizenin onaylanacağı anlamına gelmiyor. Vize başvurusunun sonucu tamamen konsoloslukların inisiyatifine bağlı kalıyor” dedi.

‘Sözler boş çıktı’

Son dönemde özellikle Schengen ülkelerinin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yönelik daha katı bir tutum sergilediğini vurgulayan Meriç, “Almanya ve AB vizesinde, sık sık AB’ye gidenlere, ‘Uzun vadeli vize verileceği’ sözleri de boşa çıktı. Randevu alma şansı bulan öğrencilere, işadamlarına 3 günlük ya da 5 günlük vizeler verilmeye başladı. Düğüne, cenazeye, iş görüşmesine ya da önemli toplantısına, randevusuna gitmek isteyenler gidemiyor. Öğrencilerin eğitimi aksıyor. Aile birleşimleri gerçekleşmiyor. Eskiden aylar süren uzun dönemli vizeler alınabilirken, artık çoğu başvuru sahibi en fazla birkaç günlük ya da bir haftalık vizelerle yetinmek zorunda kalıyor. Özellikle öğrenciler ve iş insanları bu kısıtlamadan en fazla etkilenen kesimlerin başında geliyor. Vatandaşların 7 sülalesinin mal varlığını da belgeleseler, her türlü bilgiyi de verseler garanti olmuyor. Vize randevusu için karaborsaya 250 ile 5 bin euro arasında ödeme yapanlar oluyor, onlara bile, vize garantisi verilmiyor” ifadelerini kullandı.

‘Seyahat özgürlüğü engeli’

Özellikle iş insanları açısından sürecin daha da zorlayıcı hale gelmiş durumda olduğunu dile getiren Kıvanç Meriç, “Avrupa’da ticari bağlantılarını sürdürebilmek, görüşmelere katılmak veya fuarlarda yer almak isteyen pek çok kişi, vize alamadığı için planlarını iptal etmek zorunda kalıyor. Rakip ülkelerden gelen iş insanları serbestçe dolaşabilirken, Türk vatandaşlarının aynı hakkı kullanamaması ekonomik ilişkilerde de ciddi bir dezavantaj yaratıyor” diye konuştu. Meriç, “Pandemi öncesinde bu kadar büyük bir sorun yaşanmazken, özellikle son 4–5 yılda vize sürecindeki tıkanıklık belirgin biçimde artmış durumda. Bugün gelinen noktada hem vatandaşlar hem de iş çevreleri, bu uygulamaların artık bir seyahat özgürlüğü engeline dönüştüğünü düşünüyor. Devletin ve ilgili bakanlıkların bu konuda daha kararlı bir diplomatik baskı kurması gerekiyor. Schengen ülkelerinin Türkiye’ye yönelik haksız uygulamalarını kaldırması yönünde beklentiler giderek yükseliyor” şeklinde konuştu.

Kaynak: Filiz Erol