Konak Pier İzmir, Eylül ayı boyunca sanatın çok katmanlı diline ev sahipliği yapıyor. Creative Chaos Project’in organizasyonuyla hayata geçirilen Mikrokozmos sergisi, 5-25 Eylül 2025 tarihleri arasında sanatseverler ile buluşuyor. Bağımsız sanatçıların eserlerinin yer aldığı sergide çok sayıda sanatçının üretimleri bir araya geliyor. Serginin küratörü Gizem Güngördü Ercengiz ve bağımsız genç sanatçı Şeyma Yılmaz, Yeni Bakış Haber’in sorularını yanıtladı.

Kurator Gizem Gungordu Ercengiz Guzel Bir Sergi Sehrin Rutini Haline Gelmeli (2)

"Mikrokozmos: Kendine Ait Camdan Bir Oda" sergisinin çıkış noktasını ve temasını bize biraz anlatır mısınız?

Gizem Güngördü Ercengiz: Her bireyin kendi varoluşuyla biricik olduğuna ve kendi evrenini kurduğuna inanıyorum. Hele ki mevzu bahis sanatsa, bu evrenin benzersiz olması çok daha mümkün. "Mikrokozmos" bu bağlamda hem sanatçıya hem de onun eserine bir gönderme niteliğinde. "Kendine ait camdan bir oda" ise Virginia Woolf'un eserine bir ithaf; bireysel yaratıcılık için "kendine ait" bir alanın ne kadar elzem olduğunu hatırlatıyor. Bu galeri tam da o oda aslında. Her sanatçı ise üretkenliğin ne formlarda dışa vurabileceğinin canlı bir kanıtı.

Sergide yer alan sanatçıları seçerken hangi kriterleri göz önünde bulundurdunuz?

Gizem Güngördü Ercengiz: Benim için en önemli nokta, sanatçının kendi sesini bulmuş olması. Sanatın teknik, yetenek ve disiplinle birleştiğinde parladığına inanıyorum. Burada yer alan tüm sanatçılar bu ışığı yakalamış ve onu kararlılıkla takip eden kişiler. Kendilerini sanatla ifade etmek, onların varoluşlarının ayrılmaz bir parçası. Dolayısıyla ortaya koydukları her iş, sadece estetik bir üretim değil; aynı zamanda içsel bir dünyanın dışavurumu.

Kurator Gizem Gungordu Ercengiz Guzel Bir Sergi Sehrin Rutini Haline Gelmeli (5)

"Camdan bir oda" metaforu, izleyiciye nasıl bir deneyim sunmayı hedefliyor?

Gizem Güngördü Ercengiz: Camdan bir oda, hem içeriyi bütünüyle gösteren hem de aslında görünmez bir sınır koyan bir alan. İzleyici içeriyi görebiliyor ama aynı zamanda kendi yansımasını da camda fark ediyor. Yani sanatçının odasına bakarken kendi odasına da bir bakış atıyor. Ben izleyicinin bu çift yönlü deneyimi yaşamasını istiyorum.

İzmir'de, özellikle Konak Pier gibi tarihi bir mekânda serginin açılmasının sizin için özel bir anlamı var mı?

Gizem Güngördü Ercengiz: Konak Pier benim çocukluğumun en kıymetli mekânlarından biri. Ailemle birlikte sık sık ziyaret ederdik, dolayısıyla kişisel hafızamda çok özel bir yeri var. Şimdi geri dönüp çocukluğumun geçtiği şehrin farklı mekânlarında sergiler kurmak, hele ki bunu tarihi dokusu, konumu ve mimarisi bu kadar değerli bir yerde gerçekleştirmek benim için çok keyifli ve anlamlı.

Kurator Gizem Gungordu Ercengiz Guzel Bir Sergi Sehrin Rutini Haline Gelmeli (7)

Ziyaretçilerin sergiden nasıl bir duyguyla ayrılmasını bekliyorsunuz?

Sergiden çıkarken kendilerinin de başlı başına bir evren olduğunu hissetsinler. Hâlâ bunun farkında değillerse, bu deneyim onların kendi kozmoslarını oluşturacağı alanın, o odanın neresi olduğunu sorgulamalarına vesile olsun.

Diğer çalışmalarınız neler, kendinizden kısaca bahseder misiniz?

Gizem Güngördü Ercengiz: Sanat ve tasarım arasında dolaşan projeler üretiyorum. Creative Chaos Project adı altında küratöryel işler, sergiler, marka iş birlikleri ve yaratıcı alanlar kurmak üzerine çalışıyoruz. Amacım sanatçıya alan açmak kadar, izleyiciye de sanatı hayatın doğal bir parçası olarak deneyimleyebileceği ortamlar sunmak çünkü sanat kadar birleştiren, iyileştiren, dönüştüren başka bir şey yok. Hepimizin buna ihtiyacı var. Güzel bir sergi ile denk gelmek şehrin rutini haline gelsin istiyorum.

Eserlerinde temel olarak kent, hafıza ve insan ilişkisi üzerine yoğunlaşan bağımsız sanatçı Şeyma Yılmaz ise post-endüstriyel kentlerin birey üzerindeki fiziksel ve psikolojik izlerini, bu izlerin hafızada nasıl silikleşip çarpıtıldığını anlatıyor.

Kurator Gizem Gungordu Ercengiz Guzel Bir Sergi Sehrin Rutini Haline Gelmeli (4)

Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Şeyma Yılmaz: İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi Resim Anasanat Dalı’nı 1.’likle kazanarak yüksek lisans eğitimime devam ediyorum ve şu anda tez sürecindeyim. Sanatsal pratiğim insan, hafıza ve doğa üçgeninde şekilleniyor. Üretimlerim çoğunlukla gündelik yaşamdan veya hafızada iz bırakan anılardan besleniyor ve bu izler zamanla soyut bir görsel dile dönüşüyor. Eserlerimde kolaj ve karışık teknikleri entegre ederek, hem dokusal hem de kavramsal derinliği ön plana çıkarıyorum. Son dönem çalışmalarımda ise ekoloji teması öne çıkıyor; su ve doğa ile kurduğumuz ilişkiyi bireysel ve kolektif hafıza bağlamında araştırıyorum.

Eserinizi bu sergiye hazırlarken sizi en çok etkileyen duygu ya da düşünce neydi?

Şeyma Yılmaz: Beni en çok etkileyen düşünce, kentlerin çarpıklığının birey ve hafıza üzerindeki etkisini görmekti. Post-endüstriyel kentlerin değişen mekânları, fiziksel ve psikolojik izler bırakıyor; bu izlerin bireyin belleğinde nasıl silikleşip çarpıtıldığını gözlemlemek beni derinden etkiledi. Eserlerimde, yıpranmış yüzeyler, organik çizgiler ve nötr tonlar aracılığıyla, modernleşmenin yarattığı belirsizlik ve aidiyet arayışını görselleştirmeye çalıştım. Bu süreç, hem geçmişe bir bakış hem de mekânda var olmanın paradoksal deneyimine dair bir keşif oldu.

Kurator Gizem Gungordu Ercengiz Guzel Bir Sergi Sehrin Rutini Haline Gelmeli (6)

“Kendine ait camdan bir oda” temasını kendi işinize nasıl yansıttınız?

Şeyma Yılmaz: Virginia Woolf’un “Kendine Ait Bir Oda” kavramı, yaratıcı üretim için bireyin kendi alanına ve özgürlüğüne ihtiyaç duyduğunu vurgular. Benim eserimde bu fikir, post-endüstriyel kentlerin soyutlandığı bir “mikrokozmos” aracılığıyla somutlaşıyor. Her yapı, her çizgi hem kendi bağımsız evrenini hem de bütünün ayrılmaz bir parçasını temsil ediyor. Cam gibi kırılgan ama aynı zamanda şeffaf olan bu oda, izleyiciye hem bireysel yalnızlığı hem de kolektif hafızanın içinde yer almayı deneyimletiyor. Eserlerimdeki labirentimsi çizgiler ve katmanlar, bu odanın içindeki bireysel ve mekânsal keşfi yansıtıyor.

İzleyiciler eserinizle karşılaştığında hangi duyguyu ya da mesajı hissetmesini umuyorsunuz?

Şeyma Yılmaz: İzleyiciler eserlerimle karşılaştığında, mekânda var olmanın ve kaybolmanın paradoksal duygusunu hissetmelerini umuyorum. Yıpranmış yüzeyler, nötr tonlar ve organik çizgiler aracılığıyla, hem modern kentlerin gri dokusunu hem de bireyin hafızasında bıraktığı izleri deneyimlemelerini istiyorum. Eserlerim, izleyiciye bireysel bir yolculuk sunarken aynı zamanda kolektif hafızayı, mekânın dönüşümünü ve insanın doğa ile kurduğu bağları sorgulatmayı amaçlıyor. Herkes kendi mikrokozmosunu keşfederken, bütünün içinde kendini yeniden bulabilmeli.

Muhabir: Özge Uğulu