Türkiye’nin en önemli sektörleri arasında yer alan altın ve mücevherat sektörü, son yılların en zorlu dönemini yaşıyor. Üretim maliyetlerindeki artış, altın ithalatına getirilen kısıtlamalar ve iç piyasadaki daralma, artan baskılar nedeniyle çok sayıda firma üretimini yurt dışına taşırken, Türkiye genelinde 200’den fazla üretici ve ihracatçı kapısına kilit vurdu; yaklaşık 15 bin kişi işsiz kaldı.

Hükümetin politikasının son dönemde kuyumcuları gözden çıkarıyor gibi algılandığını belirten İzmir Ticaret Odası (İZTO) 22. Mücevher, Saat ve Hediyelik Eşya Grubu Meslek Komitesi Üyesi Halil Telli, “Oysa bizim 7 milyar dolarlık ihracatımız var. Dış pazarda güçlü bir yerimiz, itibarımız bulunuyor. Ancak son yıllarda bu konumumuzu yavaş yavaş kaybetmeye başladık, gerileme sürecine girdik. Türkiye genelinde 240 bin civarında kuyumcu esnafı var ve bu kadar büyük bir sektöre mensubuz” dedi. Bu durumun temel nedeninin cari açık olduğunu kaydeden Telli, “Bazı insanların altınlarını yastık altına koyuyor ama çözüm bunu yasaklamak değil. Asıl çözülmesi gereken konu, insanların neden altınlarını yastık altına koymak zorunda hissettikleridir. Bu güvensizlik, kaygı ve endişe ortamının ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu durumun oluşmasında sosyal medyada dolaşan yanlış haberlerin de etkisi var. İnsanlar, bankalardaki mevduatlarına el konulacakmış gibi bir korku taşıyor. Bu nedenle ‘Altını niye bankaya yatırayım?’ diyorlar. Bu kaygının yok edilmesi gerekir” diye konuştu.

Halil Telli Son

‘İzmir üretim alanıydı’

“Bu sorunu çözmenin yolu altın ithalatını yasaklamak değil” diyen Telli, “Çünkü altın ithalatına getirilen kısıtlamalar ihracata zarar veriyor. Şu anda dünya borsalarında diğer ülkelerle aramızda kilogram başına 10 bin dolara kadar çıkan maliyet farkı oluştu. Bu rakam zaman zaman 15 bin dolara kadar çıktı. Böyle bir farkın olduğu ortamda ihracatçının kar marjı kalmıyor. Bu yüzden birçok ihracatçı zarar etmemek için sipariş almaktan çekiniyor. Durum bu hale gelince atölyeler kapanmaya başladı. İzmir’den Çin’e, Rusya’ya, Pakistan’a taşınan firmalar var. Bazı atölyeler ayda 15 gün çalışıyor, bazıları tamamen kapandı. Her yerde işçi çıkarma var. Böyle giderse fuar avantajını da kaybedeceğiz. Bu politika, ihracata ve üretime zarar veriyor. Eskiden İstanbul kuyum üretiminde merkez konumundaydı, İzmir de önemli bir üretim alanıydı. Özellikle İzmir’deki kuyum kentte bir zamanlar boş yer bulunmazdı. Üç vardiya çalışan atölyeler vardı. Şimdi o yerlerin birçoğu boş. Firmalar tek vardiya bile dolduramıyor. Bu da uygulanan yöntemin yanlış olduğunu gösteriyor ” ifadelerini kullandı.

‘Fiyat arttı, satış azaldı’

Kuyumcular olarak altın fiyatlarının yükselmesinden mutlu olmadıklarını belirten İZTO Meclis Üyesi Halil Telli şöyle konuştu: “Altın yükseldikçe satışlar azalıyor, işler durgunlaşıyor. Biz altın fiyatı yükseldiğinde değil, iş çevirdiğimizde para kazanıyoruz. Altının artışı tüketicinin alım gücünü düşürdüğü için satışlarımız da geriliyor. Şu anda sektörde birçok kişi sadece yatırım altını satarak ayakta kalmaya çalışıyor. Takı, mamul ürün satışları çok azaldı. Bu durum sektördeki binlerce emekçiyi de etkiliyor. Geçimini sadece bu işten sağlayan insanlar var. Hükümetin bir başka yanlış bakışı da gelir düzeyiyle ilgili. Ortalama kuyumcu gelirini kırk beş, elli bin lira civarında gösteriyorlar. Oysa bu çok düşük ve yanıltıcı bir ortalama. Çünkü sektörde tek başına çalışan binlerce kişi var. Bu insanlar sadece tamir işiyle geçiniyor. Günlük yüz, iki yüz lira kazanarak hayatını sürdürüyor. Onlar da kuyumcu sayısına dahil ediliyor. Dolayısıyla ortalama gelir düşük görünse de bu tablo gerçeği yansıtmıyor. Birçok kişi küçük tamir atölyelerinde tek başına çalışarak geçimini sağlıyor.”

NEDENLERİ ÇEŞİTLİ

Kuyumculuk sektörünün Mısır, Dubai, Irak gibi ülkelere taşınmasında, külçe ve ham altın tedarikine getirilen kısıtlar ile kotaların yanı sıra döviz, finansman ve hammadde erişimindeki belirsizlikler, regülasyon, vergi ve işlem yükünün artması, gidilecek ülkenin pazar ve lojistik avantajları ile ihracat odaklı üreticilerin yurtdışı yakınlığı, atıl kapasite ile yatırımların verimsizliği ve işletme maliyetleri bu süreçleri hızlandırıyor.

Kaynak: Filiz Erol