Şırnak’ın Cizre ilçesinde doğan ve klasik Kürt şiirinin şekillenmesinde önemli rol oynayan Melayê Cizîrî, şiirlerinde tasavvuf, felsefe ve dil estetiğini bir araya getirmesiyle dikkat çekiyor. Peki, Melaye Ciziri kimdir? Melaye Ciziri'nin mezarı nerede?

Melaye Ciziri kimdir?

Melayê Cizîrî, 16. yüzyılın sonlarında, 1567 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde dünyaya gelmiştir. Tam adı Ahmed b. Muhammed el-Botî el-Cizîrî’dir. “Melayê” ifadesi, Kürtçede “molla” anlamına gelirken; “Cizîrî” nisbesi, onun Cizreli olduğunu belirtir. Yaşadığı dönem, Osmanlı İmparatorluğu'nun klasik çağına tekabül eder. Hem dini hem de felsefi alanlarda eğitim görmüş olan Melayê Cizîrî, ölümüne dek memleketi Cizre'de yaşamıştır. Vefat tarihi genel kabul gören kaynaklara göre 1640’tır. Hayatı boyunca medrese eğitimi veren bir âlim ve aynı zamanda şiir yoluyla tasavvufi düşüncelerini ifade eden bir edebi figür olarak tanınmıştır.

Eğitim hayatına küçük yaşta başlamış, geleneksel Kürt medrese sisteminden geçmiştir. Dönemin önemli ilim merkezlerinden olan Hakkâri, Diyarbakır ve İmadiye gibi bölgelerde dini ve akli ilimlerde tahsil görmüştür. Özellikle Arapça ve Farsça dillerinde derin bilgi sahibi olduğu bilinmektedir. Bu dillerde şiir ve kasideler kaleme almıştır. Eğitimini tamamladıktan sonra Cizre’ye dönerek Kırmızı Medrese (Medresa Sor) adı verilen kurumda müderrislik yapmış ve çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir.

Melayê Cizîrî’nin düşünsel yönü büyük ölçüde tasavvufa dayalıdır. İslam felsefesi, özellikle “Vahdet-i Vücud” öğretisi, onun şiirlerinde ve söyleminde dikkat çeken unsurlardandır. Tasavvufi bakış açısını felsefi kavramlarla ifade etme çabası, onu yalnızca bir şair değil, aynı zamanda dönemin düşünsel meseleleriyle ilgilenen bir figür hâline getirmiştir. Ancak Cizîrî’nin bu yönü, onu geleneksel İslam anlayışı dışına taşımamış; aksine, kitap ve sünnet çizgisi içerisinde kalarak yorumladığı görülmüştür. Bu da onun, mistik öğretileri sistematik bir yaklaşımla açıklamaya çalıştığını gösterir.

Ebedi kimliği ve divanı

Melayê Cizîrî'nin günümüze ulaşan bilinen tek eseri bir divandır. Bu divan, Kürt edebiyatı içinde klasik şiir geleneğine ait örneklerin yer aldığı bir metindir. Şiirlerinde Kürtçeyi esas almış, ancak Arapça ve Farsça dillerinde de eserler kaleme almıştır. Özellikle mülemma (birden fazla dilin kullanıldığı) şiirlerde çok dilli yapının bir göstergesi olarak Arapça, Kürtçe ve Farsça'yı birlikte kullanmıştır.

Divanında yer alan şiirlerin temaları büyük ölçüde tasavvufi öğeler barındırır. İlahi aşk, hakikat arayışı, varlık-yokluk ikilemi ve evrenin düzeni gibi metafizik konular sıklıkla işlenmiştir. Şiirlerindeki dil, hem sembolik hem de mecazlı anlatımlarla şekillenmiştir. Bu yönüyle, şiirlerin yalnızca literal anlamları değil, aynı zamanda soyut ve felsefi çağrışımları da vardır. Sıkça kullanılan metaforlar ve paradoksal anlatımlar, mistik tecrübenin doğrudan aktarımı yerine, okuyucunun düşünmesini teşvik eden bir yaklaşıma sahiptir.

Divan, ilk kez 1904 yılında Berlin’de Martin Hartmann tarafından yayımlanmış; daha sonra 1919 yılında İstanbul’da Muhammed Şefik Ervasi’nin çabalarıyla basılmıştır. Yazma nüshalar ise farklı dönemlerde ve bölgelerde çoğaltılmıştır. Bu nüshalar arasında İmadiye, Behdinan ve Bağdat gibi yerlerde yazılan el yazmaları dikkat çeker. Bugün bu yazmalar, çeşitli kişisel kütüphanelerde ve bölgesel arşivlerde korunmaktadır.

Tasavvufi görüşleri

Melayê Cizîrî’nin şiir dili, mistik tecrübeyi yansıtma biçimi açısından dikkate değerdir. Tasavvuf edebiyatında sıkça karşılaşılan semboller, mecazlar ve alegoriler onun şiirlerinde yoğun bir şekilde yer alır. Bu bağlamda, aşk, şarap, maşuk gibi klasik semboller, metafizik anlamlara işaret eden unsurlar olarak değerlendirilir. Şiirlerinde kullandığı paradoksal ifadeler — örneğin iman ve küfrün aynı mihrapta birleşmesi — onun mutlak hakikati çelişkili görünen kavramlar üzerinden aktarma çabasının bir yansımasıdır.

Dil yapısı bakımından, Kürtçede kullanılan bazı harfleri kafiye olarak tercih etmiş, Arap alfabesinde bulunmayan Kürtçeye özgü “pe” ve “gaf” gibi harflerle kafiyeler oluşturmuştur. Bu yaklaşım, Kürtçenin fonetik özelliklerini şiir estetiğine dâhil ettiğini gösterir. Aynı zamanda Farsça ve Arapçadan ödünç alınmış terimleri ustalıkla işleyerek, çok katmanlı bir anlatım dili geliştirmiştir.

Mezarı nerede?

Melayê Cizîrî’nin mezarı, Şırnak ilinin Cizre ilçesinde, Kırmızı Medrese olarak bilinen tarihi yapının avlusunda yer almaktadır. Kırmızı Medrese, Osmanlı döneminden kalma, bölgenin önde gelen medreselerinden biridir. Cizîrî’nin uzun yıllar bu medresede eğitim verdiği ve öğretmenlik yaptığı bilinmektedir. Vefatının ardından da aynı medresenin bahçesine defnedilmiştir.

Türbesi, sade bir yapıya sahiptir ve Cizre'de kültürel bir durak noktası olarak görülmektedir. Ziyaretçiler tarafından görülebilen türbe, yerel halk arasında hem tarihsel hem de kültürel bir sembol olarak kabul edilir. Mezar taşında şiirlerine ve kimliğine dair bilgiler yer almakta; mezar, halk arasında “Mela’nın Kabri” olarak da bilinmektedir.

Kaynak: Haber Merkezi