AK Parti döneminde yapılan değişikliklerle birlikte emeklilik yaşı kademeli olarak yükseltilirken, gündeme getirilmesi planlanan yeni düzenlemeye göre ilerleyen yıllarda birçok vatandaş 65 yaşından sonra emeklilik hakkı elde edebilecek. Bu durumu savunan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve önceki dönem Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Türkiye'de emeklilik yaşının yükseltilmesi gerektiğini belirtti.
‘Emekliye para yok’
Emeklilik sisteminin ve emeklilerin yaşadığı sorunların yıllardır tartışma konusu olmaya devam ettiğini vurgulayan DİSK Emekli Sen eski Bölge Temsilcisi Sabahattin Yeşiltepe, “Son dönemlerde yapılan açıklamalarda, devletin bütçede yaşadığı sıkıntılar nedeniyle emekli maaşlarını ödemekte zorlandığı, bu yüzden yeni yöntemlerle süreci geciktiriyorlar, emekliye verecek para bulamıyorlar. Asıl amaç yeni emekli olacak vatandaşların maaşlarını hemen bağlamamak ve bütçedeki açığı bu yolla kapatmak. 1999 yılında yapılan düzenlemeler, bu sürecin en büyük kırılma noktalarından biri. O dönemde emeklilik sistemi kökten değiştirildi, prim günü ve yıl esasına dayanan sistem yaşa bağlandı. Bu değişiklik, yıllarca çalışıp prim gününü dolduran binlerce kişiyi mağdur etti. 46 yaşında emekli olma hakkı bulunan kişiler, yeni düzenlemeyle birlikte emeklilik yaşına takıldı. 2000’li yıllarda ise, 1 günlük farkla sisteme giren kişiler arasında bile büyük eşitsizlikler yaşandı. Bazıları emekli edilirken, bazıları ‘bir gün eksik’ gerekçesiyle emeklilik hakkını kaybetti” sözlerine yer verdi.
‘Haklar kısıtlanıyor’
Bugün yaşanan tartışmaların, o dönemin bir benzeri olarak görüldüğünü aktaran Yeşiltepe, “Emeklilerin yaşam koşulları giderek zorlaşıyor, maaşlar düşüyor, haklar kısıtlanıyor. Ölmeyecek kadar verilen emekli aylıklarıyla yaşamaya çalışıyoruz. Eleştiriler, iktidarın emeklilere ‘para veremediği’ için onların haklarını kısmaya yöneldiği şeklinde. Buna göre, hükümetin amacı emeklileri bağımsız değil, yardımlara muhtaç hale getirmek. Bayram ikramiyeleri ya da küçük sosyal desteklerle emeklilerin geçici olarak rahatlaması sağlanıyor, ancak bu durum uzun vadede bir çözüme dönüşmüyor. Asıl sorun yaş sınırında değil, iş güvencesi ve hakların korunmasında. Yaş önemli değil, önemli olan insanlara güvenli bir çalışma hayatı sunmak. Emekli haklarının toplu sözleşmelerle korunması, sendikal örgütlenmenin güçlendirilmesi ve sosyal güvencelerin genişletilmesi gerektiği belirtiliyor. Ancak yıllar içinde bu konularda ciddi bir ilerleme sağlanmadı. Eğer bu yeni düzenleme hayata geçerse gençler için emeklilik hayal olacak” diye konuştu.
‘Yaşta Avrupa’yı geçtik’
Emeklilik yaşı konusuna dair değerlendirmelerde bulunan Emekli ve Emekçiler Derneği İzmir Başkanı Dilek Ete ise geçen yıl açıklanan Orta Vadeli Program’da emeklilik yaşının 72’ye çıkarılabileceğine dair ifadelerin bulunduğunu hatırlattı. Ete, “Ancak mevcut durumda Türkiye’de emeklilik yaşı zaten Avrupa ortalamasının üzerinde. Avrupa ülkelerinde ortalama emeklilik yaşı 64 civarındayken Türkiye’de 2008 sonrasında sigorta girişi yapılan herkes için bu yaş 65 olarak uygulanıyor. Türkiye’de artık emeklilik yaşı işe giriş tarihine göre değil, prim gün sayısına göre belirleniyor. 1 Ekim 2008’den sonra sigorta girişi yapan kişiler, prim günlerini ne zaman tamamladıklarına bağlı olarak farklı yaşlarda emekli olabiliyor. Eğer bir kişi 2035 yılına kadar prim gününü doldurursa 60 yaşında emekli olabiliyor. Bu tarihten sonra ise yaş sınırı kademeli şekilde artıyor” dedi.
‘Talepleri bastırmak için’
Emeklilik yaşının düşük olduğu yönündeki açıklamaların zaman zaman gündeme getirildiğini kaydeden Ete, “Ancak bu söylemler daha çok kademeli emeklilik talebini bastırmak amacıyla yapılıyor. Çünkü 2000 ile 2008 arasında sigorta girişi yapanlar için herhangi bir kademe bulunmuyor. 2000 yılında işe başlayan bir kadın 58, erkek 60 yaşında emekli olabiliyor. 2002 veya 2003’te başlayan için de aynı yaş sınırı geçerli. Oysa 1999 öncesinde ve 2008 sonrasında kademeli sistem uygulanıyor. Bu nedenle aradaki dönemde işe başlayanlar kademeli emeklilik talebinde haklı görülüyor. Emeklilik sistemimiz hem geçmiş hakların korunması hem de gelecek düzenlemelerle uyum sağlama çabası içinde varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.
‘Lütuf gibi sunuluyor’
Yirmi beş yıla yakın süredir yapılan değişikliklerin ortak noktasının, emeklilerin haklarını kısıtlamak olduğunu belirten DİSK Emekli Sen eski Bölge Temsilcisi Sabahattin Yeşiltepe, “Sistem, emeklileri kendi geçimini sağlayamayan bir hale getiriyor. Bu da ‘yardım’ adı altında verilen küçük ödemelerin siyasallaşmasına yol açıyor. İnsanlar haklarını değil, lütuf gibi sunulan yardımları konuşur hale geliyor. Tüm bu eleştiriler, artık dayanma sınırının aşıldığını gösteriyor. Emeklilerin örgütlenmesi, sendikal haklarını kullanması ve birlikte mücadele etmesi gerekiyor. Buna rağmen örgütlenmenin önünde hâlâ ciddi bir korku iklimi bulunuyor. Sonuçta yaşanan tablo, yıllardır değişmeyen bir döngüyü gösteriyor. Emeklilerin hakları daraltılıyor, maaşlar yetersiz kalıyor, sistem giderek daha çok bağımlı hale getiriliyor” dedi.