Ordu'nun Dereleri Hikayesi
Bu hüzünlü türkü, Ordu’nun uzak ve gözlerden ırak bir köyünde yaşanan gerçek bir aşk hikâyesine dayanır. Köyde yaşayan Hacer ve Mehmet, birbirlerine derinden sevdalı iki gençtir. Mehmet’in ailesi varlıklıdır, Hacer ise mütevazı bir yaşam sürmektedir. Zerdali ağacının altında buluşup birlikte vakit geçiren bu iki gencin aşkı, köydeki bazı kıskanç kişilerin hedefi olur. Özellikle Mehmet’in ilgisini kıskanan köyün diğer kızları, türlü dedikodularla bu birlikteliği bozar. Dedikoduların etkisinde kalan Mehmet, büyük bir kırgınlıkla köyünü ve Hacer’i terk eder. Hacer ise her gün evinin yakınından akan dere kenarında, yıkadığı çamaşırların arasında Mehmet’e olan hasretini türkülere döker. Aşkını kaybeden, annesini yatalak halde geride bırakan Mehmet ise gurbette kaybolur.
Hacer’in söylediği türkü kısa sürede tüm köyde yankılanır:
“Ordunun dereleri, aksa yukarı aksa,
Vermem seni ellere, Ordu üstüme kalksa…”
Zaman geçer, ne Mehmet geri döner ne de Hacer sevdiğine kavuşur. Hacer, dere kenarında, sevdiğine sadık bir şekilde yaşar ve sonunda o türküyle birlikte sonsuzluğa karışır.
Ordunun Dereleri Nerenin Türküsü?
"Ordunun Dereleri" türküsü, adından da anlaşılacağı üzere Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Ordu iline aittir. Türkünün içinde geçen doğa tasvirleri — dereler, dağlar, zerdali dalları — doğrudan Ordu'nun coğrafyasına işaret eder. Yöresel ezgisi, dili ve anlatımıyla bu türkü, Ordu yöresi halk müziği repertuarının önemli parçalarından biridir.
Ordunun Dereleri Ne Zaman Yazıldı?
Türkünün tam olarak ne zaman yakıldığına dair kesin bir tarih bulunmamaktadır. Ancak anlatılan olayların yıllar önce, büyük ihtimalle 1900’lerin ilk yarısında yaşandığı tahmin edilmektedir. Hacer’in ağıtlarına dönüşen bu türkü, sözlü halk edebiyatı yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze ulaşmıştır. Hacer’in bireysel feryadı, zamanla bir halk ezgisine dönüşmüş, “Ordunun Dereleri” adıyla hafızalara kazınmıştır.
Dilden Dile, Gönülden Gönüle: Unutulmayan Bir Aşkın Sesi
"Ordunun Dereleri", sadece bir aşk hikâyesini değil; aynı zamanda Anadolu insanının yüreğinde biriken acıları, sadakati ve kaderi kabullenişini de temsil eder. Hacer ve Mehmet’in kavuşamayan aşkı, bu türküyle birlikte sonsuzlaşmış; Ordu’nun dereleri gibi zamanın içinde akmaya devam etmiştir.