Berlin’deki Bergama (Pergamon) Müzesi, insanlık tarihinin 6 bin yıllık mirasını barındıran koleksiyonuyla dünyanın en önemli kültür kurumlarından biri. Ancak müze, Ekim 2023’ten bu yana kapsamlı bir restorasyon nedeniyle kapalı. Almanya’nın en iddialı kültür yatırımlarından biri olarak gösterilen yenileme süreci, hem büyüklüğü hem de taşıdığı jeopolitik-kültürel anlam nedeniyle küresel ölçekte dikkat çekiyor. Ünlü Zeus Sunağı’nın da içinde bulunduğu bazı bölümlerin 2027’de yeniden açılması hedeflenirken, tüm yapının tamamlanmasının 2043’e kadar sarkabileceği öngörülüyor.
2027 Açılışı: Zeus Sunağı Sahneye Geri Dönüyor
1870’lerde Osmanlı topraklarında Alman arkeolog Carl Humann tarafından çıkarılan ve bugün Bergama Müzesi’nin en etkileyici parçası olan Zeus Sunağı, uzun bir aradan sonra yeniden ziyaretçilere açılmaya hazırlanıyor.
- 2014’ten beri kapalı olan ana salon,
- yenilenen cam tavanı ve modern ışık donanımıyla
çok daha etkileyici bir atmosfer sunacak. Sunağın salondan çıkarılması mimari olarak mümkün olmadığı için tüm parçalar, özel kaplamalarla yerinde korunarak restore edildi. Kültür ve Medyadan Sorumlu Devlet Bakanı Wolfram Weimer, müzenin yeniden açılışının “küresel ölçekte bir kültürel olay” olacağını belirterek, “Burası yüz binlerce değil, milyonlarca ziyaretçiyi çekecek bir mekân.” ifadelerini kullandı.
100 Yıllık Planlara Sadık Kalınarak Yeniden İnşa
1910–1930 yılları arasında Alman İmparatoru II. Wilhelm’in talimatıyla mimar Alfred Messel’in planları doğrultusunda inşa edilen Bergama Müzesi, bugün ulusal kültür varlıkları listesinde bulunuyor. Restorasyon ekibi, Messel’in orijinal çizimlerini temel alarak yapıyı aslına sadık bir şekilde modern standartlara kavuşturmayı hedefliyor. Restorasyonda öne çıkan başlıklar:
- Savaş sonrası tahribatın bir kısmı bilerek korunuyor; böylece müzenin 20. yüzyıl trajedilerine tanıklığı geleceğe aktarılıyor.
- Aydınlatma, iklimlendirme ve güvenlik sistemleri tamamen yenileniyor.
- Yapının tamamı engelli erişimine uygun hale getiriliyor.
Zorluklarla Dolu Bir Şantiye
Müze, Spree Nehri kıyısındaki gevşek ve kumlu bir zeminde bulunduğundan, 700’den fazla çelik mikropil ile güçlendirilmek zorunda kaldı. Bu süreçte, müzenin ilk inşasından kalma ve belgelenmemiş iki pompa istasyonu ortaya çıkınca planlamalar baştan dönüştü, süre uzadı ve maliyet arttı. Maliyet tablosu: Restorasyonun ilk aşaması için öngörülen bütçe iki katına çıkarak 500 milyon euroya ulaştı. Projenin toplam maliyetinin 1,5 milyar euroyu bulması bekleniyor. Taşınan eserler: Müşetta Sarayı, Halep Odası ve Elhamra Kubbesi yeni yerlerinde. Restorasyon yalnızca binayı değil, içindeki dev yapıları da kapsıyor.
- Müşetta Sarayı Cephesi: Yüzyıla tarihlenen bu Emevi yapısı, 1840’larda keşfedildi, 1903’te II. Abdülhamid tarafından Alman İmparatoru II. Wilhelm’e hediye edildi. Bugün Bergama Müzesi koleksiyonunun en nadide unsurlarından biri.
- Halep Odası: İnce işçilikli ahşap panellerden oluşan bu 17. yüzyıl salon dekorasyonu, restorasyon sırasında büyük bir özenle sökülerek müzenin kuzey kanadına taşındı. Eser, İslam ve Hristiyan ikonografisini benzersiz biçimde bir araya getiriyor.
- Elhamra (Alhambra) Kubbesi: yüzyıldan kalma kubbe, yenileme sırasında geçici olarak taşındı. Yeniden sergilendiğinde ziyaretçilere şiir dinletileri ve kokusal deneyimlerle desteklenen çok duyulu bir atmosfer sunacak. Kubbe, 1885’te Granada’daki Elhamra Sarayı’ndan çıkarılarak Avrupa’ya taşınmış, daha sonra Bergama Müzesi’ne bağışlanmıştı.
Bergama Müzesi’nin Eşsizliği
Prusya Kültürel Miras Vakfı Genel Direktörü Marion Ackermann, Bergama Müzesi’nin dünya üzerinde benzeri olmayan bir koleksiyon sunduğunu vurgulayarak, “Bu müzede, antik Yunan ile İslam sanatları aynı çatıda buluşuyor.” ifadelerini kullandı. Ackermann’a göre koleksiyonun temelinde Mezopotamya, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’nun kültürel etkileşimi bulunuyor. Bu yaklaşım, hem tarihi hem de bugünü anlamak açısından “son derece çağdaş ve ileri görüşlü” bir bakış açısı olarak görülüyor. Bergama Müzesi’nde yürütülen yenileme, yalnızca bir restorasyon değil; Avrupa’nın kültürel belleğini yeniden şekillendiren dev bir proje.
2027’de Zeus Sunağı yeniden kapılarını açacak,
ancak müzenin tamamının ziyaret edilebilir hale gelmesi için 2043’ü beklemek gerekecek. Berlin’in kalbindeki bu dev kültürel yeniden doğuş, sadece mimari bir dönüşüm değil; aynı zamanda kayıp bir tarihin yeniden sahneye çıkışı olarak yorumlanıyor.





