Silah bırakma kararı alarak kendini feshettiği açıklanan terör ögütü PKK'nın kurucusu terörist Abdullah Öcalan, geçtiğimiz günlerde kaldığı İmralı Cezaevi'nden yayınladığı videolu mesajda pozitif entegrasyon ifadelerini kullanmıştı. Aradan geçen sürede gazeteci Yılmaz Özdil bu ifadenin önemine dikkat çekti. Özdil, "Öcalan; savaşı bıraktık, silahı bıraktık, örgütü lağvedeceğiz diyor, bu güzel. Pozitif entegrasyon olacak diyor. Nedir bu Öcalan'ın bahsettiği pozitif entegrasyon; eyalet sistemi. Pozitif entegrasyon lafı, Avrupa Birliği'nin literatüre kattığı bir laftır. Özerk bölge demektir aslında, hukuki eyalet demektir. Bildiğin eyalet sistemi. Bir devlet var, bir de eyalet var, o eyalete özel yasalar olacak demektir pozitif entegrasyon. O eyaletteki yasama sürecine, kendi kimliğinle, kendi dininle katılman demektir. Bu gerçekleşirse, aslında Abdullah Öcalan'dan çok önce, Kenan Evren'in hayali gerçekleşmiş olur. Kenan Evren'in hayaliydi bu. Türkiye'nin pozitif entegrasyonla eyaletlere bölünmesi gerektiğini ilk söyleyen kişi çok önceden Kenan Evren'di. Memleketi kurtardığı, Atatürkçü, anarşiyi bitirdiği zannedilen, aslında ABD kontrolünde darbe yapan Kenan Evren'di. Cumhurbaşkanlığından emekli olduktan sonra bizzat açıklamıştı" dedi.
Avrupa Birliği tarafından yapılan bir yayına göre pozitif entegrasyon kavramı şöyle açıklanıyor:
Entegrasyon teorileri, “pozitif” ve “negatif” entegrasyon olmak üzere iki farklı kavramı ayırt eder.
Pozitif entegrasyon, daha yüksek bir otorite tarafından bölgesel ve diğer eşitsizlikleri gidermek amacıyla ortak kuralların sağlandığı süreci ifade eder.
Negatif entegrasyon ise ülkeler arasındaki engellerin kaldırılmasını ifade eder.
Çoğu kuramcı, Avrupa Birliği’ni (AB) negatif entegrasyonun bir örneği olarak görmektedir; zira AB’nin kaynakları, üye devletlerin kontrolü altındaki kaynaklarla kıyaslandığında oldukça sınırlıdır. Bu doğrultuda, AB’nin yıllık harcamaları, Birliğin yıllık gayrisafi yurtiçi hasılasının yaklaşık %1’i düzeyindeyken, üye devletlerin yıllık harcamaları genellikle kendi yıllık ulusal ürünlerinin %35 ila %50’si arasında değişmektedir.
AB, üye devletlerine kanun ve kural dayatma yetkisi veren üst-hükümetsel (supranasyonal) yetki ve yetkinlikler kazanmış, böylece pozitif entegrasyon düzeyini artırmıştır. Ancak AB’nin kendi vergisini toplama yetkisi bulunmamaktadır. Bu durum, AB’nin siyasi gücü ile ekonomik gücü arasında, klasik devlet yapılarıyla kıyaslandığında önemli bir uyumsuzluğa işaret etmektedir.
Lizbon Antlaşması, üye devletlerin öncelikle oybirliğiyle mutabık kalmaları hâlinde, nitelikli çoğunlukla yeni “öz kaynaklar” oluşturulmasına olanak tanıyan düzenlemeler getirmiştir.
Avrupa entegrasyonuna ilişkin farklı teoriler mevcuttur.
Bu teoriler arasında en bilineni, fonksiyonalist teoridir. Fonksiyonalist yaklaşım, “taşma etkileri” (spill-over effects) üzerine temellendirilmiştir. Bu teori, Avrupa entegrasyonunun her aşamasının, bir sonraki entegrasyon adımına yönelik talebi artıracağı varsayımına dayanır.