Şehit Murat Akman, Türkiye'nin tarih sayfalarında yer alan kahraman askerlerinden biri. Vatanına olan bağlılığı, cesareti ve fedakarlığıyla tanınan Akman'ın hayat hikayesi ve onun yürekten kaleme aldığı mektup, pek çok kişinin merak ettiği ve etkilenerek okuduğu konular arasında yer alıyor. Bu yazıda, Şehit Murat Akman'ın kim olduğunu, yaşadığı olayları ve unutulmaz mektubunun hikayesini detaylı bir şekilde ele alacağız. Şehitlik mertebesine ulaşan bu yiğit askerin hayatına dair bilinmeyenleri ve onun vasiyet niteliğindeki mektubunun içeriğini sizlerle paylaşacağız.

Şehit Murat Akman Kimdir?

14 Haziran 2004'te şehit düşen Jandarma Komando Er Murat Akman'ın yazdığı duygusal mektup, son günlerin şehit haberleri ile birlikte tekrar gündeme geldi. Şırnak'ın Beytüşşebap-Mezraa bölgesinde, teröristlerin açtığı ateş sonucu şehit olan Batman doğumlu Akman, çocuk esirgeme kurumunda büyümüş ve maaşını bu kuruma bağışlamış bir yürekti. Türk milletine yazdığı veda niteliğindeki mektup, Irak'ın kuzeyinde verilen 12 şehidin ardından yeniden anlam kazandı.

Mektubunda, "Sizi korumam için silah tutmayı siz öğrettiniz" diyen Akman, insanın ölümü düşünmek istemediğini, ancak asker olarak bu gerçeği her zaman göz önünde bulundurduğunu ifade ediyor. Şehit Akman, mektubunda Türkiye'nin dört bir yanından gelen arkadaşlarıyla birlikte olduğunu, tek dileklerinin kayıp vermeden dönmek olduğunu anlatıyor.

Murat Akman, ailesi tarafından çöplüğe terkedildikten sonra devletin koruması altında büyüdü. Çocuk Esirgeme Kurumundan ayrılmak zorunda kaldığında bile, bu kurumla bağını hiç kesmedi ve maaşını buradaki çocuklara bağışladı. Her operasyon öncesinde yazdığı mektupları, son mektubu olabileceğini düşünerek bir arkadaşına emanet ediyordu. Şehit olmasının ardından, bu mektuplar medyaya ulaştırıldı ve bu sayede elde edilen gelir, yine çocuk esirgeme kurumuna bağışlandı.

Şehit Murat Akman'ın mektubu

“Bu yazı bir komando er mektubudur ve siz bu mektubu gazeteden okuyorsanız, ölmüşüm demektir. Bir ailem olsaydı, bu mektubu onlara yollamak isterdim ama yok.

Size koğuştaki ranzamdan yazıyorum. Şu an etrafımda Adana, Ağrı, Sivas, Edirne, Diyarbakır, Ankara, Antalya, İzmir, Urfa, Trabzon… Türkiye’nin dört bir yanından birbirini tanımayan ama birbirlerinin canını korumaya yemin etmiş bir sürü asker var. Birazdan operasyona gideceğiz, tek dileğimiz kayıp vermeden geri gelmek.

İleride ölürsem eğer diye bir mektup yazmak çok zor. Aklına getirmek istemez ya insan ölümü, hani her zaman bir umut vardır ya. Askerliğim bittikten sonra yırtıp atacaktım bu mektubu ama şu an okuyorsanız yırtamadım demektir. Zaten pek de kalem tutmaz elim. Silah tutmayı daha iyi bilirim. Sizi korumam için siz öğrettiniz silah tutmayı.

Tuhaf olan, siz bu mektubu okurken ben neden öldüğümü bile bilmiyor olacağım. Ya bir mayına bastım ya da yediğim birkaç kurşun. Bileniniz var mı ben nasıl öldüm?

Kışlada her televizyona bakışımda birbirinizi öldürdüğünüzü, birbirinizin canını yaktığınızı gördüm. Müziğin sesini çok açtı diye komşusunu vuranlar. Gücü kadına yetenler. Cebindeki on lirası için adam vuranlar. Kız arkadaşına baktı diye alayını bıçaklayanlar.

Bileniniz var mı ben, kimi korumak için öldüm?

Eti az pişti diye garsona çıkışan adam; sen rahat uyu diye kurşunlar başımın üstünden geçerken ben dağda her bulduğumu kesip yedim.

Arabasını solladılar diye levyesini kapıp arabadan inen adam, beni bir çöp bidonuna atıp giden anam; söylesene ben kimin için öldüm?

Yetimhanede ve askerde en güzel şeyin ekmeğini bölmek olduğunu öğrendik biz. Peki, size neyi bölmeyi öğrettiler?

Sizi önce Allah’a sonra birbirinize emanet ediyorum.

Ben sizden razı oldum.

Allah da sizden razı olsun.”

Kaynak: Haber Merkezi