Sosyal öğrenme kuramı, insan davranışlarını anlamak ve açıklamak için temel bir araç haline gelmiştir. Ancak, bu kavram hakkında pek çok kişinin hala net bir bilgisi yok. Özellikle, sosyal öğrenme kuramının ne olduğu ve kim tarafından ortaya atıldığı gibi temel sorular, pek çok meraklıyı meşgul ediyor. Bu yazıda, sosyal öğrenme kuramının esasları ve kökenleri hakkında merak edilenlerin yanıtlarını bulacaksınız.

Sosyal Öğrenme kuramı nedir?

Sosyal öğrenme teorisi, bireyleri ve çevreyi öğrenme ve taklit davranışı sürecine dahil ederek geliştiren Albert Bandura'nın çalışmasıyla öne çıkıyor. Bu teoriye göre, çocuklar ve yetişkinler, başkalarının davranışlarını gözlemleyerek ve taklit ederek öğrenme veya değiştirme eğilimindedirler. Bandura, çevrenin öğrenme sürecini tetiklediğini ve önemli bir rol oynadığını savunur. Örneğin, insanlar saldırgan davranışları genellikle aile üyelerinden, toplumdan ve medyadan öğrenirler.

Yapılan araştırmalar, agresif çözüm yöntemlerini tercih eden ebeveynlerin çocuklarının da aynı türden davranışlar sergilediğini göstermektedir. Benzer şekilde, savaşçı değerlere sahip toplulukların daha yüksek oranda saldırgan davranışlar sergilediği tespit edilmiştir. Ayrıca, televizyon izlemenin insanlar üzerinde çeşitli etkileri olduğu belirtilmektedir:

  1. Saldırgan davranışları öğretme
  2. Saldırgan davranış üzerindeki kısıtları değiştirme
  3. İnsanları şiddete karşı duyarsızlaştırma ve alışkanlık haline getirme
  4. Gerçeklik algısını değiştirme

Çevre, insanların başka birinin deneyimlerinden öğrenmesine de olanak tanır. Örneğin, bir öğrenci sınavda kopya çekmese bile sonuçları önceden tahmin edebilir çünkü başka birinin benzer bir deneyimi üzerinden öğrenir.

Ancak Bandura'ya göre, öğrenme süreci çevresel faktörlerle sınırlı değildir; bireyin içsel süreçleri de önemlidir. Bireyin belli bir davranışı ne sıklıkta ve ne yoğunlukta taklit edeceği ve benimseyeceği, içsel düşünceleri ve değerleri tarafından belirlenir. Bu nedenle, ebeveynlerin çocukların eğitimindeki rolü, etkileşimlerinin sıklığı ve yoğunluğunun yanı sıra çocukların onlara hayranlık duyması ve onları rol model olarak görmesiyle de ilişkilidir.

Bandura, gelişimsel sürecin çift yönlü olduğunu ve bireyin öğrenme için çevresine değer vermesi gerektiğini savunur. Bu sürecin doğumla başladığını ve bebeklerin bazı deneyimlere diğerlerinden daha açık olduğunu belirtir. Ayrıca, insan davranışlarının genellikle hedefler tarafından yönlendirildiğini ve belirli bir davranışın getirebileceği faydaları ve sorunları değerlendirerek düzenlendiğini öne sürer.

Sosyal öğrenme kuramı kime aittir?

Bu kuram, Albert Bandura tarafından 1960'larda geliştirilmiştir. Bandura'ya göre, öğrenme sadece bireyin doğrudan deneyimlerinden değil, aynı zamanda başkalarının deneyimlerini gözlemlemesi ve değerlendirmesi yoluyla da gerçekleşir. Bireyler, çevrelerindeki modelleri taklit ederek davranışlarını şekillendirirler. Örneğin, çocuklar aile üyelerinin, öğretmenlerin veya medyanın gösterdiği davranışları örnek alarak benzer davranışları sergileyebilirler.

Sosyal öğrenme kuramı, taklit etme sürecinin yanı sıra öğrenme motivasyonu, dikkat, bellek ve motor beceriler gibi unsurları da içerir. Buna göre, bireylerin bir davranışı taklit etme olasılığı, modelin dikkat çekiciliği, davranışın ödüllendirilmesi veya cezalandırılması gibi faktörlere bağlı olabilir.

Kaynak: HABER MERKEZİ