Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 155 gündür tutuklu bulunduğu “nitelikli dolandırıcılık” davasına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Suçlamaların hiçbir somut delile dayanmadığını vurgulayan Soyer, “İddianame boş. Ne kişisel bir çıkar söz konusu ne de tek kuruşluk bir menfaat” ifadelerini kullandı. Soyer ve diğer sanıkların tutukluluk durumuna ilişkin karar, 9 Aralık’taki duruşmada netleşecek.
Ne olmuştu?
1 Temmuz’da İzmir’de düzenlenen operasyonun ardından gözaltına alınan 65 kişiden 11’i tutuklanmıştı. Soruşturmanın ilk duruşmasında, tutukluluğun 85’inci gününde beş sanık serbest bırakılmış, 105’inci günde üç kişi daha tahliye edilmişti. Buna rağmen Tunç Soyer, dönemin genel sekreteri Barış Karcı ve İZBETON’un eski genel müdürü Heval Savaş’ın tutukluluğu devam ediyor.
“Nitelikli dolandırıcılık” suçlamasıyla tutuklu bulunan isimlerin bir sonraki duruşması 9 Aralık’ta yapılacak. Beş aydır cezaevinde bulunan sanıkların bu tarihte tutuksuz yargılanıp yargılanmayacağı belirlenecek. Soyer’in resmi adresi uzun süredir “İzmir 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi, Koğuş B/63, Buca-Kırıklar” olarak görünüyor.
“İddianamede suçun unsurları bile yok”
Soyer, cezaevinden yaptığı değerlendirmede kendisine yöneltilen suçlamaların temelsiz olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
“155 gündür nitelikli dolandırıcılıktan tutukluyum. Bu suçun oluşması için hile, aldatma ve maddi çıkar gerekir. Oysa iddianame açıkça hiçbir kişisel menfaat sağlamadığımı belirtiyor. Kimin lehine bu suçu işlemiş olabileceğim bile belirtilmemiş. Hile iddiası tamamen yok. Çünkü projeyi gizlemek bir yana, katılım artsın diye kamuoyuna duyurmak için çaba gösterdim. Delil yok, tanık yok, tek kuruşluk bir çıkar yok. Ayrıca İçişleri Bakanlığı’nın soruşturma iznine ilişkin Danıştay kararı da ortada: Dolandırıcılık bir yana, görevi kötüye kullanma veya ihmal dahi olmadığına hükmedildi. Buna rağmen 5 aydır tutukluyum.”
“Bu durum yalnızca bana özgü değil”
Soyer, yaşanan sürecin kişisel bir dosyadan ibaret olmadığını belirterek ülke genelinde adalete güvenin zedelendiği bir dönemin yaşandığını dile getirdi:
“Bu tablo maalesef sadece benim dosyama özgü değil. Ülkede, adalet mekanizmasına duyulan güvenin aşındığı bir dönemden geçiyoruz. İnsanların büyük bölümü artık hukukun işlemediğine inanıyor.”
Bu ortamın değişmesi için iki temel adım gerektiğini ifade eden Soyer, bunları şu sözlerle özetledi:
Adliye ve cezaevlerindeki manzaraların arkasındaki gerçeği görmek ve göstermek,
Cesaretle mücadele ederek bu iklimi dönüştürmek.
“Gerçeği anlatmak için akıl ve sağduyu; mücadeleyi sürdürmek için dayanışma ve kararlılık şart. Fakat bunlar da yetmez. Değişimin mümkün olduğunu, yaşananların normal olmadığını ve yerine neyin konulacağını topluma iyi anlatmak, inandırmak ve ikna etmek gerekiyor.”
CHP’ye mesaj: “Kurucu politikalar üretmek zorunluluk”
CHP’nin 39. Kurultay sonrası yeni yönetimin önemli bir sorumluluk üstlendiğini vurgulayan Soyer, partinin toplumsal beklentiye yanıt vermesi gerektiğini belirtti:
“CHP, barınma hakkından adil yargılanma hakkına; gelir eşitsizliğinin giderilmesinden eğitime ve sağlığa kadar her alanda kamucu, yapıcı ve kurucu politikalar üretmek zorundadır. Halkı bu politikalara ikna etmek, bu sürecin en kritik aşamasıdır. Hem tarihsel misyonu hem de gelecek kuşaklara karşı sorumluluğu nedeniyle bu görev özellikle CHP’ye düşüyor. Başarılacağına dair inancım tamdır.”




