Tasavvuf, adeta insan ruhunun derin sularında kaybolmuş bir hazinedir. Bu eski ve derin geleneğin ne olduğu ve insan yaşamına ne tür katkılarda bulunduğu, günümüzde merak konusu haline gelmiştir. İnsanlar, hayatlarını şekillendiren bu mistik öğretinin sırlarını keşfetmek ve manevi olarak zenginleşmek istiyorlar.Tasavvuf nedir? Tasavvuf insana ne kazandırır? Tasavvufun inceliklerini ve insanlığa sunduğu değerleri anlamak, asırlardır devam eden bu geleneğin önemini ve etkisini daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir. Detaylar haberimizde yer alıyor...
Tasavvuf nedir?
Tasavvuf kelimesinin kökeni ve anlamı, İslâm âlimleri arasında halâ tatarsız bir konu olmaya devam ediyor. Ancak çoğunluk, tasavvufun arınma ve seçilmişlik anlamına gelen kelimelerden türmeninin kabul görüldüğünü düşünüyor. Diğer bir görüş ise, ashâbdan bâzı âbidler ve zâhidler tarafından giydirdiği yün hırkadan alındığı yönünde.
Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-’ın teşvikiyle zühd ve takvâda temâyüz eden sahâbe topluluğu, tasavvufî davranışların sünnet-i Rasûllâh karşısında mevkiîni sağlayan târihî bir gerçeği ortaya koyar.
“Sûf” kelimesinden “ehl-i suffe” ve onların riyâzât ve takvâlarından “tasavvuf” ve “mutasavvıf” kelimeleri zamanla neş’et edip yaygınlaşarak tarihin seyri içinde müesseseleşmiştir.
İslamî Kavramlar Üzerine Derinlikli Bakış
Takva: Kalbin korunması için ilâhî emir ve yasakları titizlikle uygulamanın ifadesidir.
Zühd: Allah'tan başka her şeyin kalbde ehemmiyetini kaybetmesidir.
İhsan: İlâhî müşâhede hissine kapılıp bu bilinçle yaşamak olarak tanımlanır.
Tasavvuf, Cenâb-ı Hakk'ı kalben tanıyabilme sanatı olarak ifade edilir. İmanı, ihsan gibi yüce bir ufka taşımak, ilâhî müşahedenin farkında olarak yaşamak ve nefsânî ihtirasları kontrol altında tutarak ruhanî yetenekleri geliştirmek anlamına gelir. Bu disiplin, gerçek mürebbîlerin rehberliğinde nefsin temizlendiği ve ruhanî terbiyenin yaşandığı bir süreci içerir.
Tasavvuf insana ne kazandırır?
Tasavvuf, İslam toplumlarında bir rehberlik ve düzeltme aracı olarak günümüzde de önemini koruyor. İslam coğrafyası, siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan çeşitli sorunlarla boğuşuyor. Ancak son yüzyılda İslam ümmeti, yavaşça ayağa kalkıyor ve yeni bir uyanışın işaretlerini veriyor.
Ancak önümüzde hala kat etmemiz gereken uzun bir yol ve çözmemiz gereken pek çok mesele var. İslam'ın itibarını korumak ve yüceltmek için atılması gereken adımlar mevcut.
Bu adımları nasıl atacağız? İslam toplumlarında barış ve huzuru nasıl tesis edeceğiz? Bu sorunları sadece siyasi veya toplumsal mühendislik problemleri olarak görmek büyük bir hata olur. Bu tür sorunların çözümü, toplumsal mühendislik veya daha fazla refahın sağlanmasıyla değil, ahlaklı ve erdemli insanların yetişmesiyle mümkündür.
Tasavvuf, insanın bu yönüne odaklandığı için günümüzde de değerini ve önemini korumaktadır.
Müslüman toplumlardaki sosyal ve ahlaki sorunların çözülmesinde, tasavvuf çevreleri önemli bir rol oynamaktadır. Tasavvuf, derleyici, birleştirici ve barıştırıcı misyonuyla İslam coğrafyasının her köşesinde barış, huzur, saygı ve hoşgörüyü güçlendirerek toplumsal hayata katkı sağlamaktadır.
Bazıları, Selefîlik ve modernizm adına, tasavvufun bu katkısını göz ardı edebilir veya İslam toplumlarının geri kalmışlığını tasavvufa yükleyebilir. Ancak, bu yaklaşımlara en güzel cevap, tasavvufun İslam medeniyetine yaptığı katkıları incelemektir.
Modern insan, varlık ile yokluk arasında sıkışmış bir durumdadır. Teknoloji ve bilim, dünyayı küçük bir köy haline getirirken, adaletsizlik, zulüm, savaş ve açlık gibi sorunlar da hala varlığını sürdürmektedir.
Ancak, maddi varlık ve imkanlar insanı daha mutlu, daha huzurlu ve daha adil yapmamaktadır. Tam tersine, hırs ve iktidar arayışı insanı bir canavara dönüştürmektedir. Bu canavar, sadece adaleti değil, aynı zamanda savaşı ve zulmü de beslemektedir.
Bu canavara dur demek için, zihinsel bir devrime ihtiyaç vardır. Tasavvufun maneviyat ve ahlaki yolu, insanlığa bu zihinsel devrimin yolunu göstermektedir. İç huzuru bulmuş, çevresiyle ve doğayla uyum içinde olan insanlar, ancak yeni bir dünya düzeni kurabilirler.
Tasavvufun insanlara sunduğu ahlaki ve irfan yolu, bireysel ve toplumsal düzeyde çıkış yolu sunmaktadır. Bu yol, insanı aşırılıklardan korurken, adalet ve paylaşıma dayalı bir toplum düzeni için de kılavuzluk etmektedir.
Toplumsal düzenin inşası için ahlak ve irfan yolu gereklidir. Ahlaki değerlerin önemsenmediği, bölünmüş ve düşmanca bir toplumun barış ve huzur üretmesi mümkün değildir.
Erdemli bir toplumun oluşturulması, adil ve paylaşımcı bir düzenin sağlanmasıyla mümkündür. Bu ideale ulaşmak için tasavvufun ahlak ve irfan yoluna ihtiyaç vardır.
İnsanlık, maddi olarak ileri seviyelere ulaşmış olabilir ancak bu, insanın tam anlamıyla kemale erdiği anlamına gelmez. Tasavvufun yüzyıllardır sunduğu ahlak, irfan ve rehberlik, temiz bir su kaynağı gibi insanlığın ihtiyacı olan sağlam ilkeleri sunmaktadır.