Tarihsel ve hukuki boyutlarıyla dikkat çeken bu olay, mübadele döneminde yaşanan sorunlar ve bu sorunların iki ülke ilişkilerine yansımalarıyla ilgili. Etabli olayının detayları, Yunanistan ile Türkiye arasındaki nüfus değişim sürecinin karmaşıklığını ve etkilerini anlamak için önemli ipuçları sunuyor. Kullanıcılar, bu olayın tarihsel bağlamını ve günümüzdeki etkilerini daha iyi kavrayabilmek için bilgi arayışında.

Etabli olayı nedir?

Devletlerarası antlaşmalarda kullanılan "Etabli" kelimesi, Fransızcadan gelip, belirli bir bölgede kurulmuş veya yerleşmiş anlamına gelir. Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki toprak kayıpları ve bu topraklarda kurulan ulus devletlerin homojen nüfus oluşturma çabaları, göç hareketlerini hızlandırmıştır. Balkan ülkelerinden Anadolu’ya doğru önemli nüfus hareketleri, ülkeler arasında nüfus değişimi antlaşmalarını zorunlu kılmış ve "etabli" kavramı sıkça tartışılmıştır. Bu antlaşmalarda Bulgaristan, Yunanistan ve Osmanlı Devleti'nin ardından Türkiye Cumhuriyeti'nin ilgili olduğu bölgelerde "etabli" konusu belirleyici olmuştur. Bu kavram, bir bölgedeki yerleşik nüfusun değişime tabi olup olmadığını belirlemek için kullanılmıştır.

Balkan Savaşları sonrasında, Bulgaristan ve Yunanistan, kendi sınırları içindeki Makedonya bölgesinde bulunan azınlık nüfusunu değiştirme yoluna gitmiştir. 1913 yılında Türkiye ile Bulgaristan ve Yunanistan arasında da nüfus değişim antlaşmaları yapılmıştır.

Turkiye Ile Yunanistan Arasinda Yasanan Etabli Olayi Nedir2Turkiye Ile Yunanistan Arasinda Yasanan Etabli Olayi Nedir2

Balkan Savaşları ve Nüfus Hareketleri

Lozan Antlaşması'nda Türk-Yunan nüfus mübadelesinin ilk örneği olan 1913 antlaşmasında, Osmanlı Devleti'nde Aydın Vilayeti'nden Gelibolu yarımadasına kadar uzanan bölgede yaşayan Rumlar ile Yunanistan’daki Makedonya ve Epir bölgesinde yaşayan Müslümanlar "etabli" kabul edilerek mübadeleye tabi tutulmuştur. Etabli olan nüfus, dönemin şartlarına göre mübadele kapsamına alınmış veya dışında bırakılmıştır. 1913 Türk-Yunan nüfus değişim antlaşmasında, "etabli" mübadeleye tabi olacak kişileri belirlemek için kullanılmıştır. Ancak Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesi, bu nüfus değişiminin uygulanmasını engellemiştir.

Lozan Konferansı ve Yeni Tartışmalar

Lozan Konferansı'nda, Yunanistan ve Türkiye arasında nüfus mübadelesi tekrar gündeme gelmiş ve belirli bölgelerdeki "etabli" olanların mübadeleden ayrı tutulacağına karar verilmiştir. Bu süreçte, Batı Trakya'da yerleşik Türkler ve İstanbul'da yaşayan Rumların mübadeleden ayrı tutulması konusunda görüş ayrılıkları ve komisyonların çalışmalarını aksatan tartışmalar yaşanmıştır. Lord Corzon, Türklerin ticari işlerinin Ermeni ve Rumlar tarafından yürütüldüğünü ve göçlerinin Anadolu'da ekonomik sıkıntılara yol açacağını savunurken, İsmet Paşa, Ermeni ve Rumların ileride Türk devleti için önemli sorunlar oluşturabileceği gerekçesiyle mübadeleyi savunmuştur. Venizelos ise mübadeleye destek verirken, bu işlemin gelecekte ağır bir bedeli olacağına dikkat çekmiştir. Tartışmalar sonucunda, İstanbul doğumlu 200.000 Rum'un kalmasına karar veren İsmet Paşa, bu şekilde İstanbul Rumlarının mübadeleye tabi olması konusundaki ısrarından vazgeçmiştir.

Alt komisyonlar, bağımsız bir üye ve Türk-Yunan delegelerinden oluşmuş ve nüfus mübadelesi konusunda önemli tartışmalar yaşanmıştır. Türk delegeleri, "etabli" kavramının İstanbul’da 30 Ekim 1918'den önce yerleşmiş olanların hukuki statülerinin Türk kanunlarına göre belirlenmesi gerektiğini savunmuşlardır. Buna göre, Türk nüfus kanununda iki tür ahali vardır: bir yerde doğan ve orada oturan kimseler ile bir yere sonradan gelip yerleşenler. Rumların çoğunluğu kayıtlarını yaptırmadığından, Türk kanunlarına göre yerleşik sayılamayacakları belirtilmiştir.

Muhtelit Mübadele Komisyonu’nun Hukuk Komisyonu, "etabli" kelimesini Yunan heyeti lehine yorumlamış ve mübadeleden muaf tutulan kişilerin belirli şartları sağlamaları gerektiğini kabul etmiştir. Türk heyetinin taleplerine rağmen, komisyonun kararı, Türk delegesi Tevfık Rüştü Bey'in istifasıyla sonuçlanmış ve diğer iki Türk üye karara imza atmamıştır.

Milletler Cemiyeti ve Uluslararası Adalet Divanı Müdahalesi

Yunan üyeler, "Etabli" kelimesinin herhangi bir kanuna göre yorumlanmaması gerektiğini savunmuş ve konu Milletler Cemiyeti’ne taşınmıştır. Milletler Cemiyeti’nin görüşüne başvurduğu Uluslararası Daimî Adalet Divanı, "etabli" kelimesinin süreklilik özelliği taşıdığını ve belirli bir oturma durumu ifade ettiğini belirterek, İstanbul’un 1912 kanunuyla belirlenen belediye sınırları içinde bulunmanın ve 30 Ekim 1918’den önce sürekli olarak burada oturmanın gerektiğini ifade etmiştir. Bu tartışmalar, 1930 yılına kadar sürmüş ve sonunda antlaşmayla çözüme kavuşmuştur.

Tevfık Rüştü Bey ile Eksanderis'in başlattığı görüşmeler sonucunda, Şükrü Bey ile Mösyö Papa tarafından hazırlanan Atina İtilâfnâmesi 1 Aralık 1926 tarihinde imzalanmıştır. Bu antlaşma ile mübadele sonucunda Yunanistan’da kalan Türklerin mülkiyet haklarına dair düzenlemeler yapılmıştır.

Turkiye Ile Yunanistan Arasinda Yasanan Etabli Olayi Nedir3

İstanbul Rumlarının mübadelesi konusundaki tartışmaların devam etmesi üzerine, Karma Komisyon 30 Ekim 1918'den önce İstanbul’da bulunan Rumları "etabli" kabul etmiştir. Avrupa’da gelişen yeni dengeler, Türkiye ve Yunanistan’ı ortak hareket etmeye mecbur bırakmış ve tartışmalar 10 Haziran 1930 tarihli Ankara Antlaşması ile çözüme kavuşmuştur. Antlaşmanın onuncu ve on dördüncü maddelerine göre, İstanbul Rumları ve Batı Trakya Türkleri "etabli" olarak kabul edilmiştir.

Balkan Savaşlarıyla başlayan devletlerarası nüfus değişiminde "etabli" kavramı, döneme göre farklı anlamlar taşımış ancak temel anlamını korumuştur. 1913 antlaşmasında "etabli" mübadeleye tabi olan nüfusu tanımlarken, Lozan Antlaşması'nda mübadeleye tabi olmayan nüfusu tanımlamıştır. Her iki devlet de ekonomik dengeleri göz önünde bulundurarak "etabli" kavramını uygulamaya çalışmış, Yunanistan Batı Trakya’daki Müslümanları kapsam içine alırken, İstanbul’daki Rumları kapsam dışında tutmak istemiştir. Bu girişim karşısında, Türkiye de Batı Trakya’daki Türk nüfusunu mübadele dışı tutmayı amaçlamıştır. Ancak, 1930’lu yıllarda iki devlet arasındaki yumuşama süreci, "etabli" tartışmasını 30 Ekim 1918 tarihini nihai tarih kabul ederek sonlandırmıştır.

Kaynak: Haber Merkezi