Küresel dengelerin hızla değiştiği, büyük güç rekabetinin yeniden sertleştiği bir dönemde Türkiye, 2026 yılına yüksek diplomatik tempo ve iddialı bir dış politika vizyonuyla hazırlanıyor. Türkiye, hem yakın coğrafyasındaki krizlerde aktif rol üstlenmeyi hem de ev sahipliği yapacağı uluslararası zirvelerle küresel görünürlüğünü artırmayı hedefliyor.
“Zirveler Yılı” Vurgusu
Ankara, 2026’yı açık şekilde “zirveler yılı” olarak tanımlıyor. Bu kapsamda, 7-8 Temmuz’da Ankara’da NATO Zirvesi, 9-20 Kasım’da Antalya’da COP31 İklim Zirvesi düzenlenecek. Özellikle NATO Zirvesi, Türkiye’nin güvenlik mimarisindeki stratejik konumunu güçlendirme fırsatı sunarken; COP31, Ankara’nın iklim diplomasisinde daha etkin rol oynama hedefinin önemli bir vitrini olacak. Diplomasi kaynaklarına göre Türkiye, bu iki zirveyi yalnızca ev sahipliği olarak değil, politika üretme ve yönlendirme zemini olarak da kullanmayı amaçlıyor.
Suriye Dosyası: Güvenlik ve Normalleşme
2026’da Türkiye’nin dış politikasındaki en kritik başlıklardan biri Suriye olmaya devam edecek. Sınır güvenliği, terörle mücadele ve mülteci meselesi Ankara’nın öncelikleri arasında yer alıyor. Aynı zamanda Şam yönetimiyle kontrollü normalleşme adımları ve Suriye’nin yeniden inşasına yönelik diplomatik temasların artması bekleniyor.
Gazze ve Orta Doğu’da Aktif Rol
Gazze’de süren ateşkes arayışları ve Filistin meselesi de Türkiye’nin dış politika gündeminde üst sıralarda yer alıyor. Ankara, hem insani diplomasi hem de bölgesel arabuluculuk kapasitesiyle sürece dahil olmayı sürdürüyor. İsrail-Filistin hattında kalıcı ateşkese yönelik girişimlerin, 2026 boyunca Türkiye’nin diplomatik temaslarında önemli yer tutması bekleniyor.
Rusya-Ukrayna Savaşında Arabuluculuk
Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşı dosyasında da “denge ve arabuluculuk” politikasını sürdürme niyetinde. Savaşın sona erdirilmesine yönelik diplomatik girişimlerde rol alma isteği, Ankara’nın hem Moskova hem Kiev ile temaslarını canlı tutmasını gerektiriyor. Bu süreçte Karadeniz güvenliği ve tahıl koridoru benzeri mekanizmalar yeniden gündeme gelebilir.
ABD ve Trump Yönetimiyle İlişkiler
ABD’de Donald Trump yönetiminin iş başına gelmesi, küresel diplomasiye yeni bir ivme kazandırırken Türkiye açısından da fırsat ve riskleri beraberinde getiriyor. Ankara’nın 2025’te Washington ile kurduğu yakın temasın, 2026’da da devam etmesi; savunma, ticaret ve bölgesel krizler başlıklarında daha yoğun diplomasi yürütülmesi öngörülüyor.
Sürpriz Başlık: Ermenistan ile Normalleşme
2026’nın ilk sürprizlerinden biri olarak Ermenistan ile sınır kapısının sembolik de olsa açılması ihtimali konuşuluyor. Bu adımın, Güney Kafkasya’da normalleşme sürecine ivme kazandırması ve Türkiye’nin bölgesel barış vizyonunu güçlendirmesi bekleniyor.
Çok Yönlü ve Aktif Bir Dış Politika
Genel tabloya bakıldığında Türkiye, 2026’da çok yönlü, dengeli ve yüksek profilli bir dış politika izlemeye hazırlanıyor. Bölgesel krizlerde aktif rol, küresel zirvelerde görünürlük ve büyük güçlerle dengeli ilişkiler Ankara’nın temel stratejik hedefleri arasında yer alıyor. Özetle, 2026 Türkiye için yalnızca yoğun bir diplomasi yılı değil; aynı zamanda bölgesel ve küresel etkisini artırmayı hedeflediği stratejik bir dönüm noktası olacak.




