Che’nin dizeleriyle darağacına yürüdü. “Benim sizlerden bir isteğim olamaz” dedi. 12 Eylül rejiminin infaz ettiği Veysel Güney’in mezarı hâlâ kayıp, dosyası ise hâlâ tartışmalı.
Veysel Güney kimdir?
Veysel Güney, 14 Şubat 1957’de Malatya’nın Hekimhan ilçesine bağlı Davulku köyünde doğdu. Devrimci Yol örgütünün İskenderun bölge sorumlularından biri olarak tanımlandı. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında idam edilen 50 kişiden biri, bu 50 mahkûm arasında yer alan 17 sol görüşlüden biri olarak tarihe geçti.
28 Aralık Gecesi: Gaziantep’te Silahlı Çatışma
1980 yılının son günlerinde, Gaziantep Alleben Mahallesi’nde bir eve yönelik ihbar üzerine güvenlik güçleri operasyon düzenledi. Veysel Güney ve bir arkadaşı söz konusu adresteydi. Polisin "teslim ol" çağrısına cevap verilmedi, lambalar söndürüldü ve kapı açılmadı. Zorla içeri girilmesiyle çatışma çıktı.
Çatışmada, Topçu Üsteğmen Şahin Akkaya hayatını kaybetti, Komiser Muavini Atilla Çınar ağır yaralandı. Bir militan olay yerinde öldü; Veysel Güney ise yaralı olarak yakalandı.
Yargılama Süreci ve İdam Kararı
Güney, Adana Sıkıyönetim Komutanlığı 2 No'lu Askerî Mahkemesi’nde yargılandı. “Cezadan kurtulmak amacıyla kasten adam öldürmek” suçlamasıyla Türk Ceza Kanunu'nun 450/9. maddesi uyarınca idam cezasına, ayrıca 6136 sayılı yasaya muhalefetten 10 yıl hapis ve ağır para cezasına çarptırıldı.
Ancak dönemin savcılarından Mete Göktürk'ün tanıklığı yargılamanın adil olup olmadığına dair ciddi şüpheler barındırıyordu. Göktürk, Güney’in silah kullandığına dair delil bulunmadığını ve ilk tespitlerinin mahkeme kararına yansımadığını belirtiyordu. Aynı dönemde cezaevinde kalan Aydın Kışılı ise Güney'in ağır işkencelere maruz kaldığını öne sürdü.
İnfaz: 10 Haziran 1981
Askerî Yargıtay'ın onayladığı karar 8 Haziran 1981'de Millî Güvenlik Konseyi’nde oy birliğiyle kabul edildi. İnfaz, iki gün sonra, 10 Haziran sabahı saat 02.40’ta Gaziantep E Tipi Cezaevi’nde gerçekleşti.
Tanık anlatımlarına göre Veysel Güney, infaza dimdik yürüdü. Son sözleri netti: “Benim sizlerden bir isteğim olamaz.” Darağacına çıkarken Che Guevara’nın “Ölüm hoş geldi, safa geldi” dizelerini haykırdı. Sehpaya kendi ayağıyla vurdu; infazını kendi gerçekleştirdi.
Aile Görüşmesi ve Son Mektup
İnfazdan önce ailesiyle kısa bir görüşmeye izin verildi. Görüşme güvenlik nedeniyle cezaevi aracında, sadece birer dakika sürdü. Annesi diz çökerek oğlunun affedilmesi için yalvardı; kardeşi, “İnandığın dava uğruna ölüyorsun, onur duy” dediği anda gözaltına alındı.
Güney’in son arzuları sigara içmek ve babasına mektup yazmaktı. Ancak yazdığı mektup “örgüt propagandası” içerdiği gerekçesiyle verilmedi, dosyaya kondu. Mektup, 25 yıl sonra ailesine ulaştırıldı. Şöyle sonlanıyordu:
“Mezarımı yol kenarına kazın
Üzerine devrim şehidi yazın
Başına yumruklu yıldız kazın
Gidiyorum ölümsüzlüğe hoşçakalın…”
Mezarın Akıbeti: Kayıp Bir Ceset, Bitmeyen Arayış
Veysel Güney’in naaşı ailesine teslim edilmedi. Mezar yeri bugün hâlâ bilinmiyor. 2006’da yapılan DNA testleriyle, “hüviyeti meçhul” bir cesedin ona ait olmadığı ortaya çıktı. Konuya ilişkin TBMM’ye yıllar içinde birçok soru önergesi verildi, ancak resmî makamlar mezarın yeri hakkında net bilgi sunamadı.