Zonguldak şehir efsaneleri, Karadeniz'in incisi olarak adlandırılan bu şehrin gizemli öykülerle dolu geçmişini gün yüzüne çıkarıyor. Şehrin tarihine ışık tutan bu efsaneler, yerel halk arasında kuşaktan kuşağa aktarılarak zaman içinde çeşitlenmiş ve derinleşmiştir. Kimi zaman tarihi dokuya dokunan, kimi zaman da doğanın gizemli güzellikleriyle örülmüş bu efsaneler, Zonguldak'ın mistik atmosferini yansıtmaktadır. Bu haberde, şehir efsanelerinin izini sürerek, Zonguldak'ın geçmişinden bugüne uzanan büyüleyici öykülerini keşfedeceğiz.
Kızlar Deresi Efsanesi
Zonguldak'ın tarihi Kızlar Deresi Efsanesi ile şekillenir. 1900'lü yılların başlarında Osmanlı Devleti'nin hüküm sürdüğü dönemde, Güneşli Beldesi ile Devrek arasında bulunan Armutlucuma bölgesinde geçen bu efsane, 3 genç kızın kahramanlığına odaklanır. Rum asıllı bir değirmenci ile Türk köylülerinin karşı karşıya geldiği dönemde, Kızlar Deresi'nin suları kanlı bir hikayenin sahnesine dönüşür. Türkleştirme çalışmaları nedeniyle bölgede gerilim artarken, efsane tarih boyunca insanların hafızasında derin izler bırakmıştır.
Uzun Mehmet Efsanesi
Sanayi devriminin etkisiyle kömürün önem kazandığı dönemde, Kdz. Ereğli'nin kestaneci köyünden gelen Uzun Mehmet'in öyküsüdür. Askere gitmiş ancak köyüne döndüğünde kömürle tanışır. İstanbul'a giderek bu siyah taşları saraya sunan Uzun Mehmet, ödülünü aldıktan sonra kıskanç bir kaymakam tarafından zehirlenerek öldürülür. Ancak onun mirası, Zonguldak'ın kömür madenciliği ile özdeşleşmiş ve unutulmaz bir efsane haline gelmiştir.
Demirci Dede Efsanesi
Zonguldak'ın Çeştepe Köyü'nde yaşayan Demirci Dede, efsaneye göre çalışkan ve yardımsever bir demircidir. Ölüm döşeğindeyken, köylülerinin endişelerini hafifletmek için "Ben Hakk’a kavuştuktan sonra da sizinle birlikte olacak, işlerinizi yine görecek, demiriniz hiç eksilmeyecek, sizler demirden ekmek yiyeceksiniz" der. Demirci Dede'nin ölümünden sonra, mezarının karşısında uzun bacalar tütmeye başlar ve kendisi tarafından işlenmiş demir üretim tesislerinde üretime devam eder.