Milyonlarca çalışanın merakla beklediği asgari ücret rakamı açıklandı. 2026 yılı için belirlenen asgari ücret yüzde 27 artışla 28 bin 75 TL olurken, uzmanlar, yoksulluk sınırı 97 bin 159 lira, açlık sınırı ise 29 bin 828 lira olan Türkiye’de vatandaşların artık yoksuldan daha da yoksul olduğunu belirtti. 2026 yılı için yüzde 27 zamla net 28 bin 75 TL olarak duyurulan asgari ücretin, tamamlayıcı emeklilik sistemi kapsamında yapılması planlanan yüzde 3’lük kesintiyle fiilen 27 bin TL bandına gerilemesi bekleniyor. Açlık sınırının dahi altında kalan bu tutar, yoksulluk sınırının 97 bin 159 TL’ye ulaştığı Türkiye’de çalışanların daha maaşı eline geçmeden alım gücünü kaybedeceğine işaret ediyor. Uzmanlar, şubat ayında ödenecek ilk maaşla birlikte artan enflasyon ve yaşam maliyetleri nedeniyle asgari ücretlinin cebine giren paranın daha da eriyeceğini belirtirken; sendikalar, bu tablonun “emeğin değersizleştirilmesinin açık göstergesi” olduğunu ve insani yaşam koşullarıyla bağdaşmadığını vurguluyor.
‘Alım gücü daha da düşecek’
Asgari ücretin açıklanmasıyla birlikte, 2026 yılında devreye girmesi beklenen tamamlayıcı emeklilik sisteminin önemli bir tartışma başlığı olarak öne çıktığını belirten Sosyal Güvenlik Uzmanı Dilek Ete, “Henüz kesinleşmemiş olsa da, sistem kapsamında çalışanın brüt ücretinden yüzde 3 kesinti yapılması, işverenin yüzde 1 katkı sağlaması ve devletin yüzde 30 oranında destek vermesi bekleniyor. Bu çerçevede brüt 33.030 TL olan asgari ücretten yapılacak yüzde 3’lük kesinti, brüt yaklaşık 990 TL’ye karşılık gelirken, nette yaklaşık 842 TL’lik bir kayıp anlamına geliyor. Bu durumda net asgari ücretin 28.075 TL’den 27.233 TL seviyesine gerilemesi bekleniyor. Burada özellikle vurgulanan noktalardan biri, asgari ücretli çalışanların maaşlarını çalıştıktan sonra almaları nedeniyle ilk maaşlarını Şubat 2026’da alacak olmalarıdır. Bugün itibarıyla bile açlık sınırının altında kalan 28 bin TL civarındaki asgari ücretin, şubat ayına gelindiğinde artan yaşam maliyetleri ve yükselen enflasyon nedeniyle alım gücünün daha da düşmesi beklenmektedir. Dolayısıyla hem mevcut ücretin açlık sınırının altında kalması hem de buna ek olarak yaklaşık 800–900 TL civarında zorunlu bir kesinti yapılacak olması, çalışanlar açısından ciddi bir gelir kaybı ve yaşam standardında daha belirgin bir gerileme anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.
Dilek Ete, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tamamlayıcı emeklilik sisteminde biriken bu paranın ilerleyen süreçte konut veya araç alımı ya da evlilik gibi hayatın belirli dönemlerinde kısmen kullanılabilmesine yönelik bazı tasarımlar konuşulsa da, bu konuda kesinleşmiş bir düzenleme bulunmuyor. Şu aşamada bu başlık daha çok taslak ve tartışma boyutunda. Buna rağmen gerçekçi tablo şunu gösteriyor ki asgari ücret şimdiden açlık sınırının altında kalıyor. Şubat ayında bu farkın daha da büyümesi bekleniyor ve olası yüzde 3’lük kesinti, işçilerin zaten sınırlı olan gelirlerini daha da zorlayacak gibi görünüyor” sözlerine yer verdi.
‘En az 45 bin TL’
Asgari ücretin belirlenmesiyle ilgili zaten bir beklentilerinin olmadığını aktaran Tekstil Sendikası (TEKSİF) İzmir Şube Başkanı Faruk Aksoy, “İşçinin gerçekliği, hayatın yükü, mutfağın ateşi, çocuğun masrafı, kiraların ulaştığı seviye ortadayken, bu masada işçinin adı var ama kendisi yok. Asgari ücret dediğimiz şey artık bir ekonomik düzenleme olmaktan çıkıp adeta bir sahneye dönüştürüldü. Çünkü yaşanan şey tam olarak bu. Gerçek rakamlar her şeyi açıkça gösteriyor. Asgari ücretli 11 ay boyunca resmi enflasyon karşısında 6 bin 574 TL kaybetti. Ama yapılan zam 5 bin 971 TL’de kaldı. Yani insanların kaybını bile karşılamayan bir düzenlemeyi ‘müjde’ havasında, ‘büyük zam’ diye açıkladılar. Bu, milyonların emeğiyle alay etmektir. Yaptığımız ayrıntılı hesaplarla bir işçinin geçinebilmesi için asgari ücretin en az 45 bin TL olması gerekiyordu. Şu an açlık sınırının bile altında. Bu parayla kira mı ödeyelim, pazara mı gidelim. Zaten şubat ayında alınacak olan bu para şimdiden erimeye başlayacak” diye konuştu.
‘Hakkımızı arayacağız’
2018’den sonra değişen sistemin de bu tablo üzerindeki etkisinin çok açık olduğunu dile getiren Aksoy, “Karar süreçlerinin daraldığı, milyonların yaşamını belirleyen bir konunun birkaç kişinin ağzından çıkacak cümlelere bağlı hâle geldiği bir yapı oluştu. Ortada gerçek bir müzakere yok, gerçek bir tartışma yok. İşçinin sözü değil, birilerinin kararı konuşuyor. Bugün resmi veriler bile tabloyu saklayamıyor. 11 ayda yaşanan kayıp belli, yapılan zam belli ve hâlâ insanların hak ettiği rakam verilmiş değil. Eğer gerçekten “hak” savunulduğu söyleniyorsa önce o hak teslim edilmeli. Aksi hâlde bu mücadele bitmez. Biz de hakkımızı aramaya devam edeceğiz. Çünkü bu artık sadece asgari ücret meselesi değil; emeğin değeri, adalet duygusu, onurlu bir yaşam hakkı meselesidir. Ve insanlar bunu görmezden gelindikçe yalnızca ekonomide değil, toplumsal yapıda da ciddi bir yara açılıyor” diye aktardı.
Günlük 1.101 TL
1 Ocak 2026 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere asgari ücrete yüzde 27 oranında artış yapılması kararlaştırıldığını belirten Sosyal Güvenlik Uzmanı Dilek Ete, “Buna göre yeni asgari ücret; günlük 1.101 TL, aylık ise 33.030 TL olarak belirlenmiştir. Bununla birlikte günlük tavan 9.909 TL, aylık tavan ise 297.270 TL olarak ilan edilmiştir. Tüm sigorta kollarına tabi bir çalışan için bir aylık çalışma karşılığında net asgari ücret 28.075,50 TL olurken, sosyal güvenlik destekleme primine tabi çalışanlar için net tutar 30.181,16 TL’ye çıkmaktadır. İmalat sektöründe asgari ücretle çalışan sigortalılar için işveren maliyeti 39.223,13 TL olarak hesaplanırken, diğer sektörlerde işveren maliyetinin 40.214,03 TL’ye yükseldiği; sosyal güvenlik destekleme primine tabi işyerlerinde ise bu maliyetin 41.204,93 TL’ye ulaştığı görülüyor” dedi.