Yer altı ve yer üstü zenginlikler, hayvanlar, bitkiler insanın emrine verilmiş, insan için yaratılmıştır. Bu nimetlerden helal, temiz, faydalı, meşru, kendi mülkünde olmak, akla ve bedene zararlı olmamak şartlarıyla insan istifade edebilir. İnsan sahip olduğu yiyecek, içecek, giyecek, mesken vb. nimetleri sorumsuz, sınırsız tüketme yetkisine sahip değildir. Nimetlerden faydalanan insan sorumsuz olduğunu sanmamalıdır. Günümüz hayat şartlarında, bu sayısız nimetleri kullanırken, ölçülü olmak ve tasarruflu kullanmak gerekir. Aile hayatı ve ekonomisi söz konusu olduğunda bu tasarruf ve tüketme bilinci daha da önem kazanmaktadır. Hayatın çok hızlı yaşandığı çağımızda, ailede tasarruf ve tüketim dengesine dikkat edilmez ise telafisi mümkün olmayan kötü sonuçlar ortaya çıkar. Kötü sonuçlarla karşılaşmamak için tüketim hususunda bazı kurallara uyulmalıdır. Bu kurallara uymak hem insani hem dini bir görevdir. Bu kurallardan bazılarını sıralayalım.

Tüketimi ihtiyaca göre yapmak

İhtiyaç; Karşılanmaması halinde insanın zorluk ve sıkıntıya düşmesine yol açan gereksinmelere ihtiyaç denir. İhtiyaçlar önem sırasına göre; zorunlu (zarûri), hayatı kolaylaştırıcı (hâciyyat) ve hayata zevk ve güzellik katan (tahsiniyyat) olmak üzere üç kısma ayrılır. Gelişme kaydedildikçe ve medeniyet seviyesi yükseldikçe ihtiyaçların çeşitlenmesi doğaldır. Ancak her ihtiyacı karşılamak mümkün olmadığından, ihtiyaçlar arasında önem sırasını gözetmek gerekir. Aksi takdirde birinci sıradaki zorunlu ihtiyaçlar dururken, ikinci veya üçüncü sıradakileri karşılamak israf olur. Yaşadığımız bu dünyada kaynaklar kısıtlı, ihtiyaç ve istekler ise sınırsızdır. Öyleyse tüketim iktisadi ve ahlaki kurallara göre yapılmalı, ihtiyaca göre tüketimde bulunulmalıdır. Bir şeye sahip olmanın onu sınırsızca ve sorumsuzca tüketme hakkına sahip olmak anlamına gelmediği, tüketme hakkının ihtiyaçla sınırlı olduğu bilinmelidir. Bu sıralama aile içi bütçe ayarlaması ve harcamalarında çok önemlidir

Üretim ve tüketimde helal haram sınırına dikkat etmek; Ailede mutluluğun huzurun devamı için Allah’ın koyduğu kurallara göre kazanmak ve harcamak da çok önemlidir. Günümüzde ailelerde ve toplumdaki huzursuzlukların ana sebebi helal haram hassasiyetinin olmamasındandır.

Başkasının rızkına göz dikmemek kanaatkar olmak: Gönül tokluğu, Allah'ın verdiği rızka razı olma temeline dayanır. Bu, en büyük zenginlik ve izzettir. Çünkü bunun sonucu Allah'ın taksimine ve emirlerine teslimiyettir. Allah'ın verdiğine razı olmamak, insanı, neye sahip olursa olsun, hırsa, sınırsızlığa ve sonu gelmez bir tatminsizliğe sürükler. Kişi için varlık içinde yokluk böylece başlar. Aç gözlü birine dünyayı versen doymaz, kanaatkar biri kuru ekmekle doyar.

Gösteriş, kibir amaçlı tüketimden sakınmak: İhtiyacı karşılama amaçlı olmaktan çıkmış, gösteriş ve başkalarını küçük görme niyeti taşıyan, ya da eller ne der diye yapılan her türlü davranış, işlem Allah katında yasak olduğu gibi aileyi de çıkmaza sokar. “Bir gün Abdullah b. Amr Rasulullah’ın yanına gelerek, “Güzel elbise giymem kibir midir?” diye sorar. Resûlullah, “Hayır.” der. Abdullah bu sefer, “Asil bir deveye (model bir arabaya) binmem kibir midir?” diye sorunca Resûlullah yine, “Hayır.” cevabını verir. “Peki,” der Abdullah, “Bir yemek yapsam da insanları davet etsem, yanımda yeseler ve arkamdan yürüseler, bu kibir midir?” Allah Rasulü aynı şekilde,

“Hayır.” diye cevaplar. “Öyleyse kibir nedir?” diye sorar Abdullah. Bunun üzerine Allah Resûlü

şöyle buyurur: Kibir, Hakkı hafife alman ve insanları küçük görmendir.” “Kibre düşmeden ve israfa kaçmadan (dilediğinizce) yiyin, sadaka verin ve giyinin!”

Cimrilikten sakınmak, cömert olmak: Cimrilik, “imkan olduğu halde mal ve serveti dini ve hukuki bakımdan gerekli olan yerlere harcamamak veya hayır yolunda harcama yapmayı sevmemektir. Helal olan mal ve serveti gereğinden fazla harcamak israf olduğu gibi, gereğinden az harcamak veya ihtiyaç olduğu halde hiç harcamamak, yani cimriliktir. İsrafta cimrilikte insana; Müslümana yakışmaz. Hele bu cimrilik aile hayatında olursa israftan da tehlikelidir. Zira kazandıklarını kendisi, ailesi ve toplum için harcamayanlar, insanları Allah’ın nimetlerinden mahrum etmiş, ekonomik hayata da zarar vermiş olurlar. Cimriliğin zıttı ise cömertliktir. Cömertlik eldeki imkanları meşru ölçüler içerisinde hiçbir dünyevi karşılık beklemeden gönüllü olarak ihtiyaç sahiplerinin yararına sunma eğilimidir. Diğer bir ifadeyle cömertlik; israf ve cimrilik gibi iki aşırılığın ortasıdır. Bir insanın bu dünyada yaptığı en güzel harcama aile fertlerinin ihtiyacını gidermek için yapılan harcamadır.

İsraf: Kişinin kendisine ait veya sorumluluğu altındaki mal ve imkanları gereksiz yere harcamasıdır.

İsraf, sözlükte “haddi aşma, hata, cehalet, gaflet” gibi anlamlara gelmektedir. Terim olarak israf, inanç, söz ve davranışta, aklın, örfün ve dinin uygun gördüğü ölçülerin dışına çıkmayı, özellikle mal veya imkanları uygun olmayan amaçlar için saçıp savurmayı ifade eder. Gıda maddelerinin çürütülmesi, yemek, sebze ve meyvelerin çöpe atılması, giyilebilen giysilerin, kullanılabilen ev eşyalarının vb. sırf moda uğruna atılıp yerine yenilerinin alınması, gereksiz yere elektrik tüketilmesi, suyun boş yere akıtılması, yeme ve içmede ölçünün kaçırılması gibi her türlü tutum ve davranış israftır. Günlük hayatımızda en çok tükettiğimiz su, elektrik, ekmek gibi nimetlerin israfı daha büyük olmaktadır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de tatlı ve temiz su kaynakları bilinçsiz tüketim sebebi ile azalmaktadır. Suyu verimli kullanmak için gereksiz su kullanımından sakınmalıdır. Benzeri tasarruf tedbirleri ailede uygulanmaya başlanmalı, aile bireyleri bu bilinci çocukluk çağından itibaren alıştırılmalıdır. Toplumu oluşturan bireyler bu bilinci öğrendiğinde, toplumda da tasarruf uygulanmış olur. Kısaca tasarruf ve tüketim bilinci önce ailede başlar topluma yayılır.

Ailemizin kıymetini bilelim, ailelerimizi israf etmeyelim.

Adem ÇIPLAK Vaiz

İzmir İl Müftülüğü

Kaynak: Bülten