İzmir’de 2025–2026 eğitim-öğretim yılına girilirken, özel anaokulu ve kreş ücretlerindeki artış velileri zorlu bir bütçe sınavıyla karşı karşıya bıraktı. Kentte özellikle orta–üst gelir grubuna hitap eden kurumlarda yıllık ücretler 400 bin TL’den başlayıp 1 milyon TL’ye kadar çıkıyor. Bornova’da özel bir koleje ait anaokulu için yemekli yıllık 1 milyon 7 bin 643 TL ödemek gerekiyor. Bu tablo, çocuklarının erken yaş eğitimine önem veren ailelerin ciddi bir ekonomik yükün altına girdiğini ortaya koyuyor. Bazı anaokulları, bir özel ilkokul ya da lise düzeyindeki okul ücretlerine yaklaşmış durumda. Daha da çarpıcı olan, üniversite fiyatlarının bile üstünde olması. İzmir’de özel bir üniversitede işletme, sosyoloji, iletişim gibi sosyal bilim fakülte programlarının yüzde 50 indirimli yıllık ücretleri 414 bin TL. Diğer yandan mühendislik, hukuk, psikoloji gibi fakültelerde indirimli ücret 447 bin 500 TL, tam ücret ise 895 bin TL. Bazı durumlarda, bir çocuğun iki yıl anaokulu eğitimi için ödeyeceği tutar, bir üniversitelinin 4 yıllık harcına denk geliyor.

Özgür Şen-3

‘Eğitim vahim’

23 yılda özel okulların devlet okullarına oranının yüzde 2 den yüzde 22’ye çıktığını belirten Eğitim-İş İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Özgür Şen, “Siyasi iktidarın devlet okullarına gerekli önemi vermeyip tamamen sermayeye destek veren ve piyasacı yaklaşımının sonuçlarını maalesef ki artan enflasyon ile birlikte eğitimin tüm kademelerinde artan eğitim maliyetleri ile bunun etkisini net bir şekilde görüyoruz. İzmir' de özel anaokulu ve kreş fiyatları vakıf üniversiteleriyle yarışır hale gelmiş durumda. Aslında Türkiye’de eğitimin geldiği vahim tablonun küçük bir yansımasını görüyoruz. Henüz okul öncesi çağında olan bir çocuğun eğitime erişiminin, tamamen velilerin ekonomik gücüne bağlı hale gelmesi kabul edilemez. Okul öncesi eğitim, çocukların zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimi için en kritik dönemdir. Bu dönemde eşitlik ilkesini yok saymak, gelecek yıllarda telafisi mümkün olmayan adaletsizliklerin daha da artmasına neden olacak. Bugün anaokulu ücretlerinin bu kadar yüksek olması, dar gelirli ailelerin çocuklarını eğitimden uzaklaştırmakta ve kamusal ve parasız eğitim anlayışına ağır bir darbe vurmaktadır” dedi.

‘Piyasaya bırakılamaz’

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yapması gerekenleri aktaran Şen, “Okul öncesi eğitimi zorunlu ve ücretsiz hale getirmelidir. Devlet yeterli sayıda anaokulu ve kreş açmalı, atama bekleyen binlerce okul öncesi öğretmenini açtığı okullara atamalıdır. Devlet okullarına gerekli yatırımlar yapılarak, ailelerin çocuklarını özel kurumlara göndermekten vazgeçmesini sağlamalıdır. Artan maliyetler yalnızca velilerin sırtına yük olmuyor, aynı zamanda eğitimde eşitsizliği derinleştiriyor. Parası olan ailenin çocuğu kaliteli eğitime erişebilirken, parası olmayan ailenin çocuğu bu haktan mahrum bırakılıyor. Bu, Anayasa’da güvence altına alınan parasız, eşit ve nitelikli eğitim hakkının açıkça ihlalidir. Çocuklarımızın geleceği piyasanın insafına bırakılmamalıdır” diye konuştu.

Necati Kalafat (2)

‘Ticarethane mantığı’

Eğitimin niteliğinin yıllar içinde içi boşaltıldıkça, insanların çaresizlik içinde çocuklarını ‘en iyi eğitimi alabileceği’ yerlere göndermeye çalıştığını belirten Veli-Der İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat ise, “Bunun en net örneğini son LGS sonuçlarında gördük. Başarıya ulaşan öğrencilerin yüzde 80’i ya özel okul çıkışlı ya da imam hatipli. Yani aileler, çocuklarının geleceği için ister istemez özel okulları tercih etmek zorunda kalıyor. Talep artınca özel okul sahipleri, bu işi bir ticarethane mantığıyla gördüklerinden, fiyatları sürekli yükseltiyorlar. Oysa çözüm fiyatların artması değil; devletin görevini yerine getirerek kamu okullarını nitelikli hale getirmesidir. Öğretmen ve yardımcı personel ihtiyacını karşılayan, altyapısını güçlendiren kamu okulları olduğu sürece aileler özel okula muhtaç kalmaz. Devlet bu görevi yapmadığı için orta sınıf insanlar özel okullara yönelmek zorunda kalıyor. Onlar da diledikleri gibi fiyat belirliyor. Çünkü orası ticarethane; kâr etmeye bakarlar. Pedagojiyle, bilimle değil, ticaretin kurallarıyla hareket ederler” şeklinde konuştu.

‘Parayla ölçülemez’

Devlet anaokullarında da yüksek fiyatların yaşandığını vurgulayan Kalafat, “Kayıt parası adı altında 10 bin lira talep ediliyor. Çünkü anaokulu, 12 yıllık zorunlu eğitim sisteminin içinde değil. Valilik kararlarıyla ‘yardımcı personel gideri’ adı altında velilere yansıtılıyor. ‘Verebilen versin’ mantığıyla açıklanıyor ama aslında bu, büyük bir adaletsizlik. Okul öncesi eğitim her çocuk için zorunlu olmalıdır. Çocuklarımızın ilkokula hazır hale gelmeleri için bu en temel basamaktır. Eğitimi parayla ölçmek büyük bir haksızlık. Aileler yasal boşluklar nedeniyle bu parayı ödemek zorunda kalıyor ama bu sistemin adı açıkça adaletsizliğin kurumsallaşmasıdır. Bizim önerimiz net: Okul öncesi eğitim devlet tarafından tamamen ücretsiz, herkes için erişilebilir ve nitelikli hale getirilmelidir” ifadelerini kullandı.

Kaynak: Filiz Erol