Yapay zekâ ve sesli asistan teknolojilerinin öncülerinden biri olan Apple, yıllar boyunca şekillendirdiği inovasyon geleneğine rağmen, yapay zekâ yarışında rakiplerinin gerisinde kaldı. Şirket, son dönemde OpenAI ve Google gibi rakiplerinin modellerini sistemlerine entegre ederek bu açığı kapatmaya çalışıyor.
Erken Başladı, Ancak Hızını Kaybetti
Apple’ın yapay zekâ yolculuğu aslında teknoloji dünyasında birçok şirketten daha önce başladı. Şirket, 2010’da satın aldığı Siri girişimiyle sesli asistan kavramını geniş kitlelere tanıttı. 2011’de iPhone’lara entegre edilen Siri, o dönem için çığır açıcı bir yenilikti; kullanıcılarla doğal dilde etkileşim kurabilen ilk akıllı asistan olarak öne çıktı. Ancak zamanla Siri’nin sınırlı yetenekleri, güncelleme temposunun düşüklüğü ve sadece Apple ekosistemiyle uyumlu çalışması, kullanıcıların ilgisini azalttı. Google Asistan ve Amazon Alexa, üçüncü taraf geliştiricilere açık yapılarıyla kısa sürede büyük avantaj elde etti. Apple bu süreçte çok sayıda küçük yapay zekâ girişimini satın alsa da, bu hamleler beklenen atılımı getirmedi.
Mahremiyet Politikası, Veriye Dayalı Rekabette Engel Oldu
2018’de Apple, yapay zekâ stratejisini yeniden şekillendirmek amacıyla önemli bir transfer gerçekleştirdi: Google’ın Yapay Zekâ Başkanı John Giannandrea, Apple’a katıldı. Ancak Giannandrea’nın karşısına çıkan en büyük engel, Apple’ın katı mahremiyet politikası oldu. Google’ın devasa veri setlerine erişim imkânı sunan yapısı yerine Apple, kullanıcı verilerini koruma odaklı kısıtlı bir sistemle çalışıyordu. Bu durum, yapay zekâ modellerinin öğrenme kapasitesini sınırlayarak şirketi geri plana itti.
Üretken Yapay Zekâ Çağında Geride Kaldı
2020’li yılların başında üretken yapay zekâ devrimi başladı. OpenAI’ın ChatGPT modeliyle yapay zekâ gündelik yaşama entegre olurken, Google’ın Gemini, X’in Grok ve Çin merkezli DeepSeek modelleri de rekabeti kızıştırdı. Apple ise aynı dönemde sessizliğini korudu; hatta Bloomberg’in aktardığına göre, 2023 sonrasında çok sayıda mühendis ve üst düzey yöneticisini rakip şirketlere kaptırdı. Bu gelişmeler, teknoloji çevrelerinde “Apple, Nokia’nın kaderini mi paylaşacak?” sorusunu gündeme taşıdı.
Yeni Dönem: “Apple Intelligence” ve Stratejik Ortaklıklar
Eleştirilerin yoğunlaştığı süreçte Apple, stratejik bir yön değişikliğine gitti. Şirket, yapay zekâ projelerini “Apple Intelligence” markası altında birleştirdi. 2024’teki geliştirici konferansı WWDC’de duyurulan bu yeni çatı marka, yapay zekânın Apple ekosistemine entegre edilmesinde önemli bir dönüm noktası oldu. Apple, aynı yıl içinde OpenAI ile anlaşarak ChatGPT’yi Siri’ye entegre etti. Buna göre kullanıcılar Siri’ye yönelttikleri sorularda basit işlemler için doğrudan Siri’den, karmaşık sorular içinse ChatGPT’den yanıt alabiliyor. Tüm bu süreç, kullanıcı izni alınarak devreye giriyor. Bu entegrasyonun ardından Apple, ikinci büyük adımını Google ile attı. Reuters’ın haberine göre, Apple ve Google arasında yapılan anlaşmayla şirket, Gemini modellerine erişim karşılığında yıllık yaklaşık 1 milyar dolar ödeme yapmayı kabul etti.
Rakiplerinden Destek Alan Dev: Eleştiriler ve Beklentiler
Apple’ın hem OpenAI hem Google ile ortaklık kurması, teknoloji çevrelerinde tartışma yarattı. Bazı uzmanlar bu hamleyi “yenilik yerine bağımlılık” olarak yorumlarken, bazıları Apple’ın “kapsayıcı stratejiyle güç topladığı” görüşünde birleşiyor. Şirketin amacı, kendi yapay zekâ ekosistemi olgunlaşana kadar kullanıcılarına rakip teknolojiler üzerinden güçlü bir deneyim sunmak. Apple’ın 2026’da tanıtılması beklenen yeni Siri modeli, bu stratejinin ne kadar başarılı olacağını gösterecek en kritik aşama olarak görülüyor.
Geleceğin Sorusu: Apple Yapay Zekâda Kendi Yolunu Bulabilecek mi?
Apple, gizlilik odaklı politikasıyla rakiplerinden ayrışıyor; ancak yapay zekâ rekabetinin belirleyici unsuru artık veri ve hız. Bu bağlamda Apple’ın önünde iki seçenek var: ya kendi yapay zekâ altyapısını güçlendirerek yeniden öncü konuma yükselecek, ya da teknoloji dünyasında “gecikmiş dev” olarak anılacak. Her iki durumda da şirketin atacağı adımlar, yalnızca Apple kullanıcılarını değil, küresel yapay zekâ ekosisteminin geleceğini de şekillendirecek.





