Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesinin ardından Osmanlı başkentinde yükselen ilk büyük selatin camii olan Fatih Camii’nin mimarı, tarihin gölgelerinde kalmış bir isim: Atik Sinan. Peki, Atik Sinan kimdir? Mimar Atik Sinan ile Mimar Sinan aynı kişi mi?

Atik Sinan kimdir?

Tarih boyunca iktidar sahipleriyle sanatçılar arasında ince ve çoğu zaman gerilimli bir ilişki olagelmiştir. Osmanlı'da da bu denge zaman zaman bozulmuş, sanatın hizmetkârları kimi zaman iltifatla onurlandırılmış, kimi zaman da gazaba uğramıştır. Fatih Sultan Mehmed ile Atik Sinan’ın ilişkisi, bu kırılgan çizginin dramatik bir örneğidir.

Bir Azadlıdan Mimarbaşıya

Atik Sinan, 15. yüzyılda yaşayan ve Osmanlı sarayında II. Mehmed için çalışan önemli bir mimardı. Rum kökenli olan ve aslen Hristiyan bir aileden geldiği düşünülen Sinan’ın asıl adı muhtemelen Hristodulos’tu. "Atik" lakabı onun "azad edilmiş bir köle" olduğunu, yani saraya sonradan kazandırılmış bir mimar olduğunu ima eder. Kimi Osmanlı kaynaklarında "Abdullah" ismiyle de anılır ki bu da “Allah’ın kulu” anlamına gelir.

İstanbul’un fethinden sonra, Bizans’ın dini merkezi olan Havariyyun Kilisesi’nin kalıntıları üzerine, imparatorluğun ilk selatin camii olacak Fatih Camii ve külliyesinin inşası Sinan’a emanet edildi. 1463’te başlayan bu devasa proje, 1471’de tamamlandı. Ancak bu süreç ne Sinan için ne de onun sanat anlayışı için huzurlu geçti.

Fatih’in Hayali, Sinan’ın Kabusu

Fatih Sultan Mehmed’in en büyük arzusu, Ayasofya'yı gölgede bırakacak görkemde bir cami yaptırmaktı. Bunun için özel olarak getirttiği uzun sütunlar bile vardı. Ancak Atik Sinan bu sütunları kesmişti. Gerekçesi basitti ama ikna edici: “Konstantiniyye, yani İstanbul, sık sık depremlerle sarsılır. Bu nedenle caminin metanetli olması için sütunları üç arşın kısalttım.”

Fatih bu açıklamayı yeterli bulmaz. “Benim camimi kasten Ayasofya’dan alçak ettin!” diyerek büyük bir öfkeye kapılır. Ve işte bu öfke Sinan’ın ellerine mal olur. Cezası acımasızdır: Ellerinin kesilmesi emredilir. Ardından hapsedilir, daha sonra da işkenceyle öldürülür. Resmi kayıtlarda “şehit düştü” denir; ama bu aslında bir idamdır. Mezarı bugün Kumrulu Mescit’in avlusundadır. Kitabesinde şunlar yazar:

“Tanrı’nın affına ve inayetine mazhar olan Mimar Sinan, ölümlü dünyadan 876 yılının birinci Rebi ayının yirmi yedinci gecesi... şehit edilerek ölümsüz dünyaya göçtü. Tanrı onu mezarın ve cehennemin acılarından korusun.”

Adaletin Sembolü Mü, Efsane Mi?

Bu hikâyenin bir diğer veçhesi daha var. Evliya Çelebi’ye göre Sinan, kesilen elleriyle kadı Hızır Bey’e giderek şikâyetçi olur. Kadı, Sultan'ın haksız olduğunu söyler ve Sinan’ın da misilleme hakkı olduğunu ilan eder. Yani Fatih’in elleri de kesilecektir. Ancak Sinan, bu hakkından günlük 20 akçe karşılığı vazgeçer. Rivayetlere göre Fatih bu mahkemeye silahlı gelmiş, karar hoşuna gitmezse kadıyı oracıkta öldürmeye kararlıdır. Bu rivayetlerin ne kadarı gerçek, ne kadarı hayal gücüdür, bilinmez. Ama olay, “Osmanlı’da adalet sultana bile hesap sorar” fikrini sembolleştiren en güçlü efsanelerden biri hâline gelir.

Sonradan Gelen Adalet

Atik Sinan’ın inşa ettiği camii, ne yazık ki 1766’daki büyük İstanbul depreminde yıkılır. Onun yerine bugünkü Fatih Camii, III. Mustafa döneminde ve Mimar Mehmet Tahir Ağa eliyle yeniden yapılır. Oysa ilk cami, tam da Sinan’ın endişe ettiği gibi yerle bir olmuş, böylece mimarın haklılığı yüzyıllar sonra teyit edilmiştir.

Mimar Atik Sinan ile Mimar Sinan aynı kişi mi?

Mimar Atik Sinan ile Koca Mimar Sinan aynı kişi değildir; aralarında hem dönem hem köken hem de mimari yaklaşım açısından önemli farklar bulunmaktadır. Atik Sinan, 15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmed döneminde yaşamış, Bizans’tan yeni fethedilen Osmanlı İstanbul’una geçiş döneminin önemli bir mimarıdır. Rum kökenli olup asıl adının Hristodulos olduğu, sonradan Müslüman olduğu ve “Atik” yani “azad edilmiş köle” unvanını bu nedenle aldığı kabul edilir. En bilinen eseri, İstanbul’un ilk büyük selatin camii olan Fatih Camii ve külliyesidir. Yapının inşası sırasında Ayasofya’dan daha görkemli bir camii inşa etmesi beklenmiş, fakat bu beklenti karşılanmayınca Fatih'in gazabına uğradığı, ellerinin kesildiği ve işkenceyle öldürüldüğü rivayet edilir. Buna karşılık, Koca Mimar Sinan 16. yüzyılda yaşamış, Kanuni Sultan Süleyman başta olmak üzere üç padişaha başmimarlık yapmış, Osmanlı klasik mimarisini zirveye taşıyan bir dev şahsiyettir. Kayseri’nin Ağırnas köyünden devşirme olarak saraya alınmış, Süleymaniye ve Selimiye camileri gibi başyapıtlara imza atmıştır. “Sinan” ismi her iki mimarda ortak olduğu için halk arasında zamanla karıştırılsa da, Atik Sinan daha çok geçiş dönemini temsil ederken, Koca Sinan Osmanlı mimarisinin doruk noktası olarak kabul edilir. Dolayısıyla her ne kadar isimleri benzer olsa da, bu iki mimar tarihsel ve sanatsal anlamda tamamen farklı kişilerdir.

Kaynak: Haber Merkezi