Türkiye’de on binlerce öğretmen atama beklerken Milli Eğitim Bakanlığı, okullardaki öğretmen açığını asgari ücretin altında çalışan ücretli öğretmenlerle kapatıyor. Türk Eğitim Sen’in araştırmasına göre, 2024-2025 eğitim-öğretim yılında 78 ilde 86 bin 136 ücretli öğretmen görev yaptı. Ücretli öğretmenlerin tercih edilmesi beraberinde branş sorunlarını da getiriyor. Farklı bölümlerden mezun ücretli öğretmenler branş dışı derslerde de görevlendiriliyor. İlahiyat ve beden eğitimi mezunları sınıf öğretmeni, işletme ve matematik mezunları ise İngilizce öğretmeni olarak görevlendirilebiliyor. Bu durum öğrencilerin, konusunda uzman öğretmenlerden eğitim alamaması nedeniyle eşitsizliğe de yol açıyor.
Ülkede eğitim sisteminin kronik sorunlarından biri haline gelen ücretli öğretmenlik uygulamasının, binlerce eğitimcinin hayatını derinden etkilediğini aktaran Eğitim İş İzmir 1 No’lu Başkanı Özgür Şen, “İlk olarak 1998 yılında yalnızca ihtiyaç duyulan branşlarda görevlendirme yöntemiyle başlatılan uygulama, 2005 yılından itibaren siyasi iktidarın kararıyla tüm branşlarda yaygınlaştırıldı. O tarihten bu yana öğretmen açığını kapatmanın ‘geçici’ çözümü olarak görülen ücretli öğretmenlik, aradan geçen yıllara rağmen kalıcı hale geldi. Bugün resmi rakamlara göre yaklaşık 86 bin ücretli öğretmen, Türkiye’nin dört bir yanında ders başında. Ücretli öğretmenler, kadrolu meslektaşlarıyla aynı derslere giriyor, aynı sorumlulukları taşıyor, öğrencilerin eğitiminde asli bir görev üstleniyor. Ancak aldıkları ücret, yaptıkları işin karşılığını yansıtmıyor. Birçok ücretli öğretmen, ay sonunda asgari ücretin dahi altında gelir elde ediyor. Resmi tatil günlerinde, hastalık raporlarında ya da izinlerde ise herhangi bir ödeme yapılmıyor. Yani ücretli öğretmen hasta olduğunda, rapor aldığında ya da dersleri tatil gününe denk geldiğinde maaşından kesinti yapılıyor” dedi.
“Borç içindeler”
Eğitimcilerin, ders anlatırken kendi geçimlerini sağlamakta zorlandığını vurgulayan Şen, “Kimisi kirasını ödeyemiyor, kimisi fatura ve temel ihtiyaçları için borçlanmak zorunda kalıyor. Eğitim emekçileri, öğrencisine en iyi eğitimi verme mücadelesini, kendi yaşamlarını idame ettirme kaygısıyla aynı anda yürütmeye çalışıyor. Bu durum öğretmenler arasında derin bir adaletsizlik yaratıyor. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de yüz binlerce öğretmen atama bekliyor. Bu tabloya rağmen iktidar geçici çözümlerle sistemi ayakta tutmaya çalışıyor. Bu da eğitimde kaliteyi düşürüyor. Atama bekleyen genç öğretmenlerin, ücretli statüde değil kadrolu olarak sisteme kazandırılması gerekiyor” sözlerine yer verdi.
‘Çocukları da etkiliyor’
Öğretmen atamalarının, yalnızca öğretmenleri ilgilendiren bir konu olmadığını aktaran Eğitim-İş İzmir 3 No’lu Şube Başkanı Barış Düdü, “Kalabalık ya da öğretmensiz sınıflar, boş geçen dersler hem çocuklarımızı hem de velilerimizi olumsuz etkilemektedir. Ayrıca eğitimin niteliğini olumsuz yönde etkileyen bu durumlar ülke olarak geleceğimizin de karanlığa sürüklenmesine sebep olacaktır. Bugün Türkiye'de resmi rakamlara göre öğretmen açığı 100 bine yaklaşmış durumdadır. Atama bekleyen öğretmen sayısı ise 1 milyona ulaşmıştır. Sadece geçen yıl 20 binin üzerinde öğretmenin emeklilik, istifa, ölüm gibi nedenlerle sistemden çıktığı düşünüldüğünde, bu kadar düşük sayıda öğretmen ataması eğitimin yaralarını iyileştirmek bir yana dursun sistemden çıkan öğretmen açığını kapatmaya bile yetmemektedir. Kadrolu ve güvenceli atama anayasal bir hak olduğu halde milli eğitim bakanlığı tarafından güvencesiz ve insanlık dışı ücretlerle çalıştırılan 85 bini aşkın ücretli öğretmen ordusunun daha da büyütülmesi demektir” ifadelerini kullandı.
Ucuz işçi pazarı mantığıyla ülkenin geleceğini inşa edecek genç öğretmenleri kadrolu atamayarak ücretli çalıştırmanın geleceğimize yapılan en büyük ihanetlerden biri olduğunu vurgulayan Eğitim-İş İzmir 3 No’lu Şube Başkanı Barış Düdü, “Asgari ücretle çalıştırılan, kendi geleceğini hayalleyemeyen, geçim derdiyle uğraşan, güvencesiz bırakılan, baskı altında tutulan bir eğitimciden aynı performansı talep etmek ya da beklemek en nazik ifadeyle akıl tutulmasıdır” diye konuştu.
‘Eşit işe eşit ücret’
Eşit işe eşit ücret çağrısı yaptıklarını aktaran Özgür Şen, “Öğretmenlik mesleği güvencesizliğe mahkum edilmemesi gerekiyor. Toplumsal geleceği şekillendiren bu mesleğin hak ettiği değeri görmesi gerekiyor. Ücretli öğretmenliğin kalıcı bir model haline getirilmesi öğretmen emeğini değersizleştiren bir politika oldu. Ücretli öğretmenlik uygulamasının uzun vadede hem öğretmenler hem öğrenciler açısından olumsuz sonuçlar doğurduğunu gördük. Sık sık görev yeri değişen, güvencesiz ve düşük ücretle çalışan öğretmenlerin, mesleğe olan aidiyetleri zedeleniyor, öğrencilerin ise sürekli değişen öğretmenlerle eğitimde istikrar sorunları yaşıyor” diye konuştu.
‘Üçte birini alıyorlar’
Ücretli öğretmenlik meselesinin, Milli Eğitim Bakanlığı’nın en önemli sorunlarından biri olmaya devam ettiğini belirten Eğitim Sen İzmir 1 No'lu Şube eski Başkanı Necip Vardal, “Bakanlık, ihtiyaç duyulan sayıda öğretmen istihdam etmediği için açığı ücretli öğretmenlerle kapatmaya çalışıyor. Ayrıca öğretmenlerin akademide eğitim görmesi meselesinin gündeme gelmiş olması bu ihtiyacı daha da artırıyor. Çünkü bu eğitim süreci uzun bir zaman alacak ve neredeyse 2027 yılının ortalarına kadar devam edecek. Diğer yandan ücretli öğretmenlerin karşı karşıya kaldığı en büyük haksızlık, yaptıkları işe karşılık aldıkları ücrettir. Aynı sınıflarda, aynı yaş grubuna, aynı müfredatla ve aynı ders araç gereçleriyle ders vermelerine rağmen, kadrolu öğretmenlerin maaşının yalnızca üçte birini alıyorlar. Bu tablo, devlet eliyle yürütülen bir sömürünün en açık örneklerinden biri. Oysa yapılması gereken, ücretli öğretmen uygulamasına son vermek ve yıllardır atama bekleyen yüz binlerce öğretmeni kadrolu ve güvenceli şekilde görevlendirmektir” dedi.