Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 15 Ağustos’ta tüm camilerde okutulan Cuma Hutbesi'nde mirastan pay alacak kadınlara, erkeğin alacağının yarısına razı gelmesi tavsiye edildi. Medeni Kanun’a karşı geldiği gerekçesiyle eleştirilen hutbede "Kız çocuklarının Allah'ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır" denildi.
Diyanet İşleri Başkanlığı, içeriği tartışılan hutbeler yayınlamaya devam ediyor. Hutbede ‘Karşılıklı rıza olmadan Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır’ deniliyor.
Sözleşmeden niye çıkıldı?
Diyanet’in hutbelerinde birkaç hafta önce de kadınların giyim kuşamıyla ilgili bir hutbe verildiğini hatırlatan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir Temsilcisi Tülin Osmanoğulları, “Nasıl giyinmeleri gerektiğini söylediler. Şimdi miras hukuku gündeme geldi. Geçtiğimiz hafta da Adalet Bakanı boşanma davalarıyla ilgili açıklama yaptı; önce boşanmaların görüleceğini, daha sonra mal ve nafaka davalarının olacağını, boşanmada arabuluculuk getirileceğini anlattı. Bütün bunlar birbirinden ayrı konular ve politikalar değil. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldıktan sonra başlayan bir süreç bu. Neden çıkıldı? ‘Aile yapısını, aile ahlakını bozuyor” denildi. Oysa İstanbul Sözleşmesi toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alıyordu. Kadınların ve erkeklerin eşit olduğunu, çocukların eşit şekilde okutulup büyütülmesi gerektiğini savunuyordu. Şimdi ise aile kavramı üzerinden, “güçlü aile, kutsal aile” söylemleriyle, 2025’in “Aile Yılı” ilan edilmesiyle birlikte, kadınları yok sayan, ikinci plana atan, erkekliği fıtrat olarak korumayı amaçlayan politikalar hayata geçiriliyor. Miras meselesi de toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirecek, kadınların haklarını erkeklere devredecek. Bu, kadına yönelik şiddetin ve cinayetlerin artmasına yol açacaktır” ifadelerini kullandı.
“Güç gösterisine dönüşebilir”
Kadını insan olarak görmeyip, erkeğin hükmettiği bir varlık gibi gören anlayışın, her şeyden mahrum etme hakkını kendinde bulduğunu belirten Osmanoğulları, “Bu kanuna da saldırıdır. Medeni Kanun nettir; miras kadın ve erkek arasında eşit paylaşılır. Bu hutbe Medeni Kanun’u ortadan kaldırmaya yöneliktir ve haddine değildir. Ayrıca bu hutbe, bazı erkekler tarafından ‘Bak, hutbede bile böyle deniyor’ diyerek güç gösterisine dönüştürülebilir. Zaten kadınların yüzde 65’i aile içindeki erkekler tarafından öldürülüyor; kocası, boşandığı veya ayrıldığı erkek, babası, abisi, oğlu… Miras hakkı, kadınların mücadeleyle kazandığı bir haktır. Bu hutbe, kadınları daha fazla şiddete ve ölüme mahkûm eden bir adımdır. Aile yılı politikalarıyla her gün biraz daha kadınların haklarına saldırılıyor. Diyanet’in işi kadın haklarını kısıtlamak değil. Bu ülkede çocuk istismarı yaşanıyor; buna yönelik hutbeler açıklansın. Her gün üç kadın öldürülüyor; buna karşı hutbeler verilsin. Kadınları hedef alan, erkekleri egemen kılan söylemlerden vazgeçilsin” dedi.
Medeni Kanun ve hukuk olduğunu vurgulayan Tülin Osmanoğulları, “Kadınlar olarak biz, gerici ve kanuna aykırı hiçbir şeyi kabul etmeyeceğiz. Erkeklere din adına bu kadar güç ve yetki vermek, her öldürülen kadının sorumluluğunu da hutbeyi hazırlayanların omuzlarına yükler. Çok net söylüyorum; öldürülen her kadının failleri kadar sorumludurlar. Erkeğe ‘kadının üzerinde sonsuz tahakkümün vardır’ mesajını verip bunu camilerde okutmak, cinayetlerin de zeminini hazırlar” diye konuştu.
‘Saldırı zincirine halka’
Önce Kadınlar ve Çocuklar Derneği Başkanı Avukat Müjde Tozbey de hutbede geçen ‘Kişinin kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır’ ifadesinin, kadınların erkeklerle eşit miras hakkını ‘ilahi düzene karşı çıkmak’ gibi gösterdiğini belirterek, “Kadınların en büyük kazanımı, 1926’dan beri yürürlükte olan Medeni Kanun, kadınlara ‘yarım pay’ değil, erkeklerle eşit pay verir. Yani biz, Cumhuriyet’in laik hukuk sistemiyle geçmişin miras ölçüsünü aştık. Diyanet ise bu hakkı, yüzyıllık hukuki ve toplumsal birikimi yok sayarak geri çevirmeye çalışıyor. İktidarın ‘Aile Yılı’ ilanı eşliğinde yürütülen gerici saldırılar, tapu ve miras işlemlerinde arabuluculuk adı altında kadınların mülkiyet hakkını zayıflatmaya yönelmişti. Yine geçtiğimiz gün boşanma davalarını bölerek nafaka ve tazminat haklarını yıllarca sürecek yeni davalara yayma planı da gündeme getirildi. Şimdi ise Diyanet, mirasın yarısıyla yetinmeleri gerektiğini söyleyerek bu saldırı zincirinin bir halkasını daha ekliyor” dedi.
‘Kışkırtıcı söylemlerden vazgeçilmeli’
Kadınların eşit miras hakkının salt bir ekonomik mesele olmadığını dile getiren Önce Kadınlar ve Çocuklar Derneği Başkanı Avukat Müjde Tozbey, “Laik Cumhuriyet’in temelidir. Anayasal haklarımızı yok sayan, yasaların yerine dini hükümleri ikame etmeye kalkışan hiçbir kurum meşru değildir. Diyanet, anayasal sınırlarına çekilmeli; kadınların yaşam ve mülkiyet hakkını tehdit eden bu kışkırtıcı söylemlerden derhal vazgeçmelidir. Miras dahil hiçbir hakkımızdan vazgeçmeyeceğiz; bu gerici kuşatma karşısında eşitlik, laiklik ve kadın özgürlüğü için mücadele etmeye devam edeceğiz” diye konuştu.