İzmir’de kuraklık tehlikesi gün geçtikçe büyüyor. İzmir’e en çok su sağlayan barajların da artık su seviyesi yok denecek kadar azaldı. Öyle ki; kentin en büyük su kaynağı Tahtalı Barajı’nda aktif doluluk oranı yüzde 1,62 olarak ölçüldü. Balçova Barajı yüzde 0, Gördes Barajı yüzde 0, Ürkmez Barajı yüzde 3,70, Güzelhisar Barajı yüzde 45,59 dolulukta. Ekim ayında beklenen yağışın düşmemesi, hem içme suyu hem de tarımsal üretim için tehlike çanlarını çaldırdı.
Kuraklık en çok da kırsal kesim vurdu. Özellikle Seferihisar’ın Gödence Köyü çevresinde üreticiler, su bulmak için kendi sistemlerini kurmaya başladı. Bazı çiftçiler tarlalarına küçük göletler kazarken, bazıları ise tarlalarına açtıkları su kuyularından su çekmeye çalışıyor. Çiftçiler, yağmur suyu hasadıyla çatı oluklarından ve arazi çukurlarından biriktirdikleri sularla zeytin ve üzüm bahçelerini suluyorlar. Ancak bu çabanın da uzun vadeli riskleri var. Uzmanlar kontrolsüz kuyu açımının yer altı su seviyelerini düşürebileceğini, toprağın tuzlanmasına yol açabileceğini belirtiyor.

Özcan Güzel

“Su kuyuları açılıyor”

Seferihisar’ın Gödence Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Satın Alma ve Pazarlama Müdürü Özcan Güzel, çiftçinin yıllardır Gödence’de kendi imkanlarıyla mücadele ederek üretim yapmaya çalıştığının altını çizdi. Köy havzasında Devlet Su İşleri (DSİ)’nin hayata geçirdiği ancak yapımı 30 yıldır süren ve son olarak yüzde 97’si tamamlanan bir gölet oluşturulduğunu kaydeden Güzel, bu göletin üretimdeki su sorununu bir nebze de olsa çözebileceğini söyledi.
Öte yandan uzun yıllardır çiftçilerin kendi kazdıkları su kuyularından, bahçelerinde bulunan havuzlardan veya kendi imkanlarıyla bölgede oluşturdukları göletlerden ürünleri için su temin ettiklerini vurgulayan Güzel, “Bölgemizde daha çok zeytin ve üzün yetiştiriliyor. Bunların dışında farklı ürünler de var ancak çoğunlukla zeytinyağı üzerine bir üretim yapılıyor. Bu üretim için çok uzun yıllardır kendi emeğimizle su bulmaya çalışıyoruz. Daha çok doğal su kaynaklarını kullanıyoruz. Bunun yanında su kuyuları, dolap kuyuları, doğal su kaynakları, kendi imkanlarımızla oluşturduğumuz yağmur sularını topladığımız havuzlar gibi kaynaklardan su ihtiyacımızı karşılamaya çalışıyoruz. Su konusunda ciddi sorunlarımız var. Bunun en güzel örneğini şöyle verebilirim; çocukluğumda evlerimizin önünden oldukça fazla akan su kaynağımızda artık ip gibi incecik bir su akıntısı kaldı. İçme suyunda da benzer sorunları elbette yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
Bu yıl yaz yağmurlarının da toprağı besleyecek şekilde yağmadığını, genel olarak sel şeklinde toprağı yerinden oynatacak şekilde yağan yağmurların toprağa herhangi bir fayda sağlayamadığını belirten Güzel, “Yağmurlar etkili şekilde yağmadığı için toprak alması gereken su verimini alamadı. Bu nedenle yer altı kaynakları da dolmadı. Bu durumun üretime etkisi de oldukça büyük oluyor. Yağan yağmur da bu yüzden ne güldürüyor ne de öldürüyor. Şu anda mevsimsel olarak durgun bir dönemdeyiz” dedi.

“5 yıldır havuz sulaması var”

Köyde yaşayanların evlerinde kullandıkları içme suyu için İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU)’nin oldukça fazla çaba sarf ettiğinin de altını çizen Güzel, “İZSU elinden geleni yapıyor ancak barajlar boş olduğu için ne kadar uğraşılsa da su kesintileri sık yaşanıyor. Bu durum da üreticiyi zor durumda bırakıyor. Vatandaşımız da gerek ürünleri için gerek kendi ihtiyaçları için arazilerine su kuyuları açıyor, kendi imkanlarıyla havuzlar yapıyor. Neredeyse son 5 yıldır bu şekilde bir su kullanımı var” diye konuştu.

“Sera üretimine cesaret edemedik”

Öte yandan bölgede az su isteyen susuz tarım ürünleri üretilmeye çalışıldığını kaydeden Güzel, “Hatta öyle ki seracılık bu bölgede en son tercih edilecek üretim şekli haline geldi. Su kıtlığı üreticilerin sera üretimine olan cesaretini kırdı. Olabildiğince az su isteyen ürünlere yönelmeler başladı. Çünkü maalesef taşıma su ile değirmeni döndürmek oldukça zor” dedi.

Kaynak: Dilek Çakır Durak