Ege Denizi'nin altında, Yunanistan ile Türkiye arasında yer alan denizaltı faylarının, bölgedeki gerilmeyi karşılayarak depremler ürettiğini belirten Sözbilir, özellikle Girit Adası güneyindeki Ege dalma-batma zonunun da etkin olduğunu vurguladı. Bu süreçte, Afrika levhasının Ege levhasının altına yılda 20 mm hızla daldığını ifade etti.

Prof. Dr. Sözbilir, Yunan bilim insanlarının son 10 yılda Ege Denizi altındaki faylarla ilgili yaptıkları araştırmalara da değindi. Yapılan çalışmalarda, Santorini kuzeyinde yer alan Santorini-Amorgos fay sisteminin varlığı ortaya kondu.

Bu fay sisteminin aktif volkanizma ile bağlantılı olabileceği belirtilerek, bölgedeki volkanik patlamaların yakın zamanda yeniden tetiklenebileceği uyarısında bulunuldu.

Son dönemdeki depremler, 1956 yılında Amorgos Adası'nda meydana gelen büyük depremin tekrarını işaret edebilir. 1956 depreminde deniz tabanında 75 kilometre uzunluğunda yüzey kırığı meydana gelirken, yakın adalarda tsunami etkisi görülmüştü. Bu tür büyük sismik olayların bölgedeki tehlikeleri artırabileceği vurgulandı.

Prof. Dr. Sözbilir, Türkiye'nin bu depremlerden etkilenme olasılığının düşük olduğunu belirtti. "Ege Denizi'ndeki bu fay sistemlerinin Türkiye kıyılarına olan uzaklığı 150-200 kilometreyi buluyor," diyen Sözbilir, ancak denizaltı faylarının 7 büyüklüğünde bir deprem üretmesi durumunda, Kuşadası, Bodrum ve Datça kıyılarının tsunami tehlikesi açısından modellenmesi gerektiğini ifade etti.

Sözbilir, bu tür doğal afetlere karşı hazırlıklı olunması gerektiğini, bölgedeki riski azaltmak için önlemler alınması gerektiğini sözlerine ekledi.