İsrail’in 13 Haziran’da gerçekleştirdiği hava saldırısıyla başlayan İran-İsrail savaşı, bölgedeki uzun süredir tırmanan nükleer ve güvenlik krizinin açık çatışmaya dönüşmesini beraberinde getirdi. Peki, İran-İsrail savaşı neden başladı?
İran-İsrail Savaşı Neden Başladı?
2025 yılı, Ortadoğu'da kırılgan dengelerin savaş eşiğine geldiği bir dönüm noktası oldu. İsrail’in İran’a yönelik doğrudan askeri müdahalesiyle başlayan sıcak çatışma, iki ülke arasındaki uzun süredir devam eden örtülü gerilimin açık savaşa dönüşmesini beraberinde getirdi. Savaşın fitilini ateşleyen gelişmeler, sadece bölgesel değil, küresel düzeyde sonuçlar doğurabilecek nitelikte.
1. Saldırının Başlangıcı: “Rising Lion Operasyonu”
İsrail, 13 Haziran 2025 sabahı saat 04:00 sularında “Operation Rising Lion” kod adıyla İran’a karşı çok yönlü bir askeri harekât başlattı. Hedefler arasında İran’ın Natanz’daki nükleer tesisi, İsfahan’daki araştırma laboratuvarları, Devrim Muhafızları komutanlık merkezleri ve bazı hava savunma altyapıları yer aldı. Operasyon, İran’ın nükleer programının askeri boyuta ulaştığı iddialarının ardından “önleyici saldırı” gerekçesiyle yürütüldü.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, operasyonu “varoluşsal bir zorunluluk” olarak tanımladı ve “İran’ın nükleer silaha ulaşması durumunda yalnızca İsrail’in değil, bölgedeki tüm istikrarın çökeceğini” iddia etti.
2. İran’ın Yanıtı: Misilleme ve Dron Saldırıları
İsrail’in saldırılarına İran’dan yanıt gecikmedi. “Doğru Vaad 3” kod adı verilen karşı operasyon kapsamında, İran aynı gün içerisinde 100’ün üzerinde balistik füze ve insansız hava aracıyla İsrail topraklarını hedef aldı. Tel Aviv, Hayfa ve Negev çevresindeki stratejik üsler vuruldu. İran, saldırılarla yalnızca İsrail’e değil, bölgedeki ABD üslerine de gözdağı vermiş oldu.
İran Genelkurmay Başkanı, “Bu saldırı sadece bir uyarıdır, devamı gelir” diyerek bölgedeki tansiyonu daha da yükseltti.
3. Zemin Hazırlayan Unsurlar: Sessiz Savaşın Yükselen Gerilimi
İran-İsrail savaşının aniden patlak vermesi sürpriz gibi görünse de, bu gerilim uzun süredir tırmanmaktaydı. İşte temel nedenler:
Nükleer Tehdit Algısı: İran’ın uranyum zenginleştirme sürecinde %90 saflık seviyesine ulaştığı iddiası, İsrail tarafından “kırmızı çizgi” olarak görüldü. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın uyarılarına rağmen İran’ın programı durdurmaması, müdahaleyi kaçınılmaz kıldı.
Vekil Güçler Üzerinden Yıpratma Savaşı: İran’ın Hizbullah, Hamas, Ensarullah gibi gruplara verdiği açık destek, İsrail açısından sürekli bir güvenlik tehdidi olarak algılandı. Bu vekil aktörler üzerinden yürütülen “örtülü savaş”, doğrudan çatışmaya dönüşmüş oldu.
İsrail’in Rejimi Hedefleme Korkusu: Tahran yönetimi, İsrail’in yalnızca nükleer programı değil, rejimi hedef alan bir strateji izlediğini öne sürdü. Bu algı, misillemeleri daha sert hale getirdi.
4. Uluslararası Tepkiler ve Stratejik Riskler
Savaşın bölgesel bir krizden küresel bir güvenlik tehdidine dönüşmesi, büyük güçleri harekete geçirdi:
ABD'nin Rolü: Washington, İsrail’in saldırı kararını önceden biliyor ve dolaylı olarak destekliyordu. CENTCOM birlikleri bölgede teyakkuz hâline geçirildi. Ancak Biden yönetimi doğrudan müdahale etmeme yönünde temkinli bir çizgi izliyor.
BM ve G7’den Çağrılar: Birleşmiş Milletler acil toplantıya çağrıldı. G7 ülkeleri diplomatik çözüm çağrısı yaparken, enerji piyasalarındaki sert dalgalanmalar küresel endişeyi artırdı.