Anadolu’nun köklü el sanatlarından biri olan ahşap oymacılığı, son yıllarda emeklilerin ilgisiyle yeniden hayat buluyor. Sabır, dikkat ve el becerisi gerektiren bu geleneksel sanat, geçmişte camilerden konaklara kadar pek çok mimari yapının süslemelerinde önemli bir yere sahipti. Günümüzde ise büyük şehirlerin gürültüsünden uzaklaşmak, stresle başa çıkmak ve üretmenin verdiği huzuru yeniden keşfetmek isteyen emekliler, bu sanata yönelerek kültürel mirası yaşatıyor. Yaklaşık 40 yıldır ahşap oymacılığıyla uğraşan Aşir Güler (50), mesleğe babasının yönlendirmesiyle 7 yaşında başladığını belirtiyor. Kendisini “geleneği yaşatmaya adanmış bir usta” olarak tanımlayan Güler, bu sanatı geleceğe taşımak için büyük bir çaba harcadığını vurguluyor: “Oymacılık sanatı günümüzde kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerden biri. Artık bu işi yapan çok az insan kaldı. Benim en büyük hedefim, bu geleneği yeniden canlandırmak. Yıllar içinde açtığımız kurslarla yüzlerce insanı bu sanatla tanıştırdık. Şimdi yeni ustalar yetişiyor.” Kendi atölyesinde 300’e yakın kursiyer yetiştirdiğini ifade eden Güler, ahşapla çalışmanın yalnızca bir zanaat değil, aynı zamanda insan ruhuna iyi gelen bir terapi olduğunu söylüyor: “Ahşapla çalışmak insanı şehir hayatının karmaşasından uzaklaştırıyor. Bu iş insanın ruhuna dokunuyor, dinginleştiriyor. Çünkü doğal bir malzemeyle temas halindesiniz; elinizle işliyor, sesini duyuyor, kokusunu hissediyorsunuz.”
“Ahşap Oymacılığı Bir Terapi Gibi”
Ahşap oymacılığıyla iki yıldır uğraşan emekli Seda Güldoğan (51), bu sanatın kendisi için bir hobi olmanın çok ötesine geçtiğini belirtiyor. “Çocuklar evden gidince hayatımda bir boşluk oluşmuştu. Ahşap oymacılığı bana hem üretme duygusunu hem de huzuru yeniden kazandırdı. Oyarken sadece ahşabın içinden çıkarmak istediğiniz şekle odaklanıyorsunuz. Dış dünyadan tamamen soyutlanıyorsunuz. Bu yönüyle adeta terapisttik bir etkisi var.” “Her vuruşta geçmişi ya da geleceği değil, sadece o anı hissediyorsunuz. Bu yüzden bu sanat, hem sabrı hem de huzuru öğretiyor.”
“Bir Hobiden Fazlası, Ruhun Yeniden Keşfi”
Ahşap oymacılığına merakla başlayan emekli Özgür Özaksu (53) ise, bu sanatın kendisi için zamanla bir tutkuya dönüştüğünü söylüyor: “Oyma kapı yapma hevesiyle başladım ama işin derinliği bambaşka. Her motifin, her ağacın farklı bir karakteri var. Elektriğin olmadığı dönemde gaz lambasıyla çalışan ustaların izinden gitmek büyük bir keyif. Bu işin zor olmadığını, sadece istemenin yeterli olduğunu anladım.” Özaksu, modern hayatın insanları doğadan kopardığını belirterek, ahşap oymacılığının teknoloji bağımlılığına bir panzehir olduğunu ifade ediyor: “Televizyon, telefon ve sosyal medya zamanımızı çalıyor. Ama ahşapla çalışırken ruhunuz dinleniyor, zaman yavaşlıyor. Bu, gerçekten bir hobiden çok daha fazlası; bir içsel keşif.”
Kültürel Miras Yeniden Canlanıyor
Ahşap oymacılığı, Anadolu’nun estetik hafızasında derin izler taşıyan bir sanat. Bugün küçük atölyelerde, belediye kurslarında ve kişisel girişimlerle yeniden hayat bulması, kültürel sürekliliğin yeniden tesis edilmesi açısından büyük önem taşıyor. Usta-çırak geleneğinin modern biçimlerle buluştuğu bu süreçte, ahşap oymacılığı yalnızca geçmişi değil, geleceği de şekillendiriyor. Emekliler için bir uğraş, gençler içinse bir meslek kapısı hâline gelen bu sanat, sessiz ama güçlü bir dönüşümün temsilcisi olarak yeniden doğuyor.