İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde Grev Yedinci Gününde: Başkan Tugay’dan Açıklama

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan 23 bin işçinin katıldığı grev yedinci gününe girdi. Grevi yürüten Genel-İş Sendikası ile belediye arasında yapılan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri 3 Haziran 2025 tarihinde yeniden gerçekleştirilse de taraflar arasında uzlaşma sağlanamadı.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, ikinci görüşme sonrası kamuoyuna yönelik detaylı bir açıklama yaptı. Tugay, sendika temsilcileriyle görüştüğünü ve belediyenin ekonomik koşulları dahilinde en yüksek teklifi sunduklarını belirtti. İlk altı ay için yüzde 30, ikinci altı ay için ise yüzde 19 zam oranı teklif ettiklerini söyleyen Tugay, yan hakların da korunarak geliştirilmesi yönünde adım atıldığını ifade etti.

Ancak pazarlık sürecinin kendisini rahatsız ettiğini dile getiren Tugay, belediyenin imkanlarının zorlandığını ve teklif edilen rakamların birçok belediyenin üzerinde olduğunu vurguladı. Sendikanın siyasi amaçlar güttüğünü öne süren Tugay, “Bu konu siyasete malzeme edilmeye çalışılıyor” diyerek sendika yöneticilerinin siyasi çıkarlar doğrultusunda hareket ettiğini iddia etti.

Belediye bütçesinin halkın parası olduğunu vurgulayan Tugay, “Sadece 1000 TL’lik artış ayda 23 milyon TL ek yük getiriyor. 3000 TL artış ise yıllık 828 milyon TL’ye denk geliyor” ifadelerini kullandı. Görüşmelerin artık bu sendika temsilcileriyle sürdürülemeyeceğini belirten Tugay, “Benim açımdan bu kişilerle görüşme yolu kapanmıştır” dedi.

Başkan Tugay, şu açıklamayı yaptı:

Saat 12’ye geliyor. Ben de Ankara’dan döndüm. Sendika temsilcisi arkadaşlar benimle görüşmek istediklerini söylediler, görüştük. Daha önce konuştuğumuz rakamlar üzerinde anlaşmaya çalışıyoruz. İlk 6 ay için yüzde 30, ikinci 6 ay yani 1 Temmuz’dan itibaren geçerli olacak şekilde yüzde 19 artış oranı teklif ettik. İkinci 6 ay için enflasyon oranını yüzde 17 olarak tahmin ediyoruz ve bunun üzerine 2 puan ekledik. Yan haklarda da işe devam primi ve rapor primi dışında diğer yan haklar geliştirilerek korundu. Size daha önce telaffuz ettiğim rakamların da üzerine çıkmış olduk.

Açıkçası artık maruz kaldığım pazarlıktan rahatsızım. Günlerdir İzBB’nin içinde bulunduğu, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik şartları anlatmaya çalışıyorum. Arkamızda da İzmir halkı “Belediyeyi sıkıntıya sokacak anlaşmaya imza atma” diyor.

DİSK Ege Bölge Temsilcisi, sendika yöneticileri, hatta DİSK’in ve Genel-İş’in en üst düzey yöneticileri siyaset kokan laflar ediyorlar. Bu konu siyasete malzeme edilmeye çalışılıyor. Açıkçası kimin ne kadar siyasi niyetlerle işe dahil olduğunu çözemedim. Şube başkanlarından birisi bizim kurultay delegemiz, Ege Bölge Başkanı’nın milletvekili adayı olmayı planladığını bildiğimiz arkadaşımız.

Ben kendi pozisyonuma baktığımda siyaset yapmadığıma eminim. Amacım siyaset yapmak değil, belediyeyi yönetmek. Belediyeyi yönetirken sorumluluğum İzmir halkına karşı. Bu sorumlulukla hareket etmeye çalışıyorum. Şehrin hizmete ve bütçe ayrılmasına ihtiyacı var. Bunun yanında bizim hizmetimizde yardımcı olan arkadaşlarımızın ücretlerinin düzenli ödenmesine ihtiyacı var. Bu denklemde her şeyin yerine oturması için bütçenin zorlanabileceği bir limit var. Biz zaten zorlayabileceğimiz kadar zorladık.

Bu konuştuğumuz rakamlar, ödeme açısından bize zorluk çıkarabilecek rakamlar. Sadece 1.000 TL artış yapsak, 23 bin kişi için aylık 23 milyon, yıllık 276 milyon TL. 2.000 TL artış yapsak ayda 46 milyon, 12 ayda 552 milyon TL para gerekiyor. Çok küçük rakamlar olarak görülebilir. 3.000 TL artış yapsak… İnsanlara kolay geliyor ama ayda 69 milyon TL, yılda 828 milyon TL.

Bu para kimin parası? Bu para benim param değil, halkın parası. Bu para İzmir halkının ödediği vergilerden belediyeye gelen para. Bu parayı küçümsemeye kimsenin hakkı yok. Bu rakamları gecenin bu saatine kadar kurban pazarlığı yapar gibi… Üç aşağı beş yukarı diyerek pazarlık konusu yapmaya gerek yok.

Sendikadan beklediğimiz şey; kurumun içindeki şartları, Türkiye’nin şartlarını görmesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni yıpratmaması, halkı sıkıntıya sokmamasıdır. Anlayışlı bir şekilde toplu iş sözleşmesi imzalanarak bu konu bitmeli.

Ben bu akşam sadece pazarlığın başka boyutu ile muhatap olan insanlar gördüm, çözüm arayışında olan insanlar görmedim. Bana Türkiye’nin, İzmir’in ve bu ülkede yaşayan diğer insanların halinden anlayacak insanlar lazım. Beni anlamalarını istemiyorum ama bu halkı, kurumu, ülkeyi anlamak zorundalar.

Böyle bir şey yok; burada mal alıp satmıyoruz. Belediye bütçesini en doğru, adaletli şekilde nasıl kullanırız onu konuşuyoruz. En acı gelen şu: önerdiğimiz rakamları gerçekten hiçbir sendikanın imzalamadığı rakamlar. DİSK de Genel-İş de başka bir sendika da böyle rakamlar imzalamadı.

Biz karşımızda sadece değişik niyetleri olan, sendikal anlaşma dışında niyetleri olan, adeta iktidar ve güç mücadelesi veren gruplar görüyoruz. Kamuoyuna yansıyan siyasi açıklamalar herkesin malumu ama ben belediye başkanı olarak hepsini reddediyorum.

Ben halkımıza hizmet etmeye çalışıyorum. O hizmeti yapamadıktan sonra sendikacı arkadaşlarımızın gönlünü yapmışız hiçbir anlamı yok. Bu durum çok dramatik. Arkadaşlarımız bütün günlerini, saatlerini görüşmelere ayırıyorlar. Bana bugün “anlaşabiliriz” dediler ama karşımda sürekli anlaşmayı zora sokmak için bir şeyler söyleyen bir grup gördüm.

Bu durumu önce İzBB çalışanı olan, bu arkadaşlardan anlayışlı bir sonuç bekleyen ve işinin başına geçmeyi bekleyen çalışanlarımıza havale ediyorum. Onların bunu doğru değerlendirmesini bekliyorum. Sonra İzmir halkının takdirine havale ediyorum.

Eğer diyorlarsa ki “yaptıkları doğru”, lütfen gelsin birisi bana söylesin. Bu ücretleri Türkiye’de kimse almıyor. Sadece anlaşmak için sorun bitsin diye üzerimize düşeni yaptık. Ben görüşmeye devam etmek isterim ama benim açımdan bu kişiler ile görüşme yolu kapanmıştır. Bu anlayışla görüşmemiz mümkün değildir.

Kaynak: Haber Merkezi