İzmir, kuraklık ve susuzluk tehdidinin tarımsal üretim üzerindeki etkilerini en yoğun hisseden kentlerden biri haline geldi. Yıllık yağış miktarındaki azalma ve artan sıcaklıklar, bölgenin tarım desenini tehdit ederken, özellikle coğrafi işaretli ürünlerin sürdürülebilirliği konusunda alarm veriyor. İzmir Ticaret Borsası (İTB) bu tehditlere karşı sürdürülebilir üretim ve su verimliliği temelli önlemler alınması gerektiğini vurguluyor. 

İTB Yönetim Kurulu Başkanı-Işınsu Kestelli

45 işaretli ürün

İzmir’in, bereketli toprakları ve ılıman iklimi sayesinde tarih boyunca Anadolu’nun önde gelen tarımsal üretim merkezlerinden biri olmayı başarmış kadim bir coğrafya olduğunu belirten İzmir Ticaret Borsası (İTB) Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, “Bu köklü miras sayesinde, ilimizde, 18’i menşei işaret, 27’si mahreç işaret olmak üzere toplamda 45 ürün coğrafi işaret tescili ile taçlanmış durumda. Ege Pamuğu, Ege İnciri, Ege Sultani Üzümü, Urla Sakız Enginarı, Çeşme Kavunu, İzmir Gevreği, Bergama Kozak Çam Fıstığı, Bornova Misket Üzümü, Gümüldür Mandalinası, Kemalpaşa Kirazı, İzmir Kumrusu ve İzmir Lokması gibi coğrafi işaretli özgün ürünlerimiz yalnızca üreticiye ekonomik katkı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda yüzyıllardır aktarılan geleneksel üretim bilgisini ve kültürel mirası da koruyarak gelecek kuşaklara taşıyor. Coğrafi işaretli ürünler, ait oldukları bölgeyi birer marka hikâyesine dönüştürerek agro turizmi canlandırırken; yerel üretimi teşvik eden, katma değeri yüksek, çevreye duyarlı bir ekonomik modelin de temelini oluşturuyor” diye konuştu.

‘Özelliğini yitirebilir’

Geldiğimiz noktada iklim krizinin önemli bir risk olarak karşılarına çıktığını vurgulayan Kestelli, “İzmir’in güçlü tarımsal üretim deseni, iklim krizinin her yıl biraz daha ağırlaşan etkileriyle sınanıyor. Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) yüksek emisyon senaryosuna göre, 2050’ye dek bölgemizdeki ortalama sıcaklık 2,7 derece artacak, yıllık yağış miktarı 250-300 mm azalacak ve tarımsal kuraklık sıklığı yüzde 37 oranında yükselecek. Böylesine bir tablonun üretim deseni üzerinde ekonomik, sosyal ve çevresel zararlar yaratacağı aşikâr. Su kıtlığı ve kuraklık bazı ürünlerin üretiminin sürdürülemez hale gelmesine neden olabilir. Bu durum uzun yıllardır aynı bölgede yetiştirilen coğrafi işaretli ürünler için de geçerli. Değişen şartlar coğrafi işaretli tarım ürünün onu ayrıcalıklı kılan karakteristik özelliklerini yitirmesine sebebiyet verebilir” ifadelerini kullandı. 

‘Teknolojiyi kullanmalıyız’

Bu dönemde hem üretim hem de çevresel dayanıklılık açısından yeni bir tarımsal vizyon benimsenmesinin şart olduğunu belirten Işınsu Kestelli, “Akıllı sulama sistemleri, toprak nem sensörleri ve dijital su izleme teknolojileri ile su kullanımını optimize ederek mevcut kaynakları daha verimli kullanabiliriz. İklim stresine dayanıklı türlerle tarımsal çeşitliliği destekleyerek üretim desenimizin iklim krizine uyumunu kolaylaştırabiliriz. Borsa olarak geliştirdiğimiz, İzmir Tarım Teknoloji Merkezi’nin bu alanda yaşanabilecek sorunlara akıl, bilim ve teknoloji odaklı çözümler üreteceğini düşünüyorum. Bize özgü sorunların ithal teknolojilerle değil ancak bize özel çalışmalarla aşılabileceğine inanıyorum” dedi. Sorunun en etkin çözüm yolunun Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Planlı Üretim Modeli olduğunu belirten Kestelli, “Su ihtiyacının önceden planlanmasına, alternatif ürünlerin devreye alınmasına ve su kullanımının maksimum verimlilikle yönetilmesine imkân tanıyan bu model, Ege’nin coğrafi işaretli ürünlerinin sürdürülebilirliğini güvence altında tutmak için önemli bir vizyon ortaya koyuyor. Bu modelin kararlılıkla uygulanması ve yaşanacak gelişmelere göre revize edilerek sürdürülmesi gerek” şeklinde konuştu.

‘Geleceğe aktarılmalı’

İzmir Ticaret Borsası (İTB) olarak kentin tarım mirasının korunması, katma değere dönüştürülmesi ve gelecek nesillere aktarılması amacıyla coğrafi işaretler alanında çok yönlü çalışmalar yürüttüklerini ifade eden İTB Başkanı Işınsu Kestelli şöyle konuştu: “Yerel ürünlerimizi yalnızca birer tarım ürünü değil; kültürel ve ekonomik değere sahip markalar olarak değerlendirip üretimin her aşamasında kalite, sürdürülebilirlik ve izlenebilirlik ilkelerini esas alıyoruz. Bu kapsamda, 2002’de başlattığımız çalışmalar neticesinde Ege Pamuğu, Ege Sultani Üzümü, Ege İnciri ve Urla Sakız Enginarı adıyla coğrafi işaret tescillerini aldık ve bu dört ürünün korunmasına vesile olduk. Aynı kararlılıkla, Urla Sakız Enginar’ının Avrupa Birliği coğrafi işaret tesciline yönelik süreci yürütüyoruz. Ürünün sadece ulusal düzeyde değil, uluslararası düzeyde de korunmasını ve pazardaki bilinirliğinin artırılmasını hedefliyoruz.”

Kaynak: Filiz Erol