Ekonomik kriz derinleşirken İzmir’de borçluluk tarihi seviyelere ulaştı. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin 2025 Ağustos verilerine göre, kentte bankalara olan toplam borç bir yılda yüzde 50 artarak 362 milyar 110 milyon TL’ye yükseldi. Kişi başına düşen ortalama borç 102 bin TL olurken, bu tutar geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık 30 bin TL arttı. İzmirlilerin borç yükünün neredeyse yarısını oluşturan kredi kartı borçları ise yüzde 68 artışla 181 milyar 300 milyon TL’ye çıktı. Artan enflasyon, düşük ücretler ve geçim sıkıntısı, kentte her geçen gün daha fazla vatandaşı bankalara borçlandırıyor. Üstelik bu tablo, gelirle borç arasındaki makasın ne kadar açıldığını da gözler önüne seriyor. Bugün bir İzmirlinin ortalama borcunu kapatabilmesi için yaklaşık 5 asgari ücrete denk gelen bir gelire ihtiyacı var. Başka bir ifadeyle, kentte bir yurttaş hiç harcama yapmadan beş ay çalışsa dahi, ancak mevcut borcunu sıfırlayabiliyor.

Osman Sirkeci-2

‘Olmayan parayı harcıyor’

İzmir’in, Türkiye’nin en çok borçla yaşayan ili haline geldiğini belirten Ekonomist Dr. Osman Sirkeci, Ağustos ayı itibarıyla kentte kişi başına düşen borç miktarının 102 bin lirayı bulduğunu aktardı. Sirkeci, “Bu rakam, bir İzmirlinin borcunu kapatabilmesi için yaklaşık 5 asgari ücret kazanması gerektiği anlamına geliyor. Kentte yaşamın pahalılaşmasıyla birlikte hemen her kesim gelirini aşan bir yaşam döngüsünün içinde. Emekli, öğrenci, memur ya da işçi fark etmiyor; İzmir’de yaşayan pek çok kişi artık bugünün ihtiyaçlarını, henüz eline gelmemiş olan yarının kazancıyla karşılıyor” dedi. Uzun yıllar emekli kenti olarak anılan İzmir’in, aynı zamanda yüz binlerce öğrencinin ve çalışan nüfusun bir arada yaşadığı büyük bir kent olduğunu hatırlatan Sirkeci, “Ancak düzenli gelire sahip olan kesim bile artık kazancını ay sonuna yetiştiremiyor. Maaşını daha cebine almadan kredi kartı ödemelerine, faturalarına, taksitlerine ayırmak zorunda kalan İzmirliler, sokakta, pazarda, kafede, markette kredi kartı kullanıyor. Zaten bu yüzden sırf kredi kartına olan borç 181 milyar lirayı geçmiş durumda” diye konuştu.

‘Temel gıdaya yetmiyor’

Emeklilerin 15–20 bin liralık maaşlarla yaşamaya çalıştığını vurgulayan Dr. Sirkeci, “Ancak bu para, kira, fatura ve temel gıdaya bile yetmiyor. Pazara çıkan birçok emekli, ‘200 lirayla çıktım, bir poşetle geri döndüm’ diyerek çaresizliğini dile getiriyor. Öğrenciler de aynı durumda; burslar ve aileden gelen destekler ayın ortasını bile bulmadan bitiyor. İşsiz gençlerse çoğu zaman anne-babadan, dede-nine elinden harçlık alarak ayakta kalmaya çalışıyor. Borçlanmanın nedeni yatırım ya da birikim değil. İzmir’de alınan kredilerin büyük kısmı gıda, kira, giyim, ulaşım ve günlük ihtiyaçlara gidiyor. Yani kentin ekonomisi artık üretimden çok, gelecek gelirlerin peşin harcanması üzerine kurulu bir dengeye dönüştü” diye konuştu. Birçok İzmirli için kredi kartının, artık bir ödeme aracı değil, bir yaşam desteği olduğunu aktaran Dr. Osman Sirkeci, “Günlük hayatın en sıradan ihtiyaçları bile borçla karşılanıyor. Kentteki dayanışma kültürü ise bu tabloyu bir nebze hafifletiyor; aile içinde, akrabalar arasında, hatta arkadaş çevrelerinde küçük borç alışverişleri adeta yeni bir geçim biçimi haline gelmiş durumda” ifadelerini kullandı.

Nesibe Gencer-3

‘Kurtarıcı olarak görüyor’

Alım gücünün dibe vurduğunu belirten İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği Başkanı Nesibe Gencer, “Vatandaş artık kredi kartını, kurtarıcı olarak görüyor. Ancak bu tablo, aslında büyük bir ekonomik çöküşün habercisi. Genel-İş Araştırma Dairesi’nin (EMAR) hazırladığı “Türkiye’de Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk Raporu”, yaşanan krizin yurttaşlar ve emekçiler üzerindeki ağır etkilerini çarpıcı verilerle ortaya koyuyor. Rapora göre 22 bin 104 lira olan asgari ücret, Ağustos ayında belirlenen 26 bin 149 liralık açlık sınırının dahi altında. Yani çalışan milyonlar, açlık sınırının gerisinde bir yaşam mücadelesi veriyor. Türkiye’de her 10 kişiden 2’si yoksul. En az 17 milyon 821 bin yurttaş, en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor” ifadelerini kullandı. Gelir eşitsizliğinde Türkiye’nin Avrupa’da ilk sırada olduğunu dile getiren Gencer sözlerini şöyle sürdürdü: “En zengin yüzde 20’lik kesim, en yoksul yüzde 20’nin gelirinin yaklaşık dokuz katını elde ediyor. Borçluluk oranları ise hızla artıyor. Halkın yüzde 58’i borçlu hale gelirken, son 16 yılda enflasyon 5 kat, gıda enflasyonu ise 9 kat arttı. Çalışan her 10 kişiden biri yoksul durumda. Yaklaşık 7,4 milyon çocuk yoksulluğun pençesinde yaşamaya çalışıyor. Bu sömürü düzeni son bulmadıkça, doğa da, emekçiler de, toplum da zarar görmeye devam edecektir. Bu düzen değişmeden hiçbirimiz mutlu olamayız.”

Kaynak: Filiz Erol