"Mürted" kavramı, son yıllarda sıklıkla tartışılan ve üzerinde durulan bir konu haline geldi. Müslüman topluluklarda dini inançları terk eden veya değiştiren kişiler için kullanılan bu terim, toplumsal dinamiklerde nasıl bir yer tutuyor? İnsanların neden mürted olabileceği ve bu durumun toplumsal boyutta nasıl yankı uyandırdığı, bu yazıda detaylı bir şekilde ele alınacak.

Mürted nedir?

Arapça kökenli bir kelime olan mürted, Türkçede fazla kullanılmasa da köklü bir geçmişe sahiptir. Günümüzde bu kelimenin yerine daha çok "kafir" sözcüğü tercih edilmektedir. Ancak, dini kaynaklarda, bazı eserlerde ve çeşitli yazılı metinlerde mürted kelimesi sıkça karşımıza çıkar.

Mürted kelimesi, İslam dinini terk eden, reddeden anlamında kullanılır. Gerekli olduğu durumlarda bu kelimeyi gündelik hayatta da kullanabilirsiniz. Ayrıca farklı eserlerde ve kaynaklarda karşılaştığınızda, kelimenin anlamını bilmek cümleyi daha iyi anlamanızı sağlar.

İnsan nasıl mürted olur?

İslam'dan çıkış, bir Müslümanın düşünce, söz veya eylem yoluyla İslam'ı terk etmesidir. Bu kişilere mürted denir. İslam'ı terk edenler, sadece başka bir dine geçenler veya dini tamamen bırakanlar değil, aynı zamanda küfür, sapkınlık veya inançsızlık gibi İslam'ın "temel bir inancını" inkâr eden kişiler de dahildir.

Klasik İslam hukuku, tövbe etmeyi reddedenlerin ölüm cezasına çarptırılmasını öngörür. Ancak, bu cezanın uygulanıp uygulanmayacağı ve tanımı konusunda İslam alimleri arasında görüş ayrılıkları vardır. Bu cezalandırma, evrensel insan hakları savunucuları tarafından şiddetle eleştirilmektedir.

2014 itibarıyla, on üç Müslüman çoğunluklu ülkede İslam'dan çıkmanın ölümle cezalandırıldığı ve hapis, para cezası veya çocuk velayetinin kaybı gibi çeşitli cezaların uygulandığı bilinmektedir.

1985 ile 2006 yılları arasında, irtidat nedeniyle dört kişi resmi olarak idam edildi, ancak mürtedler hapis, evliliklerin iptali, miras haklarının kaybı gibi yasal cezalarla ve yargısız infazlarla da karşı karşıya kaldılar. Bu cinayetler genellikle "tekfirci" gruplar (El-Kaide, IŞİD, GIA ve Taliban) tarafından gerçekleştirildi.

19. yüzyılın sonlarına kadar, Sünni ve Şii hukukçuların çoğu, yetişkin erkekler için İslam'dan çıkmanın büyük bir günah olduğunu ve bir süre tövbe etme fırsatı tanındıktan sonra ölüm cezası gerektiren bir suç ve ihanet eylemi olduğunu düşünüyorlardı. Ancak, İslam'ı kabul etmeye zorlananlar veya korkudan irtidat edenler ya da tövbe edenler için muafiyet tanınabiliyordu. Ayrıca, erken dönem İslam hukukçuları, bu cezanın uygulanmasını sınırlamak için belirli yasal standartlar geliştirdiler.
Klasik İslam hukukuna göre, bir mürtedin öldürülebilmesi için iki adil Müslüman görgü tanığı olması veya mürtedin itiraf etmesi gerekmekteydi. Hukukçular, ölüm cezasının uygulanmasında hâkimlerin irtidat kanununu farklı şekillerde yorumlamalarına izin verdiler ve bu yorumlar zaman zaman yumuşak, zaman zaman katı olabilirdi. 19. yüzyılın sonlarından itibaren, irtidata yönelik yasal cezalar büyük ölçüde kullanım dışı kaldı.

Günümüzde, Müslüman dünyasında idam cezasına verilen destek, Afganistan'da %78'den Kazakistan'da %1'den azına kadar değişmektedir. Bazı görüşler, cezanın ölümden daha hafif olması gerektiğini, Allah'a bırakılması gerektiğini veya sadece aleni itaatsizlik ve fitne durumlarında uygulanması gerektiğini savunur. İslam'ın laik eleştirmenleri, irtidat için ölüm veya diğer cezaların inanç ve vicdan özgürlüğünün ihlali olduğunu ileri sürmektedir.

Kaynak: HABER MERKEZİ