Kardelen BUĞDAY – ÖZEL HABER
17-18 Haziran tarihlerinde yapılan ve geçtiğimiz günlerde sonuçları açıklanan Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonrasında, üniversite adayı gençleri ve aileleri tercih dönemi heyecanı sardı. Sonuçların açıklanmasının ardından ülke genelinde puan ve başarı sıralamaları gençlerin gündemini oluştururken üniversite sıralarını doldurmak isteyen gençler hayallerindeki okul ve meslek için araştırmalara başladı.
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Bayram Ersoy tarafından yapılan açıklamada tercih döneminin yarın (27 Temmuz) başlayacağı ve 8 Ağustos’a kadar süreceği belirtildi. Tercih döneminde izlenmesi gerekilen yollar uzman rehberler ve eğitimciler tarafından açıklanırken bu süreçte gençlerin ve ailelerin yaşadığı kaygı ve heyecana karşı neler yapılması gerektiği merak konusu oldu. Klinik Psikolog Sevi Gizem Zeybek, sınav sürecinin ardından gençler için yeni bir maratonun başladığını belirtti. Gençlerin bu dönem yoğun olarak yaşadığı duygu durumları hakkında bilgi veren Zeybek, sınava giren adayların elde ettiği puan ile geleceklerini nasıl kurtarabileceğini sorduklarını belirtti. Zeybek yaşanan sürecin kaygı barındırdığını ekleyerek, “Bu çaba elbet de çok yoğun bir kaygı barındırıyor. Gençler için hem çok heyecanlı hem de çok kaygılı bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Beklediği puanı elde edilememiş öğrencilerde ise hayal kırıklığı hakim” dedi.
Kaygının hayatımızı esir almasını ve bizi yönetmesini engellemek gerekir
Gençlerin bu dönem yaşadıkları stres ve kaygı ile nasıl baş etmeleri konusunda tavsiyelerde bulunan Sevi Gizem Zeybek, “Öncelikle bu duyguların da doğal olduğunu fark etmeleri gerekir. Kaygı gibi zorlayıcı duyguların da hayatımızda bir işlevi vardır. Gençler için üniversite tercihleri geleceklerini inşa etme sürecinde çok kritik bir dönemeç. Böylesi önemli bir noktada biraz kaygılı olmak bizleri temkinli olmamız ve doğru yola sapmamız konusunda destekleyebilir. Ancak kaygının hayatımızı esir almasını ve bizi yönetmesini engellemek gerekir. Bunun için de gençlerin hayatlarındaki olumlu duygulara da yer vermeleri, geçmiş başarılarını hatırlamaları ve gelecekle ilgili hayallerine tutunmaları iyi gelebilir. Elbette sosyal çevre desteği, özellikle arkadaşlarla yapılan paylaşımlar çok rahatlatıcı olabilir. Bir de böylesi önemli bir dönemde gençlerin kendilerini yalnız hissetmemeleri için eğitimcilerin gereken desteği göstermeleri ve gençlerin ihtiyaçlarını gözeterek sağlıklı yönlendirmelerde bulunmaları oldukça önemlidir” ifadelerini kullandı.
Ailelerde tercihler esnasında “garanti mesleğe” yönlendirme yatkınlığı olabiliyor
Tercih döneminde ailelerin de yaşadığı kaygı ve yönlendirmelerin gençler üzerindeki etkilerine değinen Zeybek, “Gençler için olduğu kadar aileler için de oldukça stresli bir dönem aslında tercih dönemi. Yalnızca tercih dönemi değil, öncesindeki bir yıllık sınava hazırlık süreci de hem genci hem aileyi oldukça yoğun bir stres altına sokuyor. Burada en az bir yıllık bir stresten söz ediyoruz, sınav sonuçlarının açıklanmasının ardından aileler bu stresi çocuklarına daha fazla yansıtıyor olabilirler. Burada ailelerin öncelikle kendi streslerini fark etmeleri ve çocuklarına yansıtmamak için neye ihtiyaç duyduklarını keşfetmeleri gerekir. Diğer bir yandan içinde bulunulan ekonomik ve politik atmosfer de ailelerin ve gençlerin stresini katmerliyor” cümlelerini kullandı. “Son yıllarda gelecek kaygısı hiç olmadığı kadar artmış durumda” diyen Zeybek şöyle devam etti: “Ailelerde tercihler esnasında “garanti mesleğe” yönlendirme yatkınlığı olabiliyor. Ancak günümüzde iş bulma garantisi olan böyle bir meslekten söz etmek güç. Tüm meslek gruplarında yoğun bir rekabetle karşı karşıyayız. Bu nedenle ailelerin çocuklarını “iyi para getiren” mesleklere değil çocuğun yatkınlıklarıyla uyumlu, keyif alabileceği ve kendini geliştirebileceği bir mesleğe yönlendirmesinde fayda var. Özetle ailelerin tercih döneminde çocuklarına ekstra bir stres faktörü yaratmaması ve onların kendi ilgim ve meraklarına yönlenebilmeleri için gerekli destekleyici ortamı sunması gerekir diyebiliriz.”
Tercih döneminde gençlerin idealist mi yoksa realist mi davranmaları konusunda tavsiyelerde bulunan Zeybek, ailelere de realist bakış açısında sahip olmanın karamsar düşünceleri empoze etmemek olduğunu belirterek, “Elbette realist olmamak bir kandırmaca olur. Üniversiteye geçecek gençler artık yetişkinliğe adım atmış durumdalar. Bizlerin realist olmayan yaklaşımları gençlerin radarına takılır ve bize olan güvenlerini zedeleyebilir. Böylesi kaygılı ve stresli dönemlerde en çok ihtiyaç duyulan destek güvenilebilecek bir limandır. Ancak realist olmak demek içinde bulunulan karanlık atmosferi ve beraberinde getirdiği kaygıları gençlere boca etmek anlamına gelmemelidir. Burada somut koşulların farkında olmak ve umutlu bir şekilde olumlu seçenekleri sunabilmek çok önemlidir. Kontrol edemediğimiz dışsal faktörleri vurgulamaktansa gençlerin kendi kontrolünde olan, değiştirebilecekleri noktaların üstünde durmak ve kendilerini akıntıya kapılmış bir nesne gibi değil hayatlarını yönlendiren aktif özneler olarak hissetmelerini sağlamak gerekir” açıklamasında bulundu.
Kıyaslama yapmak sosyal desteğin önünü kesebilir
Bu dönemde ailelerin sıkça yaptığı hatalardan kıyaslama konusuna vurgu yapan Sevi Gizem Zeybek, kıyaslamanın rekabet duygusunu artırarak gençler arasındaki sosyal ilişkileri etkileyeceğini kaydetti. Zeybek konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Kıyaslama yapmak gençleri daha fazla strese sokmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Zaten rekabetin kol gezdiği bir sosyal çevrede yaşıyoruz, yaşanılan stres ve kaygının en temel sebeplerinden biri de bu. Ailelerin de kıyaslama yaparak bu rekabetçi ortamı körüklüyor olması gençlerin ihtiyaç duydukları sosyal desteğe ulaşmalarının önünü kesebilir. Üniversiteye geçiş dönemi gelişimsel olarak da kimlik inşasının ön planda olduğu bir dönemdir. Bu dönemde gençlerin başkalarıyla kıyaslamak ve küçümsemek kendiliklerini zedeleyici bir etkiye sahip olabilir.”
Gençlerin yazın tadını çıkarmaya da ihtiyacı var
Tercih dönemi sonrasında gençlerin yaşadıkları stresten uzaklaşması için farklı aktiviteler yönlenmesi gerektiğinin altını çizen Sevi Gizem Zeybek, “Tercih dönemi sonrasında gençlerin zihinlerini boşaltabilmeleri ve bir yıllık yorucu dönemin yüklerinden kurtulabilmeleri gerekir. Bunun için ailelerin de gerekli desteği göstermeleri, gençlerin kendilerine iyi gelen uğraşlara yönlenebilmeleri için imkân tanımaları gerekir. Sınav konusunu çok açmamak ve gelecekle ilgili planları net sonuçlar ulaşana kadar rafa kaldırmak iyi olacaktır. Gençlerin geçmiş ya da geleceği düşünmeden bu yazın tadını çıkarmaya ihtiyacı olduğunu unutmamak gerekir” sözlerini kaydetti.
Gençleri yüreklendirmek gerekli
Süreç sonunda bekledikleri sonuçları alamayan gençlere nasıl destek olunması gerektiği hakkında bilgi veren Zeybek, “Elbette bu durum hem gençler hem de aileleri üzücü bir durum. Ancak dünyanın sonu değil, biraz daha çalışarak telafisi mümkün olabilir. Burada gencin motivasyonunu beslemek ve ideallerine sahip çıkması için yüreklendirmek gerekir” ifadelerini kullandı.
Değerli olduklarını hissettirebilmek çok önemli
“Hiçbir sınavın gençlerimizden daha önemli olmadığını unutmamamız gerekir” diyen Sevi Gizem Zeybek, son olarak şunları ekledi:
“Ebeveynlere çocuklarına koşulsuz sevgilerini gösterebilmeleri, sınavdaki başarı veya başarısızlıklarından bağımsız çocuklarının onlar için değerli olduklarını hissettirebilmeleri çok önemli. Eğitimcilerin de yine çocukların kendi potansiyellerini keşfetmeleri ve ideallerini gerçekleştirmeleri konusunda destekleyici olmaları, ancak bunu yaparken kıyaslamalarla gençleri daha fazla strese sokmamaları gerekir. Burada devlete düşen sorumluluğu da hatırlatmakta fayda var, gençlerin hayallerine ulaşabilmeleri için gelecekleriyle ilgili kaygılarını hafifletmek için daha güvenli, liyakatin esas alındığı bir ortam yaratılmalı. Ayrıca eğitimcilerin emeklerinin karşılığını alabildikleri, haksızlığa uğramadan itibarlarını koruyarak çalışabildikleri bir ortam olmadan gençlerin ihtiyaç duydukları desteği sunabilmelerinin oldukça zor olacağı da göz ardı edilmemelidir.”
KAYNAK: Kardelen BUĞDAY