Yapılan çalışmalara göre, ülkemizde kayıtlı yaklaşık 2 milyon 300 bin çiftçinin yalnızca yüzde 12’si 40 yaş altında. Genç çiftçi oranı ise yüzde 5’te kalıyor. Artan yaş ortalamasına karşı alınan tedbirlerin başında, kırsala dönmek isteyen gençlere sağlanacak yeni destekler yer alıyor. Tarımda yaş ortalamasının artmasıyla birlikte harekete geçen hükümet, gençleri kırsala yönlendirmek amacıyla bedelsiz arazi tahsisi, düşük faizli kredi ve konut desteğini içeren yeni bir teşvik paketi hazırlıyor. Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) toplantısında alınan karar doğrultusunda, Türkiye’de tarım sektöründe genç nüfusun artırılması hedefleniyor.

Arazi, kredi, konut

Üzerinde çalışılan destek paketinde öne çıkan başlıklar arasında bedelsiz arazi tahsisi, uygun koşullarda tarım kredileri ve kırsalda yaşam kurmak isteyen gençlere verilecek konut desteği bulunuyor. Hükümet, bu teşviklerle hem üretimi artırmayı hem de köyden kente göçün tersine dönmesini amaçlıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı başta olmak üzere ilgili bakanlıklara, gençlerin tarıma kazandırılması amacıyla somut öneriler geliştirilmesi talimatı verildi. EKK'nın gündemindeki yeni modelin kısa sürede uygulamaya geçmesi bekleniyor. Uzmanlara göre ise, gençlerin sektöre ilgisini artırmak için sadece maddi değil, teknik ve eğitim desteklerinin de sağlanması gerekiyor. Yalnızca teşvik verilmesinin yeterli olmayacağını savunan uzmanlar, özellikle tarım sektörünün içinde bulunduğu ekonomik sorunların çözülmesi gerektiğini belirtiyor.

Ferdan Çiftçi-2

‘Destek boşa gider’

Ne eğitimde ne de istihdamda yer alan gençlerin sektöre kazandırılması amacının kıymetli olduğunu ancak tek başına teşviklerin yeterli olmayacağını vurgulayan Yüksek Ziraat Mühendisi Ferdan Çiftçi, teşvikten yararlanacak gençlerin özellikle tarım sektörü hakkında eğitim görmüş olması gerektiğini söyledi. Halen tarım sektöründeki üreticilerin ekonomik koşullarına yönelik iyileştirme çalışması yapılmasının daha doğru olacağın vurgulayan Çiftçi, “Bu teşviklerin yapılması ilk etapta olumlu olarak gözüküyor olabilir ancak uygulamasına ve içeriğine iyice bakmak gerekiyor. Teşvikler yapılacaksa da adı üzerinde genç çiftçiler derken, işsiz ve hiç toprakla uğraşmamış kişiler olmamalı. Bu konuda eğitim almış kişilere öncelik verilebilir; Ziraat Mühendisleri, Ziraat Teknikerleri gibi meslek gruplarına öncelik tanınmalıdır. Aksi halde yapılacak destekler boşa gidecektir. Verimsiz bir kaynak aktarımı olacaktır” dedi.

‘Zarar edip kaçtılar’

Yıllar önce hayvancılık sektörü için de benzer teşviklerin yapıldığını ancak sektörle ilgili bilgisi olmayanların bu teşvikleri kullanması sonucunda hem kendilerinin hem de sektörün büyük bir zarara uğradığını hatırlatan Çiftçi, “Tabii ki teşvik yapılması güzel ancak sadece teşviklerle bu işler olmuyor. Siz asıl tarım sektörünün iklimini değiştirmezseniz, yani çiftçinin kazanacağı bir sistem yoksa ortada, bu teşvikler yine boşa gidecektir. Bu gençler istedikleri kazancı sağlayamadıkları zaman bu kez de sistemden borçlu çıkacaklardır. Asıl önemli olan çiftçinin para kazanabileceği bir sistem kurmak diye konuştu. Bugüne kadar birçok teşvik verildiğini hatırlatan Çiftçi, “Ama hepsi zarar etti. Örneğin; hayvancılık için büyük destekler verildi, herkes hayvancılığa başladı ve neredeyse hepsi zarar ederek sektörden çıktı. 15 yıl önce bir telefon aldım, telefon eden kişi bu işlerden anlamayan biriydi ve ‘ben bu hayvancılıkta çok fazla zarar ettim, bu işten nasıl çıkarım, kurtulurum?’ diye sordu. Demek ki ne kadar büyük teşvikler verilse de, sadece teşvikle olmuyor. Sadece desteklemeyle olacak iş değil, desteklemelerle kooperatifleşmenin önündeki engellerin de kaldırılmasıyla beraber bu adımın atılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

‘İklimsel risklere dikkat edilmeli’

Teşvikler ile tarım sektörünün mali durumlarının yanı sıra, son dönemde değişen iklim ve kuraklığa da dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Ziraat Yüksek Mühendisi Ferdan Çiftçi şunları söyledi: “Tarımsal teşvikin yanı sıra küresel ısınmayla gelen riskler de göz önüne alınmalı. Tarımsal ekosistemde iyileşmenin yanı sıra küresel ısınma gibi içinde bulunduğumuz olgunun varlığını da kabul ederek, bu tehlikenin varlığını göz önüne alarak adım atılması gerekiyor. Adımlar bütüncül şekilde atılmalı ve bu şekilde de gençlerin zamanlarının ve emeklerinin boşa geçmesine ve onları daha da olumsuz düşüncelerle sistemin dışına itilmesine engel olmak gerekmektedir.”

Kaynak: Dilek Çakır Durak