ABD Başkanı Donald Trump, dünya siyasetinde ekonomik yaptırımlar ve askerî tehditleri dış politika aracı haline getirdi. Pasifik’ten Latin Amerika’ya kadar geniş bir yelpazede ülkelere baskı uygulayan Trump, ticaret savaşları ve müdahale tehditleriyle küresel dengeleri yeniden şekillendiriyor. Washington’da hem hukukçular hem de Kongre üyeleri, Başkan’ın bu politikalarının “anayasal yetkileri aşıp aşmadığını” tartışıyor. Trump yönetiminin dış politika cephesi artık diplomasi masalarında değil, gümrük tarifelerinde çiziliyor. Temmuz ayı sonunda 70’e yakın ticaret ortağına yüzde 10 ila 41 arasında değişen ek vergi uygulayan Trump, bu yöntemi “ulusal çıkarların korunması” olarak savunuyor. Ancak gözlemcilere göre tablo çok daha siyasi. Brezilya’ya yönelik yüzde 50’lik vergi tehdidi, Devlet Başkanı Lula da Silva’ya gönderilen bir mektupla başladı. Lula, bu hamleyi “ekonomik şantaj” olarak tanımladı. Trump ise geri adım atmadı ve ülkesinin çıkarlarını “korumakta kararlı” olduğunu vurguladı. Benzer bir tablo Hindistan’da yaşandı. Yeni Delhi’nin Rus petrolü alımını gerekçe gösteren Washington yönetimi, yüzde 25’lik mevcut tarifenin üstüne bir yüzde 25 daha ekledi. Kriz tırmanınca Modi hükümeti Rus petrol alımını durdurdu. Trump, bunu “zafer” olarak yorumladı: “Beni dinlediler çünkü aksi halde yüksek tarifelerle karşılaşacaklardı.” Kanada da ticari baskıdan nasibini aldı. Eski Başkan Ronald Reagan’ın adını taşıyan bir reklam filminde Trump’ın tarifelerini eleştiren bir içerik yayımlandıktan sonra, Başkan Carney hükümetine “ticaret görüşmelerini askıya alma” resti çekti. Trump’ın açıklaması, Kanada ile ilişkilerde yeni bir diplomatik soğuk dönemin habercisi oldu. Çin ise Trump’ın en sert hedefi olmaya devam ediyor. 1 Kasım’da duyurduğu yüzde 100 ek tarife kararı, teknoloji alanında da ihracat kısıtlamalarını kapsıyor. Trump, “Başkan Şi bizi nadir toprak elementleriyle vurdu, ben de tarifeyle karşılık verdim,” diyerek gerginliğin diplomatik değil ekonomik silahlarla yürütüldüğünü açıkça ortaya koydu.

Sınır Ötesi Baskı: Venezuela ve Nijerya’ya Askerî Gözdağı

Trump yönetimi sadece ekonomik değil, askerî yöntemleri de bir “baskı dili” olarak kullanıyor. Venezuela açıklarına savaş gemileri ve denizaltılar gönderen ABD, “uyuşturucu kartelleriyle mücadele” gerekçesiyle bölgede askerî varlığını artırdı. Savunma Bakanı Pete Hegseth, “rejim değişikliği dahil tüm seçeneklerin masada olduğunu” açıkladı. Venezuela lideri Nicolas Maduro ise 4,5 milyon milisi seferber ederek olası saldırıya karşı hazır olduklarını duyurdu. The New York Times’ın haberine göre Trump, Maduro’yu koruyan birliklere yönelik “nokta operasyon” seçeneğini değerlendiriyor. “Maduro’nun günleri sayılı,” diyen Trump, olası bir operasyon hakkında “Bunları gazetecilere anlatmam,” diyerek kapıyı aralık bıraktı. Nijerya da Trump’ın hedefindeki bir diğer ülke. “Hristiyanlara yönelik katliamlar” iddiasını öne süren Başkan, ülkeyi “özel endişe duyulan ülkeler” listesine aldı ve yardımların kesileceğini açıkladı. Askerî müdahale olasılığına dair soruya verdiği yanıt ise dikkat çekiciydi: “Birçok planım var. Ne olacağını göreceksiniz.”

Yasal Zemin Tartışmalı

Trump’ın hem tarifeler hem de dış operasyonlardaki geniş yetki kullanımı, ABD iç hukukunda ciddi tartışmalara yol açtı. Demokrat senatörler, Latin Amerika açıklarındaki son operasyonlarda 66 kişinin hayatını kaybettiğini belirterek, saldırıların “uluslararası hukuka aykırı” olduğunu savunuyor. Kongre’de “başkanlık yetkilerinin kötüye kullanıldığı” görüşü yaygınlaşırken, Yüksek Mahkeme’de Trump’ın tarifelerinin yasal sınırları aşıp aşmadığına ilişkin dava sürüyor. Trump ise eleştirilere meydan okuyor: “Bu davayı kaybedersek Amerika kaybeder. Tarifeler olmazsa tüm dünya krize girer.”

Donald Trump, dış politikayı bir pazarlık masası değil, güç gösterisi alanı haline getirmiş durumda. Ekonomik yaptırımlar, tehdit mektupları ve askerî hamlelerle küresel aktörlere “Trump doktrini” adı verilen yeni bir diplomasi biçimi dayatıyor. Ancak bu stratejinin uzun vadede ABD’nin itibarını mı artıracağı, yoksa yalnızlaştıracağı mı — Washington’da da dünyada da giderek daha yüksek sesle tartışılıyor.

Kaynak: AA