ABD Başkanı Donald Trump’ın 20 Ocak 2025’te göreve başlamasının ardından izlediği agresif dış politika çizgisi, yıl boyunca uluslararası gündemin ana eksenlerinden biri oldu. Trump yönetiminin askeri, ekonomik ve diplomatik baskı araçlarını yoğun biçimde devreye soktuğu ülkeler, yalnızca Washington’la ilişkilerinde değil, kendi iç siyasetlerinde de ciddi sarsıntılar yaşadı. 2025, ABD’nin küresel etki alanını yeniden tanımlamaya çalıştığı bir yıl olarak kayıtlara geçti.
Kanada ile ticaret savaşı ve diplomatik gerilim
Trump’ın ikinci başkanlık döneminde en sert çıkış yaptığı ülkelerin başında Kanada geldi. Gümrük tarifeleri üzerinden başlayan ticaret savaşı, Trump’ın Kanada’nın “ABD’nin 51. eyaleti olması gerektiği” yönündeki açıklamalarıyla diplomatik krize dönüştü. Dönemin Başbakanı Justin Trudeau’ya “vali” diye hitap edilmesi, iki ülke arasındaki ilişkileri tarihi bir gerilim noktasına taşıdı. Washington’un ticaret görüşmelerini askıya alması ve ek tarife kararı, Ottawa’da siyasi tartışmaları da alevlendirdi.
Grönland ve Panama Kanalı: Stratejik alan mücadelesi
Trump yönetimi, Grönland ve Panama Kanalı’nı açık biçimde ABD’nin stratejik çıkar alanı olarak tanımladı. Grönland’da Çin ve Rusya’nın varlığını gerekçe gösteren Trump, adanın ABD kontrolüne girmesi gerektiğini savundu. Danimarka ve AB’den gelen sert tepkiler, bu söylemlerin uluslararası hukuk açısından kabul edilemez olduğu yönündeydi. Benzer bir yaklaşım Panama Kanalı için de sergilendi. Trump’ın “kanalı geri alacağız” çıkışı, Panama yönetimi tarafından kesin bir dille yalanlandı ve egemenlik vurgusu yapıldı.
Latin Amerika hattında askeri baskı
Venezuela, Meksika ve Kolombiya, Trump’ın güvenlik merkezli politikalarının en sert hissedildiği ülkeler arasında yer aldı. Venezuela açıklarına ABD savaş gemilerinin gönderilmesi, Washington-Caracas hattında tansiyonu zirveye taşıdı. Maduro yönetimi, milyonlarca kişilik milis gücünü seferber ettiğini duyurdu.
Meksika ile ilişkiler ise göç ve uyuşturucu kartelleri ekseninde gerildi. ABD’nin sınır hattına asker yığması ve olası kara operasyonları iddiaları, Meksika yönetiminden sert egemenlik vurgulu açıklamalarla karşılık buldu.
Afrika’da Nijerya ve Güney Afrika krizi
Trump, Nijerya’yı “özel endişe duyulan ülke” ilan ederek yardımları kesti ve askeri müdahale imasında bulundu. Bu adım, Washington-Abuja ilişkilerinde diplomatik kriz yarattı. Güney Afrika ise insan hakları ve G20 zirvesi üzerinden hedef alındı; Trump yönetimi ülkeyi küresel platformlardan dışlama tehdidinde bulundu.
Ortadoğu: Yemen ve İran’da askeri tırmanış
Yemen’de Husilere yönelik hava saldırıları, Trump’ın ikinci döneminin en yoğun askeri operasyonlarından biri oldu. İran’a karşı ise “maksimum baskı” politikası yeniden devreye alındı. Nükleer tesislere yönelik ABD saldırıları ve İran’ın Katar’daki ABD üssünü hedef alması, bölgesel çatışma riskini ciddi biçimde artırdı.
Brezilya ile siyasi restleşme
Trump’ın, Jair Bolsonaro’ya açılan davalar nedeniyle Brezilya’ya yüzde 50 gümrük vergisi tehdidinde bulunması, Latin Amerika’da “ABD’nin iç siyasete müdahalesi” tartışmalarını gündeme taşıdı. Lula da Silva yönetimi, bu yaklaşımı açık bir siyasi baskı olarak nitelendirdi.
2025’in bilançosu
Trump’ın 2025 boyunca izlediği sert ve tek taraflı politika çizgisi, ABD’nin küresel rolünü yeniden tanımlarken uluslararası sistemde ciddi kırılmalar yarattı. Uzmanlara göre bu yaklaşım, kısa vadede Washington’un pazarlık gücünü artırsa da uzun vadede müttefiklik ilişkilerini zayıflatma ve küresel istikrarsızlığı derinleştirme riski taşıyor.





