Türk Hava Yolları’nın "Bursa" adlı uçağı, 30 Ocak 1975’te İstanbul Yeşilköy Havalimanı’na iniş yapmak üzereyken Marmara Denizi’ne çakıldı. 42 kişinin hayatını kaybettiği kazanın ardından yapılan tüm aramalara rağmen uçağın büyük bölümü bulunamamıştı.
1975 Marmara Denizi uçak kazası nasıl oldu?
30 Ocak 1975’te, Türk Hava Yolları’na ait “Bursa” adlı Fokker F-28 tipi yolcu uçağı, İzmir Cumaovası Havalimanı’ndan kalkarak İstanbul Yeşilköy Havalimanı’na yöneldi. İç hat seferini gerçekleştiren uçakta 38 yolcu ve 4 mürettebat bulunuyordu. Ancak bu rutin uçuş, Türk havacılık tarihine trajik bir gün olarak geçti.
İniş sırasındaki kriz
İstanbul hava sahasına yaklaşan uçak, Yeşilköy pistine iniş hazırlığı yaparken, pist ışıklarının elektrik arızası nedeniyle devre dışı kaldığı rapor edildi. Kaptan pilotun görüş kaybı yaşaması üzerine iniş iptal edildi ve uçağın tekrar havalanarak yeni bir deneme için yaklaşması planlandı. Ancak kısa süre sonra, uçakla olan iletişim kesildi. Ardından gelen haber, uçağın Marmara Denizi’ne düştüğü yönündeydi.
Can kaybı ve kurtarma çalışmaları
Kazanın hemen ardından başlatılan arama kurtarma çalışmaları sonucu, uçağın denize çakıldığı doğrulandı. Ancak kazada hayatta kalan olmadı. 42 kişinin tamamı, yani uçaktaki herkes yaşamını yitirdi. Dönemin şartları ve teknolojik kısıtlar nedeniyle denizden çok sınırlı sayıda parça çıkarılabildi. Uçağın enkazının büyük bölümü ve birçok yolcunun bedeni Marmara Denizi’nin derinliklerinde kaldı.
Enkaz arayışları ve bulunan parçalar
Yıllar içinde, kazaya dair çeşitli dalış ve araştırma girişimleri oldu ancak uçağın tam enkazına ulaşılamadı. 2009 yılında, bir balıkçı teknesinin ağına takılan bazı metal parçalar karaya çıkarıldı. Bu parçaların kazaya karışan Fokker F-28 uçağına ait olduğu belirlendi. Arka gövde kısmına ait olduğu tespit edilen bu parçalar, daha sonra Türk Hava Yolları yetkililerine teslim edildi.
Hafızalardan silinmeyen bir acı
30 Ocak 1975’te yaşanan bu kaza, hem kayıpları hem de ulaşılamayan enkazıyla Türkiye’nin sivil havacılık tarihinde hâlâ kapanmamış bir yara olarak yerini koruyor. Kazanın teknik nedenleri tam olarak netleştirilemedi; ancak olay, uçuş güvenliği ve havaalanı altyapısının önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Aradan geçen onlarca yıla rağmen, denizin dibinde kalan uçak ve içindeki canlar, aileleri ve kamuoyu için sessiz bir bekleyişin simgesi olmaya devam ediyor.





